Küresel ısınmanın ana kaynağını karbondioksit salınımı oluşturmaktadır.

Küresel ısınmanın ana kaynağını karbondioksit salınımı oluşturmaktadır. Fosil yakıt tüketimi atmosferde karbondioksit miktarını artırmakta ve ortalama sıcaklıklar yükselmektedir. Isınma başta olmak üzere enerji üretimi için aşırı fosil yakıt tüketimi ısınmayla birlikte kuraklığı da beraberinde getirmektedir.

Avrupa Birliği tarafından desteklenen Bulgaristan Trakya Üniversitesi, Macaristan Pannonegetem Üniversitesi, Balıkesir Üniversitesi ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden çok sayıda öğrencinin ve akademisyenin katıldığı ‘Avrupa’da Yenilenebilir Enerji Sistemleri için Yüksek Öğretimde Dijitalleşme Projesi’nin eğitim programlarında dünya ekosistemini kurtarmanın yolları tartışılıyor. Bu meyanda mevcut enerji üretim sistemlerinin zararları da irdeleniyor.

Halen termik santraller küresel ısınma ve çevre kirliliği açısından en büyük suçlu konumundadır. Hava, su ve toprak doğal kaynakları üzerinde en büyük olumsuz etkiyi termik santraller oluşturmaktadır.

Termik santrallerin çalışması sonucu ortaya çıkan kükürt dioksit başta olmak üzere baca gazları birçok çevresel problemi de beraberinde getirmektedir. Kullanılan yakıta bağlı olarak değişen oranlarda çıkan gazlar ve havada asılı kalabilen tozlar bronşit ve damar hastalıkları gibi hastalıkların yanında insan ölümlerine de sebebiyet vermektedir.

Termik santrallerin oluşturduğu hava kirliliği sadece havayı soluyan canlılara değil, orman ve geniş tarım arazilerine de olumsuz etkiler yapmaktadır. Bacadan çıkan gazlar ve havada asılı tozlar tarımsal alanlarda ürün verim ve kalitelerine de olumsuz etkileri görülmektedir. Termik santral bacalarından çıkan tozlar bitkilerde gözenekleri tıkamakta ve fotosentezi azaltarak bitki gelişimini yavaşlatmaktadır.

Kükürtlü ve azotlu gazlar asit yağmurlarına neden olmaktadır. Bacalardan atılan kükürt ve azot oksitler, rüzgârla birlikte ortalama 2-7 gün içerisinde atmosfere ulaşarak su buharı ile birleşmekte Sülfürik Asit ve Nitrik Asit oluşturmaktadır. Atmosferde oluşan bu asitler, yağmur ve kar ile yeryüzüne inmektedir.

Termik santrallerin bacalarından çıkan kül içerisinde bulunan radon, polonyuma dönüşmekte ve radyoaktif etkilerde bulunmaktadır. Yine termik santral çevrelerinde uranyum radyoaktif maddesine de rastlanmaktadır.

Termik santrallerde soğutma, temizleme ve benzeri işlemler için yüksek miktarlarda su kullanılmaktadır. Kullanılan bu suyun, yakın çevreye yüksek sıcaklıkta deşarjı sonucu ortamdaki sıcaklık artmaktadır. Bu nedenle deşarj alanında toprak canlılığı olumsuz etkilenmektedir.

Uçucu küllerde bulunan demir, çinko, bakır gibi ağır metaller yağmur sularıyla yer altı suyuna ve oradan da içme suyu kaynaklarına ulaşabilmektedir.

Termik santrallerin hava ve su ortamlarında yarattığı etkiler toprak için de geçerlidir. Santralde kullanılan suların toprağa deşarjı, asit yağmurları, uçucu küllerin toprak üzerinde birikmesi gibi birçok kavram toprak kirliliğine ve dolaylı olarak bitkisel üretimde verimin azalmasına, ürün kalitesinin bozulmasına sebep olmaktadır. Uzun vadede toprağın çoraklaşması ve orman alanlarının asit yağmurları nedeniyle zayıflamasına neden olabilmektedir.

Hemen tüm canlılar termik santral atıklarından olumsuz etkilenmektedir. Doğadaki mikroorganizmalardan yüksek canlılara kadar hemen tamamı doğrudan veya dolaylı olarak termik santral atıklarından zarar görmektedir. Bu nedenle baca gazı salınımı ve soğutma suyunun deşarjı ile ilgili olarak çağdaş dünyada çok sıkı tedbirler alınmaktadır.

Çevre koruma önlemleri termik santrallerde üretim maliyetleri içerisinde oransal olarak % 30’a kadar çıkmaktadır. Bu nedenle, çağdaş dünyada alternatif sürdürülebilir enerji kaynakları öncelikli değerlendirilmeye çalışılmaktadır.