10 CENT AMA Dursun ve Temel kaçak yollardan Amerika'ya gitmişler.

New York caddelerinde aylak aylak, aç-susuz dolaşırken,
Temel; “Ula hemşerim böyle kalabalık dolaşmayalım polis bizi görüp yakalamasın, gel şimdi ayrılalım 1 sene sonra gene burada buluşuruz” demiş.
Bu fikir Dursun’un aklına yatmış.
Ayrılmışlar.
1 sene sonra Dursun erkenden randevu yerine  gelmiş ve beklemeye başlamış.
Biraz sonra önde motosikletli eskort, arkada 9,5metrelik bir Limuzin, gelip Dursun’un önünde durmuş.
Arabadan Temel inmez mi?
Dursun merakla sormuş.
-“Lan oğlum ne iş yaptın da böyle zengin oldun?”
Temel: -“Dursun’um, bir makina icat ettim. 1 Dolar atıyorsun, kolunu sokuyorsun, tansiyonunu ölçüyor. Millet kuyrukta. Aha işte bende böyle zengin oldum” demiş.
Seneye tekrar buluşmak üzere vedalaşıp, ayrılmışlar.
Bir sene çabucak geçmiş.
Bu sefer Temel erken gelmiş.
Ortada ne gelen varmış, ne giden?
Beklemekten usanmış, tam gidecekken, o da ne?
Polis iki taraflı trafiği durdurmuş, yukarıdan birkaç eskort helikopter nezaretinde bir Skorsky Temel’in olduğu yere inmiş.
İçinden de Dursun inmez mi?
Temel sormuş: -“Ula Dursun! Sen nasıl bu kadar zengin oldun, beni geçmişsin?"
Dursun: -“Ağam bir alet yaptım 10 Cent atıyorsun, kolunu sokuyorsun tansiyonunu ölçüyor.”
Temel: -“Ula uşağım, 10 Cent ile böyle zengin olunur mu?”
Hacı Ahmet: -“Amma… 10 Dolar atmazsan kolunu geri bırakmıyor…”
 
ARABA KULLANMAK GİBİ
Kadın doktora gittikten sonra eve gelmiş ve kocasına müjdeyi vermiş.
-“Hamileyim!”
Adam şaşkınlık içerisinde içinden; “İmkansız! Ben hep dikkat ederim” demiş ve almış doktorun yanında soluğu.
-“Anlayamıyorum doktor, o kadar dikkat etmiştim hâlbuki…”
Doktor sakin bir tavırla:
-“Bakın bayım… Bu araba kullanırken dikkat etmeye benzer. Siz dikkat edersiniz ama başkası gelip çarpar!”
 
ARTIK SÖYLE!
Küçük kaplumbağa birkaç saatlik bir uğraşı sonucu ağacın en tepesine ulaştıktan sonra kendini boşluğa bırakmış ve kabuğunun tam üzerine “Küütt!...” diye sertçe yere düşmüş.
Kendini kontrol edip bir şeyi olmadığını anlayınca tekrar ağaca tırmanmış, oradan tekrar aşağı atlamış ve yine “Gümm!...” diye vurup sekmiş yerden…
Debelenip düzeldikten sonra yine tırmanmaya başlayınca, dalın ucunda tüneyen iki kuştan biri;
-“Hanım… Olmuyor ama... Bu gidişle canından olacak! Onu evlat edindiğimizi söyle artık şuna yahu!...”
 
EŞEK VE TRAKTÖR
Adamın birinin dişi bir eşeği varmış.
Bir gün ahırdan gürültüler geldiğini duyan adam, ahıra girdiğinde eşeğinin yerlere yatarak sürtündüğünü görmüş.
Bu durumun bir hayvan hastalığı olabileceğini düşünen eden adam, eşeği traktöre bindirip veterinere götürmüş ve doktora anlatmaya başlamış:
-“Doktor bey, benim eşeğe bir haller oldu. Ahıra girdiğimde bir de baktım ki eşeğim yerlere yatmış, sürtünüp duruyordu. Acaba hasta mı oldu?”
Veteriner gülerek;
-“Karşı köyü bilir misin?” diye sorar.
Adam, “Evet, bilirim” deyince doktor:
demiş.
Adam eşeği traktöre bindirip karşı köyde götürmüş ve diğer eşeğin ahırına götürüp bırakmış.
Bir müddet sonra da gidip eşeğini alıp köyüne dönmüş.
Ertesi gün gürültü duyup ahıra girmiş ve bakmış ki eşek yine yerlere yatarak sürtünüyor.
Eşeği traktöre bindirip yine veterinere götürünce doktor: -“Sen eşeğini yine o eşeğin yanına götür” demiş.
Adam eşeğini traktöre bindirip yine karşı köydeki eşeğe götürmüş. Yine aynı şeyler tekrar etmiş.
Ertesi sabah adam kalkmış ve yemeğini yerken dikkatini çekmiş. Ahırdan gürültü filan gelmiyor. Merak etmiş ve karısına;
-“Git bak bakayım hanım, eşek iyileşti galiba?”
Kocasının dediğini yapan kadının gitmesiyle gelmesi bir olmuş.
Karısını nefes nefese kalmış bir halde gören adam merakla sormuş:
-“Ne oldu. Eşek iyileşti mi yoksa?” diye sorunca karısı da:
-“Bilmem ama bizim eşek traktöre binmiş seni bekliyor.”
 
NEDEN ÖNCE BEN?
Bir gün Temel eşeğiyle giderken yolda gördüğü bahçeye girmiş ve eşeğin üstüne çıkarak elmalarla bir güzel karnını doyurmuş.
Tam ayrılacağı sırada bahçe sahibi ikisini de görmüş ve yakalamış.
Önce eşeği bir güzel dövmüş, ardından da Temel’i.
Dayaktan sonra dayanamayan Temel merakla sormuş;
-“Tamam, dövdün, anladık ta sana bir şey sormak istiyorum! Neden önce beni değil de eşeği dövdün?”
-“Seni önce dövseydim eşek kaçardı da ondan!”
 
ŞİMDİ ANLADIM
Üç Karadenizli bir akşam meyhanede acayip dertli bir şekilde kafa çekiyorlarmış.
Kafalar kıyaklaşınca İdris başlamış ağlamaya;
-“Karım nasıl beni aldatıyor? Hem de bir yazarla”
Diğerleri sorar;
-“Nereden anladın bir yazarla aldattığını?”
-“Nereden olacak. Bir akşam eve geldiğimde yatağın altında bir roman buldum.”
Biraz sonra Dursun bir “Offf!” çeker ve o da ağlayarak başlar derdini anlatmaya;
-“Benim karım da beni bir aşçı ile aldatıyor.”
Diğerleri sorar;
-“Nasıl anladın?”
-“Geçen gün gündüz vakti eve geldiğimde bizim yatağın altında bir kepçe buldum…”
Bunları dinleyen bizim Temel öyle bir “Offf” çeker ki masayı titretir.
“Hayrola, Temel” diye sorarlar.
Temel perişan bir şekilde masaya vurarak;
-“Sormayın arkadaşlar sizi dinleyince benim şüphelerim on kat daha arttı…”
Diğerleri buna bir anlam veremez ve:
“Nasıl yani?” diye sorarlar.
Temel;
-“Geçen gün gündüz vakti eve geldim. Bir baktım yatağın altında bir jokey var. Şimdi sizi dinleyince anladım… Demek ki karım beni bir at ile aldatıyormuş...”
 
GORİL
Ama ‘Gorilden bunun intikamını almalıyım’ diye düşünerek, hemen bir markete gidip, iki şapka, iki düdük, bir uzun sosis ve iki tane de kasap bıçağı almış.
Kimseye gözükmeden gorilin kafesinin önüne gitmiş.
Bıçak, şapka ve düdüklerden birer tanesini kafesin içine atmış.
Goril her yaptığını yapacağını düşünerek önce şapkayı takmış, gorilde şapkayı takmış.
Düdüğü çalmış, gorilde düdüğü çalmış.
Adam pantolonunun önündeki fermuarını açmış, bıçağı havaya kaldırmış.
Gorilde bıçağı havaya kaldırmış.
Adam pantolonunun önünden çıkardığı sosisi ikiye bölmüş.
Goril bir adama bakmış, bir bıçağa bakmış, bir bacaklarının arasına bakmış ve bıçağı yere atıp gözünü ovalamaya başlamış…
 
ÖYLEYSE NEDEN?
Kadın yeni tanıştığı erkeğe sormuş;
-“Beni nereye götürüyorsunuz?”
-“Arabayla şehir dışında şöyle bir hava alacağız…”
-“Sonra arabayı ıssız bir yere çekeceksiniz ve bana kötü şeyler yapacaksınız değil mi?”
-“Ne münasebet? Tabii ki hayır…”
-“Amann! Öyleyse neden ıssız bir yere gidiyoruz ki?”
 
NE BİLEYİM?
Uzun ikna turlarından sonra Ermeni Mahallesi’nin 17 yaşındaki güzeller güzeli ve yoksul aile kızı Zivart, mahallenin 75 yaşındaki yaşlı zengini Mıgırdıç bey ile evlendirilir.
İlk gece Mıgırdıç Bey ölür.
Durumu şüpheli bulan savcılığın açtığı dava sonucunda kız mahkemeye çıkarılır. Mahkemede hâkim sorar:
-“Kızım anlat bakalım. Mıgırdıç Bey nasıl öldü?”
Kız utangaç ve Ermeni şivesiyle anlatır:
-“Valla hakim bey, malumunuz zifaf gezesi... Mıgirdiç Bey üstüme geldi... Basladi titremeğe... Ben zanettim geloor… Meğer o gidoormuş!... Ne bileyim…”
 
BİR TÜRLÜ
Küçük Ayşe annesine sormuş:
-“Anneciğim eğer ben evlenmezsem Aylin teyzem gibi evde mi kalırım?”
Annesi:
-“Evet yavrucuğum.”
Ayşe:
-“Peki ya evlenirsem babam gibi biriyle mi evlenirim?”
Annesi:
-“Evet yavrum"
Ayşe bir süre düşündükten sonra:
-“Allah Allah… Evlensem bir türlü, evlenmesem bir türlü…”