Üç dört sene önce Bursa Belediye Başkanı 30 Ağustos’u orman günüyle bir tutmuştu.

Kocatepe’nin bulunduğu Afyon’un belediye başkanı ise geçen sene Atatürk yerine çakma tarihçiyi anmıştı. İktidar sahiplerinden ve destekçilerinden tek bir eleştiri almamışlardı. Oysa 30 Ağustos tarihin akışını değiştiren bir zaferdir. Ancak Yunan dostu İngiliz vatandaşının ağzından tarih dinleyenler ne yazık ki memleketi ele geçiriyorlar.
Birinci dünya savaşından sonra imzalanan Mondros ve ardından Sevr anlaşmasıyla, lüzum görülen yerleri işgal etme salahiyetine dayanarak savaşta olmayan ülkeler bile yurdu işgal etmeye başlamıştır.
Anadolu’nun en güzel yerleri tahsis edilmiştir. Yemende, Balkanlarda ve Çanakkale’de yüz binlerce şehit veren Türk ulusu direnecek gücü bulmakta ciddi bir şekilde zorlanmıştır.
Batı bölgelerinde çoğunlukta olan Rumlar adeta bayram yapmışlardır. Türk olup da işgale sevinenler de az değildir. Bu nedenle, Anadolu’nun işgali ve Yunanlıların yerleşmeleri uzun sürmemiştir.
Yöresel çete hareketlerinden öteye gitmeyen direnişler her ne kadar Yunanlıları ürkütmüş ise de tarihlerinde hemen hiç savaşmayan Yunanlıların üç yıl sürecek işgali başlamıştır. Türk köylerinin hemen tamamı köylerini boşaltmış, dağlara çıkılmış, ancak sadece yaşlı, kadın ve çocuklardan oluşan halk geriye köylerine dönmek zorunda kalmışlardır.
Hem düşman işgali, hem de asayiş boşluğunu fırsat bilen çeteler insanımıza ciddi eziyetler yaşatmıştır. O günleri çocukluğunda yaşayanlardan anılarda kalan en önemli olaylar, açlık, kıtlık ve hastalıktan kaynaklanan yoğun çocuk ölümleridir.
Çanakkale’de yıldızı parlayan Mustafa Kemal, Erzurum ve Sivas kongreleriyle kurtuluş savaşının programını ve hedefini oluşturmuştur. Bölgesel direniş hareketleri organize edilerek tek bir amaç etrafında toplanılmıştır.
Çeteleri vatanın savunmasında bir araya getirmek kolay olmamıştır. Tarihi süreci, İnönü savaşlarını, Sakarya Meydan Savaşını, anlatmaya gerek yok. Ermenilere, İngilizlere, Fransızlara ve Yunanlılara karşı kazanılan zaferler yurdun tüm sathında verilen mücadeleler işgalci güçlerin Anadolu’dan kaçmalarına yetmiştir.
Savaşacak insanı bulmakta güçlük çeken Anadolu, çok çekişmeli geçen Lozan Antlaşmasıyla bugünkü sınırları içinde mutlu, gelişmiş bir Türkiye’nin temellerini atmıştır. Bununla birlikte, Osmanlı döneminde olduğu gibi her dönem iç sorunlarıyla boğuşmak zorunda bırakılmıştır.
Zafer Bayramı, Çanakkale Zaferinin perçinlendiği bir bayramdır. Alanda kazanıp masada kaybedişin olmayacağının bir göstergesidir.
Kılıçla kazanılmış bu topraklar sabanla değerlenmedikçe sahip olmanın bir anlamı yoktur. Değer üretmek, kaynakları özgün bir şekilde kıymetlendirmekle mümkündür. Bunun için daha çok çalışmak ve daha çok üretmek gerekmektedir.
Mücadele mutlaka ekonomik ve kültürel alanlara yoğunlaşmalıdır. Bugün gıda başta olmak üzere birçok sektörde memleketi dışa bağımlı hale getirenler yerli ve milli olamaz.
Küreselleşen dünyada sınırların önemi azalmaktadır. Mutlu millet oluşturmak kaynakların özgün değerlendirilmesiyle mümkündür.
Çalışmayan, üretmeyen toplumlar eninde sonunda emperyalistlerin oyuncağı haline gelmektedir.
Yeni dünya düzeninde askeri işgale gerek kalmadan fiili ekonomik işgaller yaşanmaktadır. Tam bağımsızlık, ancak bütün alanlarda kendine yeten bir ülkeyle mümkündür.