Eskiden üç yüz beş yüz nüfuslu köylerde en az bir, çoğunda iki terzi vardı. Konfeksiyon çok yaygın değildi.

Şimdi şehirlerde bile terzi sayısı azaldı. Mesleği icra edenler, neredeyse son temsilcileri gibi. Yırtılan sökülen pantolon ve gömlekler tamir edilirdi. Pantolonların dizleri ve arkası çok eskirse en son süvarilik ile yamanırdı. Günümüzde sökülen bile dikilmiyor artık. Rengi solan sapasağlam pantolon ve gömlekler atılıyor. İsrafın bini bir para.
Eskiden fakirlik mi vardı? Elbette hayır. İnsanların borcu bile yoktu. Tasarruf vardı. Cimrilik de değildi.
Uzmanlar, özellikle çevreciler elbiselerin daha uzun süre kullanılmasını öneriyorlar. Neden mi? Bir bakalım.
Moda endüstrisi, küresel atık suyun %20'sini ve küresel karbon emisyonlarının %10'unu üretiyor. Diğer bir deyişle en kirletici endüstrilerden biri. Giyim sanayinin 2050 yılına kadar küresel atık sudaki payının %25’e çıkması bekleniyor. İngiltere’de her yıl 300 bin ton elbise çöpe gönderiliyor.
Tekstil ürünleri artık kısa vadeli giyim ve erken imha için tasarlanıyor ve üretiliyor. Kıyafet kalitesi maliyetlerle birlikte düşüyor ve seri üretilen moda ürünlerinin artan tüketim seviyeleri, doğal kaynaklar üzerinde daha fazla baskı yapıyor.
Tekstil ürünü tüketim seviyeleri, kişi başına İngiltere’de 26.7 kg, Almanya'da 16.7 kg, Danimarka'da 16 kg, İtalya'da 14.5 kg, Hollanda'da 14 kg ve İsveç'te 12.6 kg civarında bulunuyor. Bir gömleğin 300 gram olduğu düşünülürse dolap dolusu elbise yapıyor.
Birleşmiş Milletler raporları iklim değişikliğinden geri dönüşü olmayan zararları önlemek için 11 yılın olduğunu belirtiyor. Bunun için enerji, tarım ve diğer sektörler gibi tekstil sektörünün de katkısı olması gerekiyor.
Moda haftalarını çevreciler daha çok kürkü için öldürülen hayvanlar yüzünden protesto ediyordu. Son zamanlarda atıkları yüzünden de protesto etmeye başladılar. Ancak her hâlükârda tekstil sektörünü protesto etmekten ziyade kullanıcıların bilinçlendirilmesi gerekiyor. Küçük yaşam tarzı değişiklikleri büyük farklar yaratabilir. Tüketiciler kıyafet alırken bazı konularda daha bilinçli davranabilir.
Öncelikli olarak alınacak her yeni kıyafetin çevre kirliliğine katkıda bulunacağı bilinmelidir. Mevcut kıyafetlerin yeterli olduğu her zaman öncelikli olmalıdır. Özel günlerde ödünç almak veya kiralama yoluna gitmekte yarar vardır.
İkinci olarak her alınan kıyafetin o markayı desteklediği ve güçlendirdiği unutulmamalıdır. Sektörlerin çevreye gösterdiği özen dikkate alınmalıdır. Sentetik kullanılmayan ürünler tercih edilmelidir.
Kıyafet konusunda bazı ülkelerde ikinci el piyasası canlanıyor. Bu olumlu bir gelişme. İkinci el az kullanılmış ürün alma ve kullanma da çevre baskısını azaltmada önemli bir adımdır.
Son olarak kıyafetlerin nereden alındığını düşünmenin yanı sıra, ürünler için kullanım ömrü hakkında bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Çöpe gidecek sentetik elyaf kullanılmış ürünlerin doğada 200 senede ancak çözüneceği bilinmelidir.
İnsanların yardım kuruluşlarına kıyafet bağışlamama geleneği oluşturmak da aslında çevreci bir duruş olarak kabul edilmektedir.
Her yeni kıyafet alındığında, daha fazla pamuk yetiştirilmesi ve daha fazla ilaç, gübre gibi kimyasal kullanılması gerektiği de unutulmamalıdır.