Değişik ülkelerde bulunan ulusal ve uluslararası iklim araştırma enstitüleri küresel ısınmaya dikkat çekerek iklim nereye gittiğini on maddede topladılar.

Yıllardır yapılan iklim zirvelerinde dünyanın ortalama sıcaklığının 1,5 derecelik artışla tutulması öngörülmüştü ama bu artışın önüne geçilemeyeceği ortaya çıktı. Yirmi yılda 1.5 derecelik artışın öngörülmesine rağmen şimdiden bu artış gerçekleşmiş bulunuyor. Gelişmiş ülkeler karbon salınımını azaltmaktan uzak görünüyorlar. İmzaladıkları iklim antlaşmalarına uyumda yavaş davranıyorlar.

Paris Anlaşması hedef aralığında kalabilmek için fosil yakıtların hızlı ve kontrollü bir şekilde kullanımdan kaldırılması gerekiyor. Bununla ilgili olarak kömür ve petrol tüketimini hızla azaltmak gerekiyor. Ancak güneş ve rüzgâr enerjisi gibi kaynaklardan yararlanma yatırımları son derece yavaş ilerliyor. Halihazırda enerji ihtiyacını karşılamada fosil yakıt tüketimi azalmış görünmüyor. Her ne kadar toplam enerji üretiminde fosil yakıt kullanım oranı kısmen azalsa da enerji tüketimi arttığı için fosil yakıt tüketimi azalmıyor. Elektrikli araç üretimi artıyor. Çevreci gibi görünse de neticede fosil yakıtla üretilmiş enerjiyi kullanıyor.

Etkili karbon dioksit tüketimi için gereken ölçeğe ulaşmak için sağlam politikalar kritik öneme sahiptir. Karbon salınımını azaltan politikaların yanında karbon tüketen uygulamalara da ağırlık vermek gerekiyor.

Doğal karbon yutaklarına aşırı güvenmek riskli bir strateji olarak kabul ediliyor. Gelecekteki katkıları konusunda yeterli bilgi bulunmuyor.

Birbiriyle bağlantılı iklim ve biyolojik çeşitlilik acil durumlarının ele alınması için ortak yönetim gerekiyor. Küresel ısınma ve kuraklık biyolojik çeşitliliğe ciddi zararlar veriyor. Diğer yandan doğal yaşam alanları üzerine yapılan baskılar da tür erozyonunu hızlandırıyor.

Bileşik olaylar iklim risklerini artırıyor ve belirsizliklerini artırıyor. Küresel ısınma sonucunda iklimsel anormallikler artıyor. Sıcaklık makasları açıldıkça yüksek ve düşük sıcaklık ortalamaları daha da genişliyor. Sıcak ve soğuk hava kütleleri arasındaki sıcaklık farkı büyüdükçe, rüzgâr hızı artıyor. Yüksek nemli hava kütleleri çok daha düşük sıcaklığa sahip hava kütlelerine girdiğinde sel felaketleri ortaya çıkıyor ve dünyada kaydedilen felaket sayısı sürekli artıyor.

Dağ buzullarının kaybı hızlanıyor. Kuzey ve güney kutbunda bulunan buz kütleleri sürekli küçülüyor. Oysa tatlı su kaynaklarının yarıdan fazlası buzullarda bulunuyor.

İklim riski taşıyan bölgelerde insanın hareketsizliği artıyor. Kuraklık ciddi insan göçlerine neden oluyor.

Gıda sistemlerinde reform yapmak gerekiyor. Hemen her ülkenin gıda güvenliğini tesis edebilmesi için acil iklim değişimine bağlı olarak gıda üretim eylem planlarını hayata geçirmeleri gerekiyor. Özellikle meyve plantasyonlarında su kaynaklarının ömrüyle ilgili risklerin dikkate alınmasında yarar bulunuyor.