Bu hafta size hayırlı Cuma vesilesi ile kıssa hikâyeler yazmak istedim.

İnsan istiyor ki herkes okusun bir ders çıkarsın kendine.

.

Sonra da düşündüm, okuyan insanın bu hikâyelerle işi olmaz.

Onlar zaten düşünür.

.

Okumayana bizim asıl sözümüz,

Bizdeki de akıl işte.

Okumayana okumayacakları hikâyelerle yön gösteriyoruz.

.

Okumayanlara okutacağımız ilk şey,

Kuran-ı Kerim’in ilk ayetleri zaten;

“Oku! Oku! Oku!”

.

Hem “Dindar olacağım” diyerek, hem de okumazsan zaten dindar olamazsın.

Okumadığın için okuduğunu zanneden dinciler seni yönlendirip, saçma sapan işler yaptırırlar din adına.

.

Halbuki “Kutsal” sayarak yatak odalarında yataklarının başına astıkları ve ellenmesi yasak denilen kitabımızı okusalar, her şey hallolacak.

.

Ayetler dışında kendi uydurdukları “Sünnetlerle” seni idare edecekler.

Kendileri zevk-ü sefa ile yaşarken, sana şükretmek düşecek.

.

Ama ya okusan?

Din pazarlayan dincilerden bir tanesi kalmayacak dünyada.

 

KARINCALAR!

Bir kavanoza 100 tane kırmızı karınca 100 tane siyah karınca konduğunda hiçbir şey olmaz.

.

Ancak kavanozu hızla salladığınız zaman siyah ve kırmızı karıncalar birbirini öldürmeye başlar.

Çünkü kırmızı karıncalar siyahları, siyahlar da kırmızıları düşman olarak algılarlar.

.

Oysaki gerçek düşman kavanozu sallayandır ama karıncalar bunu bilmez...

.

Toplumlar da, birbirlerine saldırmadan önce kavanozu kimin karıştırdığını düşünseler keşke.

.

Bu alıntı yazıyı, yazdıklarımı tasdik ettiği için aldım.

Biz bu dünyada zararsız, kendi kendine geçinip giden insanlarız...

Sırf iktidar uğruna bizi sallayanlar var.

Kanmayın, inanmayın…

Bunun için okuyun, okutun…

 

ARAŞTIRMA

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) Ülkeleri arasında yapılan araştırmaya göre;

Türkiye’deki 18-24 yaş arası gençlerin yüzde 34’ü ne eğitimde, ne de istihdamda var…

.

Kadınların yüzde 44.9’u ne okuyor ne çalışıyor.

OECD ortalaması ise yüzde 14.7

.

Sonuçlar oldukça çarpıcı;

Türkiye’de 25-64 yaş arası 3 yetişkinden 1’i ilkokul mezunu.

Lise mezunu sayısı düşüklüğünde Türkiye yüzde 53.3 oranıyla OECD ülkeleri içinde sondan üçüncü.

Meksika yüzde 56.2’yle ikinci,

Costa Rica yüzde 54.9’la birinci oldu.

.

Bizi kıskanan Avrupa’nın görmemesi gereken bir sonuçta şu:

OECD ülkeleri 6-15 yaşın eğitimi için çocuk başına 112 bin dolar harcarken Türkiye 42 bin 798 dolarla en düşük eğitim harcaması yapan ülke oldu.

Eğitime 43 bin 515 dolar harcayan ve adı uyuşturucu ile anılan Kolombiya’nın bile gerisindeyiz.

.

OECD ülkelerini bir kez daha hatırlatmak isterim;

Türkiye, ABD,

Kanada, Fransa,

Hollanda, Belçika,

Lüksemburg, Federal Almanya,

İtalya, Portekiz,

İngiltere, Danimarka,

İrlanda, Yunanistan,

İsviçre, Avusturya,

İsveç, İzlanda,

Norveç, İspanya).

Japonya, Finlandiya,

Avustralya ve Yeni Zelanda…

.

Araştırmanın en ilginç noktası ise şu;

Türkiye’de veliler, eğitim harcamasıyla OECD ülkelerini ikiye katladı.

OECD ülkelerinde veliler eğitime yüzde 6.8 oranında katkı sağlıyor.

 

Peki, Türkiye’de bu rakam kaç?

.

Şöyle açıklanmış;

Türkiye yüzde 15.4 oranıyla velilerin eğitime en çok para harcadığı üçüncü OECD ülkesi.

.

Eğitime en çok para harcayan ülkeyiz neredeyse, ama aldığımız hizmette sonuncuyuz.

.

“Okutalım” diye çuvalla para harcıyoruz, bizimkiler okumamakta direniyor…

 

ATEİST BÖYLE GÖRÜYOR

Adam ateist.

Sosyal medyadan yazmış.

.

Şöyle başlamış.

Müslümanların “PERİŞAN” olduğu ülkeler:

Filistin, Afganistan,

Libya, Irak,

Yemen, Nijerya,

Suriye.

.

Bu satırlardan cevap yazacağım ve diyeceğim ki; “Otur ulan oturduğun yere! Hadsiz…”

.

Sonra Nijerya’nın asgari ücretine baktım; 107 dolar.

Diğer ülkelerin durumuna baktım, aynen dediği gibi.

Sustum tabi.

.

Adam diğer satıra geçmiş ve yazmış;

Müslümanların “MUTSUZ” olduğu ülkeler:

Cezayir, Mısır,

Fas, Tunus,

İran, Pakistan,

Özbekistan, Türkistan,

Türkmenistan, Azerbaycan,

Lübnan, Suudi Arabistan…

“De git konuşturma şimdi” diyecektim, Özbekistan’a baktım “Asgari ücret 24 Dolar…”

Sustum…

.

Müslümanların “MUTLU” olduğu ülkeler diye sıralamış.

“Hah tamam şimdi imana geldi. Bizi yazacak galiba” derken bir baktım şu ülkeleri yazmış:

Avustralya, Kanada,

İngiltere, Fransa,

İtalya, Almanya,

İsviçre, Amerika,

 Norveç, Hollanda,

Danimarka.

.

Ülen bir tane Müslüman ülke yok içlerinde.

.

Tam sövecektim şu ateist adama, gözüme şu haber ilişti,

Ayda ortalama 100 bin kişi Avrupa ülkelerine mülteci olarak gidiyor.

Çoğunluğu ise Müslüman…

.

Etrafıma bakındım, sustum…

 

MASTERCHEF

MasterChef’i izliyor musunuz bilmem.

Annemle olduğumda mecburen izliyorum.

Primetime bölümündeki reytinglerde ilk üçte olan bir programmış.

Yemek kısmından çok, çatışmaları daha ön planda…

.

Allah versin.

Her zaman dediğim gibi “Acun bu işi biliyor.”

Her programında kavga gürültü eksik olmuyor.

Elbette kurgu bunlar.

Çünkü halk bayılıyor bunlara.

Seviyesizliklere, küfürlere, dalaşmalara, kültürsüzlüklere…

Acaba diyorum Kanada’da yayınlansa o kadar reyting alır mı?

.

Diyeceğim şu;

Eğer bu bütün Türkiye’nin televizyonlardan izlediği program ise, “Çok dikkat edilecek yönleri var” demektir.

.

Yapımcılar verecekleri mesajlarla, gösterecekleri sahnelerle insanımıza örnek olmalılar.

.

Canlı yayınlanmadığı için de buna dikkat etmeleri kolay.

Az çok televizyonculuğumuz olduğundan biliriz bu işleri.

.

Örnek olarak şunlar gözüme çarpıyor;

Şefler, tadım yaptıkları yemekleri kesinlikle bıçakla kesmeliler, öyle çatalla bölerek değil.

Elleriyle kesinlikle yememeliler.

Tadacakları yemeği üçe bölüp ayrı tabaklarda yemeliler.

.

Yarışmacılara gelince;

Pişmiş yemeğe elleri kesinlikle değmemeli.

Süsleme yaparken eldiven kullanmalılar.

Biz restoranlarda da böyle salaş içinde yemek yapıldığını zannedebiliriz.

.

Mesela;

“Hasan’ın tabağa eliyle makarna koyma sahnesi” vardı, çok iğrençti.

Yine sırf ellerle yapılan yemekler var.

Bir eldiven takma veya kullanma alışkanlığı olmalı.

.

Alüminyum folyolara direkt sarılan ve pişirilen yemek örnekleri olmamalı.

Bunlar yasaklanalı çok oldu.

.

Yemek yaparken meydana gelen dağınıklık, taşan yemeklerin ocakları batırması, özensiz kullanımlar göze iyi hitap etmiyor.

.

Tüm bunlar hem bizlere, hem de gelecek kuşaklara kötü örnek oluyor.

Biraz itinalı davranmak gerek.

.

İşin en çarpıcı yanı ise şeflerin adil olmaması.

Bir dakika önce bahanelerle eledikleri yarışmacıdan sonra gelen başka bir yarışmacıyı aynı bahane ile övüyorlar.

Hani deyim yerindeyse;

“Anladımsa Arap olayım…”

.

Son örnek;

Ratatouille yapılırken Esra’nın tabağı “Malzeme az” denilerek elendi, daha sonra tabağın ortasını bomboş getiren Eren’e “Olabilir” dendi.

.

Şu kısacık izlenimde bile neler gördüm neler?

Tamamını seyretsem bana çok konu çıkacak belli…