Teknolojinin gücü arttıkça, insanoğlu dağı taşı düzleyip kendi amaçları doğrultusunda kullanabiliyor.

Eskiden sulanabilir arazi miktarı hesapları yapılırken cazibeyle sulamanın ve arazinin düz oluşu dikkate alınırdı. Günümüzde ise teknolojinin gücü hemen her tarafa yetiyor artık.
Baraj ve gölet yapımı kolaylaşıyor, yer altı sularını çekebilme gücü sürekli artıyor. Kilometre derinden su çekebiliyor dalgıç pompalar.
Baraj ve göletlerden sağlanan su ile genellikle açık kanal yapmak suretiyle su taşıma yoluna gidiliyor. Yer altı sulama sistemleri, ne yazık ki teknoloji bu kadar gelişmiş iken hala çok fazla kullanılmıyor. Açık sulama sistemleri olarak bilinen kanal ve kanaletler hala güncelliğini koruyor. Oysa açık sulama sistemlerinin birçok olumsuz yönleri var.
Açık sulama sistemleri öncelikle sulu tarıma açılacak arazilerde önemli toprak kayıplarına neden oluyor. Kanal ve kanaletlerin işgal ettiği toprak az değildir. Buna servis yolları da eklenince sulamaya açılacak alanın %8-12’si gibi çok geniş alanlar sulama sanat yapılarının altında kalıyor. Örneğin GAP projesi ile sulanacak 1.8 milyon hektar alanın %8’nin açık sulama sistemleri altında kaldığı hesap edilirse, Harran Ovasından çok daha büyük bir alanın kanal, kanalet ve servis yollarının altında kaldığı ortaya çıkıyor.
Her ne kadar buharlaşmayla su kayıplarının açık sulama sistemlerinde daha fazla olduğu söylense de esas kayıplar, kanal ve kanalet kaçaklarından kaynaklanıyor. Elbette buharlaşmanın yüksek olduğu bölgelerde bu kayıpların dikkate alınması gerekiyor ama kırılan ve çatlayan kısımlardan çok daha fazla kayıp meydana geliyor.
Açık sulama sistemlerinde esas israf ikinci ve üçüncü yatırımlarda meydana gelmektedir. Sifonla su çekip karık usulü sulama yapmak neredeyse tarihe karışmak üzere. Artık yağmurlama ve damlama sulama sistemleri daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla basınçlı sulama sistemleri için motopompa ihtiyaç duyulmaktadır. Bu şekilde hem yeni yatırımlar hem de sistemin çalıştırılması için mazot başta olmak üzere yeni masraflara gerek duyulmaktadır. Gidip gelinmesi için harcanan zaman ve emekler de açık sulama sistemlerinde israfın büyümesine neden olmaktadır. Bunu en iyi çeltik yetiştiricileri fark etmektedirler.
Hafriyat ve betonlama yönünden de israf ortaya çıkmaktadır. Daha fazla alanın kaldırılması ve coğrafik duruma göre suyun daha uzun mesafelerden dolaştırılması gerekmektedir. Dolayısıyla açık sulama sistemlerinde suyun istenen noktaları taşınması çok daha yüksek maliyet istemektedir.
Açık sulama sistemlerinden yararlanmak çiftçinin masraflarını artırmaktadır. Oysa suyun tutulduğu baraj ve göletler sulanacak alanlardan oldukça yüksek koda sahiptir ve sulanacak alanlarda basınç oluşturabilecek potansiyeldedir. Bu potansiyel enerjinin kapalı sistemlerle kullanılması durumunda, yağmurlama ve damlama sulama sistemleri çok daha ekonomik olarak kullanılabilmektedir. Bunun için yapılması gereken sadece sulama projelerini daha kolay hale getirmektir. Hatta mevcut açık kanal ve kanalet sistemlerini de kısa sürede kapalı sisteme döndürmekte yarar vardır.