NE DOKTOR? Karadeniz’in bir kasabasına yeni atanan bir doktor, kansızlık şikayeti ile kendisine gelen bir hastasını muayene etmekteymiş.

Bunun en kolay metodu ise “Konjoktiva” denilen alt göz kapağının içine bakmakmış.
Doktor göz kapağına baktıktan sonra yaşlı hastasına sorar:
-“Amca sende basur mu var?”
Çünkü kansızlığın baş sebeplerinden biride basurmuş ve Karadeniz’de ise bu duruma sık sık rastlanırmış.
Amca dışarı çıkar çıkmaz yanındaki arkadaşına şunu söylemiş;
-“Ne kadar iyi doktormuş be… Helal olsun..! Gözümden baktı, k.çımdakini gördü”
 
DAĞITIRIM
Adamın canı kuru fasulye çekmiş. Fakat aynı zamanda o akşam karısına sinema sözü vermiştir.
“Gaz sıkıştırırsa sıkıştırsın. Ne yapalım, idare ederim artık” diyerek hiç umursamadan kuru fasulyeyi yemiş. Yemeklerini yer yemez sinemanın yolunu tutan çift, yerlerine yerleşmişler ve sinema başlamış.
Daha onbeş dakika olmadan gaz, adamı sıkıştırmaya başlamış.
Adam iyice rahatsız olunca karısının kulağına eğilmiş ve “Hanım bir kuş uçurabilir miyim?”
Karısı kızmasına rağmen, “Hadi uçur bakalım” demiş.
Bir süre sonra yine kuru sıkıştırmış ve adam biraz sallandıktan sonra karısının kulağına eğilmiş, “Hanım bir kuş daha uçurabilir miyim?”
Karısı: “Hadi uçur bakalım” demiş.
Filmin yarısına gelindiğinde kuru yine sıkıştırmış.
Adam biraz sabretmiş fakat nafile. Karısına eğilmiş ve “Hanım bir kuş daha uçursam?”
Karısı, “Neyse, hadi uçur bakalım” der demez arkadaki iriyarı adam elini adamın omzuna koymuş ve:
-“Eğer bir kuş daha uçur, anam avradım olsun o yuvayı dağıtmazsam!”
 
ARI SOKMASI
Öğrencinin biri ağlayarak gelmiş öğretmeninin yanına. Öğretmeni telaşla karşılamış ve merakla sormuş;
-“Ne oldu oğlum”
-“Arı soktu öğretmenim”
-“Arı nereni soktu?”
-“Söyleyemem.”
Öğretmen bu cevaba bakarak, “Otur!” diye bağırınca, öğrenci boynunu bükerek cevaplamış;
-“Ama ben oturamıyorum ki!”
 
HABER VAR!
Tanrı Obama, Putin ve Hüsnü Mübarek’i karşısına çağırmış ve onlara;
-“Ben sizi, iki gün sonra dünyanın sonunun geleceğini bildirmek için çağırttım. Gidip halklarınıza haber verin bunu” demiş.
Üç lider başkentlerine geri dönmüş ve televizyonlardan halklarına seslenmiş.
Beyaz Saray'dan halkına seslenen Obama;
-“Sevgili Amerikalılar. Size bir iyi bir kötü haberim var. İyi haber Tanrı’nın varlığını sizin için doğruladım. Kötü haber ise Tanrı bana iki gün sonra dünyanın sonunun geleceğini söyledi…”
Putin televizyona çıkmış:
-“Rus Halkı. Çok üzgünüm size iki kötü haberim var. Birincisi Tanrı var, yani geçen yüzyıl inandığınız her şey yanlış. İkincisi dünyanın iki günlük ömrü var...”
Hüsnü Mübarek televizyona gülümseyerek çıkmış ve Mısırlılara seslenmiş:
-“Ey! Mısırlılar! Size iki harika haberi vermek için televizyona çıktım. İlk olarak Tanrı ile çok önemli bir buluşmadan geliyorum. İkinci iyi haber, Tanrı bana dünyanın sonuna kadar sizin başkanınız olarak kalacağımı söyledi.”
 
İTİRAFLAR!
Delikanlı bir süredir çıktığı kız arkadaşını, arabasıyla şehirden ve gözlerden uzak bir yere götürmüş.
Ona sarılmak isteyince kız:
-“Bunu sana daha önce söylemek isterdim ama olmadı. Ben aslında bir hayat kadınıyım. Devam etmek istersen 20 dolarını alırım…”
Bu sözler üzerine yıkılan delikanlı arkasına yaslanıp bir süre kımıldamadan durunca kız:
-“Teklifim hoşuna gitmedi galiba... Haydi o zaman şehre dönelim!”
Delikanlı:
-“Benim de sana söylemediğim bir şey var. Ben de hayatımı taksi şoförlüğü yaparak kazanıyorum, buradan şehre 25 dolar alırım... Hem de nakit..!”
 
ANLAŞMA!
Kilisede düğünün başlamasına çok az zaman kala damat rahibe yaklaşarak;
-“Size vereceğim 100 Dolar karşılığında evlilik yeminimizde bir takım değişiklikler yapmanızı istiyorum... Hani şu bana soracağınız ‘Sonsuza dek seveceğinize, koruyacağınıza, sadık kalacağınıza yemin ediyor musunuz?’ kısmı var ya, onu metinden çıkarmanızı istiyorum” demiş. Rahip başını sallamış ve 100 Doları almış.
Düğün başlamış...
Herkes yerini almış, gelin ve damat rahibin önünde buluşmuş.
Yeminler okunmaya başlanmış.
Sıra damadın yeminine gelince damadın gözleri parlamış..
Rahip damada sormuş:
-“... eşinizin daima bir adım gerisinden yürüyeceğinize, her emrini ve dileğini yerine getireceğinize, her sabah kahvaltısını hazırlayıp ayağına kadar götüreceğinize ve ikiniz de yaşadığınız sürece başka kadınlara yan gözle bile bakmayacağınıza yemin ediyor musunuz?”
Bu beklenmedik yemin karşısında damadın gözleri faltaşı gibi açılmış...
Sağa sola bakmış…
Uzunca bir yutkunduktan sonra kısık bir sesle:
-“E… Eee.. Evet efendim” diyebilmiş...
Tören sona erdikten sonra damat hışımla rahibin karşısına dikilmiş:
-“Bir anlaşma yapmıştık sanırım!”
Rahip gülümseyerek cevaplamış:
-“Haklısınız ama eşiniz 1000 Dolar verdi...”
 
DUYULMUYOR!
Kilisede zangoç papazın değerli kutsal şaraplarını içmeye başlamış.
Papaz bir gün bakmış ki şaraplar eksiliyor. Kısa bir takipten sonra bu işi zangocun yaptığını öğrenmiş.
Hışımla kiliseye girerek çanın yanında duran zangoca seslenmiş;
-“Zangoç efendi, kutsal şarapları kim içoor?”
Zangoç cevaplamış;
-“Duyulmoor”
-“Yahu nasıl duyulmaz?“
-“İsa’nın aşkına duyulmoor işte”
Papaz daha yüksek sesle bağırmış;
-“Zangoç… Papazın kutsal şaraplarını kim içooor”
-“Yeminle duyulmooor”
-“Nasıl duyulmaz, bağırıyorum işte”
-“Papaz efendi yer değiştirelim. Buraya gelmoor sesiniz”
Papaz bunu kabul eder ve zangoç ile papaz yer değiştirince zangoç aşağıdan bağırır papaza;
-“Papaz efendi, kiliseye yapılan yardım paralarını kim alıyoorr?”
Papaz cevap verir;
-“Hakikaten buradan duyulmuyooormuş!”
 
KAÇ EDER?
Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı işe başvururlar.
Mülakatı yapan kişi matematikçiye sorar:
-“İki kere iki kaç eder?”
Matematikçi cevap verir:
-“Dört!”
Görüşmeci sorar:
-“Kesin dört mü?”
Matematikçi kendinden emin cevaplar:
-“Elbette, kesin dört!”
Matematikçi odadan çıkar ve ekonomist odaya girer.
Aynı soru ekonomiste yöneltilir.
Ekonomist yanıtlar:
-“Ortalama dört eder, yüzde 10 aşağı veya yukarı oynayabilir, ama ortalama dört eder.”
Ekonomist çıkar, muhasebeci girer.
Aynı soruyu sorarlar.
Muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve sorar:
-“Kaç etsin istersiniz?”
 
TEMİZLİKÇİ
İşsizin biri, temizlik işleri için Microsoft’a başvurur. İnsan Kaynakları, bir ön görüşmenin ardından yeri temizleterek test yaparlar. Beğenirler ve “İşe alındın, e-mail adresini ver, sana başvuru formunu gönderelim. Aynı zamanda, işe başlamak için geleceğin günü bildiririz” derler.
Adam çaresiz, bilgisayarının ve dolayısı ile e-mail adresinin olmadığını söyler.
İnsan kaynaklarından, “Onun adına üzüldüklerini fakat e-maili yoksa kendisinin de var olmadığını ve kendisi de olmadığı için işe alınamayacağını” söylerler.
Adam umutsuzca, ne yapacağını bilmeden, cebinde sadece 10 dolar ile çıkar ve bir markete girerek 10 kiloluk bir kasa domates alır.
Kapı kapı dolaşarak, 2 saat içerisinde sermayesini ikiye katlar.
İşlemi birkaç kez daha tekrar eder ve aksam eve döndüğünde 60 doları vardır.
Ve bu şekilde yaşayabileceğini anlar.
Her sabah erkenden evinden çıkar ve aksam geç saatlere kadar çalışır.
Her gün parasını üçe, dörde katlar.
Az bir zaman sonra bir el arabası alır, bunu bir kamyonla değiştirir ve bir süre sonra artık, birçok araçtan oluşan bir nakliye şirketi sahibidir.
Aradan beş sene geçer.
Adam Birleşik Devletlerin en büyük gıda nakliye şirketlerinden bir tanesinin sahibidir artık.
Ailesini ve geleceğini düşünme vakti gelmiştir.
Genel hayat sigortası yaptırmaya karar verir.
Bir sigorta şirketini arar, kendine uygun bir plan seçer ve konuşma biterken, sigortacı, teklifi gönderebilmek için adamın e-mail adresini ister.
Adam e-mailinin olmadığını söyler.
Sigortacı şaşırır:
-“Hayret, e-mailiniz yok ve bu hanedanlığı kurabildiniz. Düşünün, ya bir de e-mail adresiniz olsaydı kim bilir ne olurdunuz?”
Adam düşünür ve şu cevabı verir:
-“Ne olacaktı, Microsoft’ta temizlikçi olurdum!”
 
DUA
Kasabanın birinde bir papaz ve onun iki tane papağanı varmış.
Papağanlar da papaz gibi oldukça inançlı ve dindarlarmış.
Sabah aksam kafeslerinde oturup İncil okuyup dua ederlermiş.
Papazın cemaatinden bir kadının da 2 tane dişi papağanı varmış.
Papazın erkek papağanları ne kadar ahlaklıysa, kadının dişi papağanları da o kadar ahlaksızmış.
Eve gelen misafirlerin önünde “Erkek istiyozzz!” diye bağırırlarmış.
Kadın sonunda dayanamamış ve papaza akıl danışmaya gitmiş.
Papaz “Sen getir onları bana, benim papağanların kafesine koyalım da ahlak öğrensinler biraz” demiş.
Kadın almış papağanları getirmiş papazın evine. Dişilerden biri, daha eve girer girmez erkek papağanları görünce kanatlarını çırparak bağırmaya başlamış “Hey yakışıklı, kafesinizde iki tane ucuz fahişe ister misiniz?”
Erkek papağanlardan biri başlamış çırpınmaya ve ötekine dönüp söyle demiş:
-“Oğlum bütün dualarımız kabul oldu lan sonunda. Bak Tanrı bize dişi yolladı…”