Bozkırın Tezenesi olarak tanımlanan Neşet Ertaş, geçenlerde suskunların yanına göçtü.
Allah rahmet eylesin. Mekânı Cennet, toprağı bol olsun. Anadolu insanının yaşadıklarını, üzüntülerini, sevinçlerini en iyi dillendiren, konuşturan Ozanımızdı. Çoğu insan yaşadığı güzellikleri ve çektiği sıkıntıları kelimelerle ifade edemez. Ozanlarının dilleri, onlara tercüman olur. Bunu hemen her tarafta görmek mümkündür. Kamyonların ardına yazılan yazılardan tutun da cam çıkartmalarına kadar insanın görebileceği her yerde görürüz.
Anadolu kadar başka bir coğrafya yoktur yıkılan yeniden yapılan. Bu coğrafya kadar sahip olunmak istenen başka bir yer de yoktur. Ne savaşlara meydan olmuştur. Truva dokuz defa yıkılmış, yeniden imar edilmiştir. Hülagü Han ve Timur’un başında olduğu iki büyük Moğol baskını Anadolu’yu yerle bir etmiştir. En son Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları, Anadolu’da eli silah tutacak can bırakmamıştır. Ülkeyi imar edecek ne beyinler, ülkenin kurtuluşu için kendini feda etmiştir.
Analar yüreklerine taş basmış, içindekileri ağıtlara dökerek, acılarını dindirmeye çalışmıştır. Eğlendiren türküler, türkülerin içinde oldukça azdır. Türkülerin çoğu yanık, söyleyenler ise gariptir. Ozanların çoğu da Neşet Ertaş gibi garip yaşamıştır.
Çanakkale içinde vurdular beni/Ölmeden mezara koydular beni, Burası yemendir/giden gelmiyor acep nedendir türkülerini her kim dinlese içi burulur. Arabesk olarak nitelediğimiz acılı şarkılardan çok daha fazla yürek burkan türkülerimiz vardır. Toplumun duygularını anlatır. Yaşanmışları anlatır. Türküler Anadolu’yu, Anadolu’da yaşayanları anlatır.
Anadolu’da yaşamanın bedeli hep ağır olmuştur. Bu kıymetli topraklara sahip olmak kolay değildir. Zengin iklim ve coğrafyası, yer altı zenginlikleri hep birilerinin ilgisini çekmiştir.
Tarihte kardeş savaşlarına da sahne olduğunu görüyoruz Anadolu’nun. Ankara, Otlukbeli, Çaldıran kolay savaşlar değildir Anadolu insanı için. Taht savaşları da vardır elbette. Bunları detaylandırmaya gerek yok. Ağlayan hep analar olmuş, acılarını türkülere dökmüşlerdir. Türküleri anlamak Anadolu’yu anlamaktır diyor Ozanlar. Rahmetli Ertaş’ın doğaçlamalarında o kadar çok anlatıyor ki. Zaten anlamı olmayan türkü de yoktur. Yapılmışsa da unutulmuştur.
Türküler hep ağlatıyor. Bir nesil geçti son savaşların üstünden. On iki eylül öncesinde de çok ağlattı türküler. Gazetelerin manşetlerini hep anarşik olaylar doldurdu. Ağlayan anneleri izledik hep gazetelerin manşetlerinde.
İklim de az ağlatmamış Anadolu insanını. Kuraklıklar, yangınlar, seller hep canları almış götürmüş. Derelerin yukarıya, tersine akmasını istemiş Anadolu insanı. Ekini ekmiş biçmek nasip olmamış. Derdini türkülere dökmüş. Dinledikçe dövünmüş, dövündükçe rahatlamış.