Kibir hastalığı, aslında idarecilerin çoğunlukla çevresindekilerin şişirmesiyle oluşan psikolojik bir rahatsızlıktır.

 
Kibir hastalığı, aslında idarecilerin çoğunlukla çevresindekilerin şişirmesiyle oluşan psikolojik bir rahatsızlıktır. Çoğunlukla devlet yöneticilerinde uzun süreli yönetimlerde oluşan kısmen de biyolojik destekli bir hastalık.
İstikrar sayesinde yakalanan başarı sayesinde, uzun süren iktidar dönemi, kişiye kibir hastalığı yüklemektedir. Bu hastalığa yakalananlar eleştirileri kesinlikle kabul etmemektedirler.
İktidarda on yılı aşan sürelerde kalan yöneticilerde bu rahatsızlık daha önceki tarihlerde de görülmüştür. Mussolini, Hitler, Saddam Hüseyin gibi idareciler ülkelerini savaşa sokmuşlardır. Medyayı çok iyi kullanan Hitler, Rus Askerleri Berlin’e girinceye kadar Almaları İkinci Dünya Savaşını kazandıklarına inandırmıştır. Saddam Hüseyin, İran’la yıllarca savaşmıştır. Kuveyt’i işgal etmesi sonunu getirmiştir.
İngiltere’de Margaret Teatcher ve Tony Blair dönemlerinde her iki liderde de kibir hastalığı tezahür etmiştir. Demir Leydi, Arjantin’in burnunun dibindeki Falkland Adalarına saldırmıştır. Bu meyanda birçok çağdaş ülkede üst ve alt yönetimlerde yöneticiler için süre kısıtlaması konmuştur.
Kibir sendromu Osmanlı padişahlarında da çok görülmüştür. Tek olmak, dünyaya hükmetmek, gücünü gösterme duygusu en önemli hastalık belirtileridir. Çocuklarını dahi idam ettirebilen duygular, devletin bekası için olamaz elbette. İnsanın kendi çocuğuna kıyması hastalıktan başka bir şey değildir.
Kibir hastalığı eleştiriyi kabul etmez. Kibir hastalığının tedavisi yoktur. Çünkü bu hastalığa yakalananlar, tedaviyi kesinlikle kabul etmezler. Yakın çevresindeki ego besleyicilerinin de etkisiyle daha iyisi olmadığına dair düşünceleri nettir. Zaten eleştirel duran hiç kimse bu kimliklerin çevresinde bulunamaz.
Üst yönetimlerde başka kimliklerde de bu hastalığı görmek mümkündür. Çağdaş ülkeler bunun önüne geçmek için süre kısıtlaması getirmişlerdir.
Kibir hastalığının yönetim kademelerinde kifayetsiz muhterislerde daha fazla tezahür ettiğine dair iddialar da bulunmaktadır. Uzmanlar hem kibir hem de yetersiz karakterleri arasında önemli ilişkilerin bulunduğunu belirtiyorlar. Hak etmediği koltuklarda oturan liyakati zayıf kimlikler, kibir hastalığının pençesine daha kolay düşmektedir. Yoksa erdemli olmak için çok okumak gerekiyor.
Putin, Medvedev ile takas yapmak suretiyle Rusya’yı fiilen 24 yıldır yönetiyor. Geçtiğimiz yıllarda yaptığı yasal değişikliklerle başkanlığını daha da perçinledi. Çok iyi yetişmiş bir yönetici. Eğitimi çok parlak. Ancak dünya literatüründe hubris sendromu olarak tanımlanan kibir hastalığı, vücudun beyne salgıladığı bir hormonla ortaya çıkıyor ve bunun önüne geçmek mümkün görünmüyor.
NATO, eski doğu bloku ülkelerini bünyesine katarken, Rusya’nın burnunun dibine kadar geldi. Putin tehdit olarak kabul etti ve Ukrayna’ya saldırıverdi. Ukrayna’nın başında da bir tiyatrocu var. Kifayetsiz muhteris. Savaşın iki tarafında iki hasta adam var. Binlerce masumun ölümüne neden oldular. Bu iki hastanın daha ne yapacağı da belli değil.
Bugünlerde ana muhalefet partisinde de kibir hastalığından kaynaklı sorunlar yaşanıyor. Aslında bu problemin bedelini tüm Türkiye ödüyor. Memleketin en köklü partisi MHP, kibir hastasının pençesinde özünden uzak bir yerde debeleniyor. Cumhuriyet ve değerlerinin silinmesine sessiz kalabiliyor. Memlekette ülkesini seven bir iktidarın bütün kamu kadrolarında, yöneticilikte iki dönem sınırı getirmesi gerekiyor. Aksi halde kibir hastalarının pençesinde daha çok kıvranacak.