Helal ve yuh meselesi Pazar günü yollardaydım. Bir sanat etkinliğine katılmak üzere Assos’a gittim.
Ama gittiğim etkinlikten çok, yolda gördüğüm araba yoğunluğunu anlatmak isterim.
.
Hani benzin 36 liraydı ya!
Yalan, billahi yalan!
Yollardaki araba sayısına ve lüks markalarına bakınca kendimi Dubai’de filan hissettim.
.
“Bu kadar araba bir arada olamaz” dedim içimden.
Yeminle, şu an bir araba fabrikasına gitsek, otoparkında bu kadar araba yoktur.
.
Nedir bu yahu?
Anlamadım…
.
Neymiş?
“Arabalara binilmeyerek iktidar protesto edilecekmiş.”
.
Hadi oradan!
.
Ne protestosu!
.
Pazar günü yollarda, “İktidarın benzin politikalarına destek için” resmigeçit vardı.
.
Siz koltuklarınıza oturmuş sosyal medyadan, televizyonlardan muhalif kanalları gezerek, muhalif gazeteleri okuyarak “Bu ülke halkının; İktidardan bıktığı veya artık onu istemediği yönünde” bir algıya saplandığını mı zannediyorsunuz?
.
Yanılıyorsunuz…
.
Pahalılıkmış?
Geçim derdiymiş?
.
Hepsi hikâye…
.
Çıkın bakın kebapçılara, pizzacılara, elinde bardakla gezilen kahvecilere, spor mağazalarına…
“Hepsi tıklım tıklım…”
.
“Çay 5 lira oldu, 8 lira oldu” şeklinde feryat figan edenler!
Neredeler biliyor musunuz?
Çay bahçelerinde…
.
Hani emekli maaşı az olanlar?
Hani geçim zorluğu çekenler?
.
Assos yolunda gördüklerimden sonra benim umudum bitti.
.
Bundan gayrı iktidarın en büyük destekçisiyim:
“Çay 19 lira olsun!”
“Benzin 75 lira olsun!”
“Kahve (bardaklısı) 173 lira olsun!”
“Ekmek 42 buçuk lira olsun!”
“Arabalar 6 milyondan başlasın, evler 55 milyon olsun!”
Bunu yapanlara mı?
“Helal olsun!”
.
Bunu yapanlara susanlara mı?
“Yuh olsun!”
Alaçatı
Sosyal medyadan okuduklarımı, gördüklerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.
Zira memleketin tüm halleri burada.
.
Zeynep Merdan adlı “Yazar” bir vatandaş,
Sosyal hesabından Alaçatı ile ilgili bir video paylaşmış.
.
Videoda görünen şu:
Yer gök insan!
.
Alaçatı’ya sığmaları mümkün değil, ama bir şeklide yerleşmişler işte.
.
Zeynep Merdan bu videonun altına şu mesajı yazmış:
“Neden bunca insan Alaçatı’ya yığılıyor?
.
Çünkü insanların çoğu hakiki arzusunu bilmiyor.
‘Ben gerçekten neyi istiyorum?’
Bunu bilmiyor.
.
Lacan’ın dediği gibi;
‘Başkalarının arzularını arzuluyorlar. Önemsedikleri insanların arzularını taklit ediyorlar. Çünkü kendi arzuları yok.”
.
Başkalarının arzularıyla yaşayan insanlar?
Ne garip değil mi?
.
O gidiyor, ben de gideyim.
O yiyor ben de yiyeyim.
O seviyor, ben de seveyim.
O dinliyor, ben de dinleyeyim…
.
Bu bildiğin ezik insanın hali.
.
“Benim neyim eksik?” şeklindeki soruya karşılık gelen bir davranış modeli.
“Ablacığım, ağabeyciğim ama onun katı var, yatı var, yalısı var, parası var, pulu var…”
.
“Olsun benim de evim var, arabam var, eşimin sandalı var! Kocamın maaşı var! Neyim eksik ki?”
.
Komedi şurada başlıyor zaten;
“Elindeki değerlerle başkalarının arzularına yetişme, erişme ve umudu…”
.
“Biz bu sene Çeşme, Bodrum ve Göçek’e açılmak istiyoruz şekerim…”
“Biz zaten açıldık, hiç kapanamadık ki?”
.
İnsanların sınıf farklılığı olan,
Gelir farkı,
Yaşam farkı,
Eğitim farkı,
Bizleri bu tip manzaralarla karşılaştırıyor.
.
Adam bağırıyor:
“Bir külah dondurma 40 lira olur mu?”
“Olur! Bal gibi de olur!”
.
“Bu dondurma nerede?”
“Bozcaada’da.”
.
“Seni oraya zorla mı götürdüler?”
“Hayır!”
.
“Gitmeden önce araştırdın mı?”
“Hayır!”
.
“Peki neden gittin?”
“Herkes gidiyordu ben de merak ettim!”
.
“Cebinde para var mıydı?”
“Yoktu!”
.
“Oradaki dondurmacının kaç para kira verdiğini biliyor musun?”
“Hayır?”
.
“Ambar veya kargonun Bozcaada’ya mal tesliminin, diğer yerlere göre 2 katı para aldığını biliyor musun?”
“Hayır!”
.
“Dondurma maliyetini biliyor musun?”
“Hayır!”
.
“Bozcaada’da çalışacak eleman bulmanın, ‘Türkiye ekonomisinin yarına düzeleceğine inanmaktan’ daha zor olduğunu biliyor musun?”
“Hayır!”
“Ne bağırıyorsun lan o zaman bilip bilmeden!”
“Haklısın!”
“Bi git lan başımdan!”
Zamlar
Her gün zam gelince insan alışıyor.
İlk zamanlar,
“Öfff amma da zam geldi” diye hayıflanırken,
Şimdiler de zammın gelmesi geciktiğinde,
“Nerede kaldı bugünkü zamlar?” diyerek üzülüyoruz.
.
Zam gelmesine o kadar alışmışız ki,
Kasaba gittiğimde,
“Zam geldi mi?” diye sordum.
Kasap,
“Yok ağabey, bugün yok Allah’a şükür” dedi.
“Zam yoksa ben almam” diyerek çıktım gittim.
.
Kasap mı?
Arkamdan bakakaldı.
.
Zam ile ilgili bugün iki fıkram var.
İlk fıkra benden;
“Bekâr bir adam yeni bir eve taşınmış.
Camlarını silerken karşı apartmanda üzerinde transparan elbise ile kendisine ‘Gel, gel’ işareti yapan bir kadın görmüş.
Önce pek bir mana veremese de kadının ısrarı sonucu koşarak karşı apartmana gitmiş.
Kadın kapıyı açmış.
Adam içeri girince hemen kapatmış.
Adam bir bakmış ki kapının arkasında bir zenci var.
Zenci tuttuğu gibi adamı …
Aradan birkaç gün geçmiş.
Aynı sahne tekrarlanmış.
Kadın tekrar adamı çağırmış.
Adam kadına el işaretleri ile ‘Zenci orada mı’ diye sormuş.
Kadın da ‘Yok, Yok’ demiş işaretle.
Adam koşarak gitmiş.
Yine zenciyle kapı arkası muhabbet tekrarlanmış.
Birkaç gün sonra kadın adamı çağırınca adam yine sormuş işaretlerle;
‘Zenci orada mı?’ diye.
Kadın işaretle:
‘Hayır’ demiş.
Adam o zaman işretle şu cevabı vermiş;
‘Zenci yoksa gelmem!”
.
Bizim zam işi buna döndü,
“Zam yoksa; Et, sebze, ekmek satın almam…”
*
İkincisi de dışarıdan;
“Hoca eşeğine verdiği samana zam gelince buna bir çare arar; ‘Ne yapsam, ne etsem?’ diye düşünürken eşeğine günde bir balya saman yerine yarım balya saman vermeye karar verir.
Böylece masraflarını düşürecektir.
Biraz zaman geçince bakar ki eşekte bir değişiklik yok, aynı şekilde çalışmaya devam ediyor…
Biraz daha hesap kitap yapar ve eşeğe yedirdiği yarım balyayı da yarıya indirir hoca.
Bakar ki eşek yine hiç bir şey yokmuş gibi çalışmaya devam ediyor, ertesi günlerde de verdiğinin yarısını verir.
Buna rağmen eşeğin her zaman ki gibi çalışmaya devam ettiğini gören hoca, ‘Geçmişte bu eşeğe ne kadar da masraf ediyormuşum acaba?’ diye iç geçirir.
Derken bir sabah kalkar ve bakar ki her gün yemi azaltılan eşek nalları dikmiş.
Ölü eşeğinin başında hüzünlenen hoca ‘Tüh, biraz daha dayansaydın sana aç karnına çalışmayı da öğretecektim’ demiş...”
.
Anlayın gayri ne demek istediğini…