Bayramlar hep birlikte kutlanırsa bayramdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük bayramı bile iktidar ve muhalefettin ortak paydası olamıyorsa, oturup düşünmek gerekiyor.

Neden böyle oluyor acaba? Hep birlikte neden bir bayram kutlanamıyor? Üstelik devletin en önemli bayramında iktidar ve muhalefet neden bir araya gelemiyor?

Elbette suçu sadece muhalefete yüklemek doğru olmaz. Hatanın büyüğünü iktidarda aramak gerekir. Davet ettik ama gelmediler diye bir düşünce üretmek kaçmaktan başka bir şey değildir. Devleti birilerinin devleti haline getirirseniz, ayrışma güçlenir durur. Cumhuriyet tarihinde iktidarla muhalefetin bu kadar ayrıştığı vaki değildir.

Yönetim sistemleri içinde en mükemmeli olan Cumhuriyet, Türkiye Cumhuriyeti’nin mihenk taşıdır. Gençliğin bayramı vardır, işçinin bayramı vardır, dünyada emsali olmayan çocuk bayramı vardır ama Cumhuriyet Bayramı herkesin bayramıdır.

Sağlıklı işleyen bir demokrasi, ancak ve ancak özgür bireylerle ve hakkı gözeten hukuk sistemi ile kurulabilir. İnsanlar gölgesinden korkmaya başladıysa, demokrasi çöküyor demektir.

Devlet gücünün tek bir kişide toplanması, bütün idarecilerde güç zehirlemesine neden olmaktadır. Demokrasinin mucidi de Sokrates’in öğrencisi Platon, bundan 2500 yıl önce benzer ifadeler kullanmaktadır. Tek adam rejimi ne yazık ki fiilen devam ederken yasal zemine de oturtulmuştur. Memleket ne yazık ki ucube bir sistemle yönetilmektedir. Çağdaş ülkelerde bu rejim diktatörlük olarak tanımlanmaktadır. Uygulamada da açık bir şekilde görülmektedir.

Aslında demokrasi; yönetenlerin yetkilerini sınırlayan, vatandaşları keyfi yönetimlerin eline düşmekten ve muhalefette olanların da haklarını koruyan bir sistemdir. Memlekette iktidar sahipleri demokrasinin erdemi olarak kabul edilen eleştiriye ve muhalefete tahammül edememektedirler.

Cumhuriyetin güçler ayrılığı ilkesi ortadan kaldırıldıktan sonra Cumhuriyetin en önemli unsurlarından olan Türkiye Büyük Millet Meclisi neredeyse devre dışı bırakılmıştır. Milletin vekilleri milletin sorunlarını meclis kürsüsünde dile getirirken muhatapları bulunmamaktadır. Çoğu zaman atanmış memurlar cevap vermeye çalışmaktadır.

Bakanlar ve valiler başta olmak üzere rektörler, müdürler ve tüm kamu üst idarecileri tek bir kişi tarafından atanmaktadır. Seçim ve liyakat tamamen kaldırılmıştır.

Cumhuriyetin temellerinden biri adalettir. İktidar sahipleri siyasi çıkarlarına uygun olan yargı kararlarını alkışlamakta, yargıya güvenimiz sonsuz demeçleri atmakta, siyasi emellerine uymayan yargı kararlarında ise yargıyı yerden yere vurmaktadırlar.

Cumhuriyetle sorunu olan, Cumhuriyete, cumhuriyeti kuranlara küfredenleri el üstünde tutan bir zihniyet ne yazık ki siyasi erki ve dolayısıyla kamu erkini ele geçirmiştir.

Cumhuriyetin değerleri sürekli erozyona uğramaktadır. Çağdaş demokrasiden önemli derecede uzaklaşılmıştır. Meclis neredeyse devre dışı bırakılmıştır. Milletin seçtikleri milletin sorunlarını dillendirirken sorun çözecek sorumlular bulunmamaktadır.

Medyanın yandaş olduğu bir ülkede cumhuriyet tükenir. Yanlışı bile öven bir medyanın olduğu ülkede gerçeği bulmak zordur. Cumhurbaşkanını eleştirenlerle ilgili görülen, sonuçlanan, devam eden dava sayısı yüz binleri geçen bir ülkede Demokrasi var demek doğru olmaz.