Yeni yayın dönemiyle birlikte televizyon kanalları dizilerle doldu. Kıran kırana rekabet var.

Televizyon yayınlarının yeni başladığı zamanlar Vadideki Hayat diye bir dizi vardı. Teravih namazından sonra koşarak giderdik bitmeden bir sahnesini bile olsa görmek için. Daha sonra Kaçak, Zengin ve Yoksul, Dallas, Flamingo Yolu gibi diziler heyecanla izlenmeye başladı. Hatta 12 darbesinden sonra Kenan Evren’in taktığı bir dizi de vardı. Mitinglerde Zengin ve Yoksul dizisinin yazılarının geçtiği giriş kısmının yedi dakika sürdüğünü ve çok fazla olduğunu millete şikâyet ediyordu.
Brezilya ve Meksika’dan gelen diziler, dizi felsefesine yeni bir boyut kazandırdı. Yalan Rüzgarı, Köle İsaura, Cesur ve Güzel gibi dizilerin yedi sekiz bin bölümlük olduğunu gördük. Afyon gibiydi diziler. Bir gün radyo dinlerken Diyarbakır’ın merkez köylerinden yayına bağlanan bayana spiker soruyor gününüz nasıl geçiyor diye. Konuk aynen şöyle anlatıyor: Sabah erkenden kalkıyoruz, davarları sağıyoruz, tarlaya bostan çapasına gidiyoruz, saat onda gelip dizimizi seyrediyoruz, sonra tekrar çapa yapmaya dönüyoruz. O günlerde bayanların merakla izlediği bir Meksika dizisi vardı. Cam temizliği yaparken kendini diziye kaptırıp pencereden düşenler bile olmuştu.
Günümüzde televizyon kanallarında yüzün üzerinde dizi oynuyor. Hemen hepsinin izleyicisi olmalı ki oynuyor. Hatta eski bölümleri yeniden yayınlanıyor. Yüz eskimesi bir yana paspas oluyor. Kimin hangi dizide oynadığı, hangi dizinin hangi kanalda oynadığı belli değil. Çok okunan romanlardan uyarlanan bazı diziler ise toplumun örf ve adetlerini çiğnemesiyle gündeme gelmeye başladı. Mafya özentilerine neden olduğu söylenen dizilerimiz bile var izlenme rekorları kıran. Daha önce izlenme rekorları kıran Kurtlar Vadisi dizisi bile yeniden çekilir mi diye merak ediliyor.
Aslını romanlardan bildiğimiz bazı dizilerin izlenme oranları dikkate alınarak uzatma çalışmaları, yeni konular, yeni oyuncular da katarak devam ediyor. Mutlaka her senaryonun anlatmak, insanlara sunmak istediği bir takım görüş ve öneriler vardır. Yaşanmış olayların sunumu da olsa, gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur şeklindeki ibareler de artık güncül hayatta birilerine yakıştırılmaktadır.
Dizilerin izlenme oranlarıyla, reklam pastaları elbette büyümektedir. Hal böyle olunca, izleyicilerin daha da ilgisini çekecek yeni konu ve konukların araya sıkıştırılması aslında hem hikâyenin aslına hem de izleyiciye haksızlıktır.
Televizyon kanallarında her yıl genellikle yüzün üzerinde yeni diziye başlanmakta ve dizilerin yirmiye yakını izlenme oranı düşük olduğu için yayından kaldırılmaktadır. Yayından kaldırılan dizilerden izleyicinin haberi bile olmamaktadır.
Acaba insanımız elinde kumanda akşamları televizyon kanallarını bilinçsiz bir şekilde dolaşıp duruyor mu? Yoksa TV kanallarının istediği de bu mu?