MÜSABAKA Ve nihayet Voleybolda beklediğimiz başarı sonunda geldi.
Milletler ligi şampiyonluğu sonrası Avrupa şampiyonluğu da gelince, pasta üzerinde mum gibi oldu.
Prenseslerin başına taç oldu.
.
Bu durum tüm Türkiye’yi ayağa kaldırıp, coşturacak zannedilirken, bazı kesimlerin bundan rahatsız olacağı kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
.
Kadın oyunculardan rahatsız olarak şampiyona öncesi “Ulusal utanç” diyerek laf atmak, gazetelerde manşet düzenlemek tam bir psikolojik vaka.
.
Bir insanı tüm Türkiye’nin önüne atmak, onu yerden yere vurmak, cinsiyetiyle uğraşmanın Türkçe karşılığı elbette var da buradan yazmak bana yakışmaz.
Onların seviyelerine inmek demek.
.
Bütün bunlara karşılık tüm kızlarımızın el ele vererek bu tiplere verdiği cevap kapak oldu.
Şampiyonluk, her babayiğidin elde edeceği bir şey değil.
Onu kazanarak cevap verilmiş oldu.
.
Biz iç dünyamızda bu olaylara bakarken “Acaba?” diyoruz, “Biz mi yanılıyoruz?”
.
Ama bir dış göz de aynı şeyleri söylüyor.
.
New York Times’ın yorumu şöyle:
“Bazı aşırı muhafazakârlar İslami değerlere aykırı oldukları düşüncesiyle kadınlara saldırırken, hayranları kadının toplumda eşitlik mücadelesi verdiği bir ülkede voleybolcuları güçlü kadının sembolleri olarak görüyor…”
.
“…Türkiye’de siyaset, ülkede laik kimliği korumak isteyenlerle İslam’ın kamusal hayattaki rolünü artırmak isteyenler arasında şekilleniyor. Erdoğan ikinci gruba ait, oyuncularsa açıkça ilk kampta…”
.
Bu müsabakalar laiklerle, muhafazakârlar arasında geçiyor sanki.
Bundan böyle tüm tartışmalar bunun üzerinden yürüyecek gibi duruyor…
.
Not: TRT, Maç sonu turnuvanın en iyi oyuncusu seçilen Melisa Vargas ile röportaj yapmadı.
Bu şampiyonluğun gelmesinde en büyük pay sahiplerinden Ebrar Karakurt ile röportaj yapmadı.
Kupa töreninde millileri tebrik etmeye gelen Mega Star Tarkan sahaya girdiğinde yayını kesti.
Maç yayınları dondu…
Bunların da bir sebebi vardır artık!
DOLARLA MAAŞ
“Sana ne! Dolarla mı maaş alıyorsun?” şeklindeki söylemin vücut bulmuş halini yaşıyoruz.
.
“Günlük hayatımız dolara bağlı mı?” Sorusunun cevabını çıkıp sokaklara insanımıza sorsak ne der?
.
“Evet” cevabı rekor kırar gibime geliyor.
.
Zamanın ekonomi bakanının sorduğu bu soru şimdilerde epey revaçta.
.
Siz iktidarın söylediği “Karam” şarkısına bakmayın.
Hani bilirsiniz;
“Köprüler yaptırdım,
Gelip geçmeye,
Çeşmeler yaptırdım,
Suyun içmeye,
Kavli karar ettim,
Alıp kaçmaya,
Boşa kostaklanma,
Kostak değilsin karam!”
.
İktidarımız, “Köprüler yaptırmakla övünürken, borcunu ödemekle yükümlü maiye her gün dövünüyor.”
.
Euro karşılığı verilen “Garanti” karşılığına döviz arttıkça borcumuz çoğalacağı muhakkak iken, “Dolarla yarışmak” neyin nesiydi?
.
“Efendim, adam başka türlü köprü yapmam” diyor.
Yapmasın!
Şart mı?
.
Madem çok acildi (ki acil olmadığı geçen araç sayısından belli) bizim kendi mühendislerimiz yok mu?
.
İHA’yı, SİHA’yı yapan onu hayda-hayda yapardı.
.
Devletin parası mı yoktu?
(ki var deniliyor)
.
Günde 45 bin araç geçiş garantisi vermek neden?
Hangi akıl?
.
Verilen (ve verilecek) parayla şimdi kaç köprü yapılırdı acaba?
Bunu da birisi açıklasa bari?
.
“2023 yılının ilk 8 ayında” 1915 Çanakkale Köprüsü için firmaya ödenecek miktarın “3,5 milyar lira” olacağı açıklandı. (Geçmeyen araba parası)
.
CHP Milletvekili Mustafa Sarıgül açıklıyor:
“Çanakkale Köprüsü’nden günlük 45 bin garanti nedeni ile yıllık 16 milyon 425 bin aracın geçmesi gerekirken, 2 milyon 200 bin araç geçti. 14 milyon 225 bin aracın ücreti ise Hazine tarafından karşılanacak. Garantili otoyol ve köprülere bu ödemeler yapılırken, emekli 7.500 TL aylık alıyor.” dedi.
.
Biz hala türkü dinliyoruz;
“Hazineye gittim
Para almaya,
Piyasaya biraz
Döviz salmaya, karam…
Şimşek çakmış ama
Yağmur yağmamış,
Emekliye verecek,
Para kalmamış, karam…”
BİR ŞEY YAPAMAMAK
Son günlerde okuduğum en acıklı haber şu:
“Kocasından 5 bin lira aylık maaş alan yaşlı teyze, ev sahibinin kirayı 10 bin liraya çıkarması karşısında intihara teşebbüs etti…”
.
İşin en rezil bir başka tarafı ise şu:
Müslüman olup Nasların konuşulduğu bir ülkede bu yaşlı teyze, kendisine uygun fiyatla ev ararken, “Uygunsuz ve ahlaksız” tekliflerle karşılaşmış…
.
İçim acıyor bir şey yapamamaktan…
Bu milletin artık sapıklık derecesinde rekor kırdığı da bir gerçek.
.
“Bebek, çocuk, erkek, kız, yaşlı, genç” her türlü tacizde öndeyiz galiba.
.
19 Ağustos 2023 tarihli haber de şuydu:
“Bisikletle Kapadokya’ya giderken Emirgazi’deki Gazi Türbesi’nin yanında mola veren Fransalı çift, çadırda saldırıya uğradı. Genç kadını taciz edip şiddet uygulayan ve gasp eden iki kişi tutuklandı…”
“Fransız çiftin ise Türkiye turlarını yarıda bırakıp Gürcistan’a geçtiği öğrenildi.”
ÇANAKKALELİNİN RUH HALİ: “!”
Süleyman Demirel Başbakan iken kendisiyle görüşmek için şehirlerden gelen heyetler kapıda kuyruk oluştururmuş.
.
Uzun saatler sonucu Demirel de yorulmuş tabi.
Sormuş:
“Kim var kapıda?”
“İki heyet kaldı, bir tanesi Çanakkale” der demez Demirel diğer şehir heyetinin kim olduğunu bile sormadan;
“Hemen Çanakkale heyetini alın içeri. Zira onlar kesin tayin için filan gelmişlerdir, yatırım filan istemezler, işleri kısa sürer…”
.
Yerel seçimler yaklaşıyor.
İnsanımızla birebir konuşuyorum.
Birçok insana dokunduğum vardır.
Sağcısı, solcusu, dinlisi, dinsizi hepsinden var istişare ettiğim...
.
Herkesin bana sorduğu soru şu:
“Belediye başkanı kim olacak?”
.
Ben soruyorum;
“Sen kimi istiyorsun?”
Hemen bir isim veriliyor…
.
Ama peşinden ekleniyor;
“Şu olmaz, bu olmaz” diye.
.
Yerel seçimlerde genelde adaya oy verilir.
Genel seçim gibi değildir.
.
Çanakkale için şu anda şu kriter var:
“AKP gelmesin de kim gelirse gelsin…”
.
Genel seçimlerde merkezde çıkan oyların rengi ile AKP’nin Çanakkale’de ne kadar sevilip, sevilmediği malum.
Rekor üzerine rekor kırılıyor.
.
Ancak dikkatimi çeken şu oldu:
“Bu belediye çalışmıyor” deniliyor.
“Tamam kardeşim diyelim çalışmıyor, ama 20 senedir siz seçiyorsunuz bu belediyeyi?”
“AKP gelmesin diye…”
“O halde şikâyet etmeye hakkın yok”
“Haklısın”
“Bu sefer iktidara oy verirsin o zaman!”
“Olmaz…”
.
Durum aynen bu…
.
Aslında size bir şey söyleyeyim mi?
AKP de, 20 senedir seçimlerde çıkardığı adaylarla bu belediyeyi istemedi ki…
Dönüp bakın geriye.
.
Haksız mıyım?
.
Sokakta konuştuklarıma sordum “Çanakkale’nin en büyük sorunu ne?” diye
Cevap hazırdı:
“Otopark…”
.
Hiç kimse “Pahalılık” demedi,
Hiç kimse “Kiralardan” bahsetmedi,
Hiç kimse “İşsizlikten dem vurmadı”,
.
Varsa yoksa:
“Otopark, trafik, Cennet Otoparkı, Sosyal konutlar, Çöp…”
Bunların hepsi rutin söylenen şeyler.
Hani demiş ya adam;
“Batı cephesinde yeni bir şey yok…”
Aynen öyle.
Yeni bir istek yok.
.
Vatandaşa sormaya devam ediyorum:
“Bu problemleri sizce kim çözer?”
Cevap yok;
“!”
“Kim aday olursa ona oy verirsiniz?”
“!”
“Oy verirken parti ayırt eder misiniz?
“!”
“Şimdi ki başkan sizce başarısızsa, tekrar aday olursa oy verir misiniz?”
“!”
“Beyaz liste bir başkan adayı çıkarırsa oy verir misiniz?”
“!”
“İyi Parti, partiler üstü bir daya çıkarırsa oy verir misiniz?
“!”
“Nasıl bir aday istiyorsunuz?
“!”