SARMAL Genç adam gördüğü yaşlı ama sevimli eşeği köy yerinde sahibinden 5 bin liraya satın almak istedi.
Köylü amca eşeği sattı ve parayı alırken, “Yarın eşeği kasabaya getirip sana teslim ederim” dedi.
Ertesi gün genç adam, amcayı kasaba meydanında buldu ve eşeği sordu.
Amca “Çok üzgünüm, ama eşek sizlere ömür.” dedi.
Genç adam “Peki, o zaman paramı iade edin” dedi.
Amca parayı alır almaz harcadığını ve iade edemeyeceğini söyledi.
Genç adam biraz düşündü ve “O zaman bana eşeğin ölüsünü ver” dedi.
Amca ölü eşeği ne yapacağını sorunca, “Görürsün...” dedi.
Amca, genç adamı bir ay sonra şehirde gördü ve “Nasıl eşeğin ölüsü işine yaradı mı, bari?” diye sordu...
Genç gülerek “Evet, büyük ödülün eşek olduğu piyangoda 20 liradan 500 bilet sattım. Toplam 5 bin lira kar ettim” dedi.
Amca; “Peki ölü eşeğe kimse itiraz etmedi mi?” diye sorunca genç adam gene güldü... “Bir tek piyangoyu kazanan itiraz etti; ona da 20 lirasını iade ettim.”
KÖPEK
Zangoç Bill, Kilisenin en geri zekâlı görevlilerinden biriymiş.
Papaz onu kovmadan önce son bir şans daha tanımak istemiş.
“Bana bak!..” demiş, “...konuşmamın sonunda 'Melekler mumları yakınca mabet ışıldamış' dediğim anda arkamdaki bütün mumları yakacaksın ve koro başlayacak!.. Tamam mı?”
Bill başını sallamış ve hata yapmamak için bütün gece dua etmiş.
Ertesi gün Kilise tamamen doluyken Papaz konuşmasının sonunda sesini kalınlaştırıp “Melekler mumları yakınca, mabet ışıldamış!” demiş ve göz ucuyla bakmış ki mumlar yanmıyor...
Tekrar sesini daha da yükseltip “Melekler mumları yakınca, mabet ışıldamış!” demiş...
Arka taraftan Bill'in ince sesi duyulmuş, “Ama Zangoçun köpeği de kibritlere işemiş!..”
JAPON MUSUN?
Temel yanındakine sormuş; “Ula hemşerim sen Japon musun?”
Adam; “Yok!” demiş.
5 dakika sonra gene sormuş; “Hemşerim sen Japon musun?”
Adam gene “Yok kardeşim!.. Ne japonu?” demiş.
Temel dayanamamış biraz sonra yine “Hemşerim sen Japon musun?” diye sorunca adam Temel’den kurtulmak için, “He lan!.. Japon’um... Ne olacak?” deyince Temel, “Vallahi hiç benzemeyisun...”
KEDİ
ABD’li otomotiv üreticileri Dünya üzerindeki otomobil fabrikalarını dolaşıp yeni teknolojiler ve uygulama durumunu inceliyorlarmış.
Japonya’da Mazda Fabrikası’nın girişinde birçok kafes ve içinde kedi olduğunu görüp ilgili mühendise sormuşlar.
Japon mühendis şöyle açıklamış:
-“Biz ürettiğimiz otomobillerdeki yalıtımı kontrol etmek için her 1000 otomobilden bir tanesinin içine bir kedi koyup kapılarını ve camlarını kapatıp akşam eve gideriz. Sabah geldiğimizde kedi havasızlıktan öldüyse yalıtımda bir problem yoktur, ama eğer kedi yaşıyorsa üretimde bir sorun olduğunu anlayıp tüm üretim kademelerini gözden geçiririz” deyince ABD’li mühendisler hayran kalmışlar.
Daha sonra Türkiye’deki fabrikaları gezerlerken araba fabrikasının girişinde benzeri kafesleri ve içindeki kedileri görmüşler.
Teknolojiyi hemen öğrenip uyguladığı için bu fabrikaya hayran kalmışlar.
Yine de Türk Mühendisten açıklama istemişler.
Bizim mühendis anlatmaya başlamış:
-“Biz ürettiğimiz otomobillerdeki yalıtımı kontrol etmek için her 1000 otomobilden birisinin içine bir kedi koyup akşam eve gideriz. Sabah geldiğimizde kedi arabanın içinde ise bir sorun yoktur. Eğer kedi kaçtı ise ‘üretimde bir sorun olabilir’ diye düşünürüz ama yine de üretime devam ederiz…”
KİM?
Adam araba kullanıyormuş.
Yan koltukta oturan karısı ile arka koltukta oturan kayınvalidesi sürekli olarak “sola sağa bak, arkanda araba var, fren yap” diyerek müdahale ediyorlarmış…
Adam dayanamamış patlamış:
-“Yeter yahu… Arabayı kim kullanıyor karar verin... Sen mi, annen mi?”
DEVRİYE
İki katlı ve garajlı bir evde oturan ailenin biri tam yatmaya hazırlanırken karısı kocasına “Garajda hırsız var” diye sessizce dürter...
Adam camdan dışarı bakar, garajın ışığını açar.
İki kişi eşyalardan bazılarını taşımaktadırlar.
Adam “Evet… Dışarıda iki kişi var ve bizim eşyaları çalıyorlar” diyerek derhal polise telefon eder.
-“Alo memur bey şu anda bizim bahçede iki hırsız var ve garajdaki eşyalarımızı çalıyorlar. Acele devriye gönderin.”
Bunun üzerine polis:
-“Evin içindeler mi?”"
-“Hayır garajdalar!”
Polis; -“Tamam o zaman içerden kapıları iyi kilitleyin ses yapmadan evde bekleyin. Eğer boşta bir devriyemiz olursa göndeririz, çünkü şu anda hepsi meşgul.”
Adam telefonu kapatır ve yüze kadar saymaya başlar.
Saydıktan sonra tekrar polise telefon eder.
-“Biraz önce size ‘evimde hırsız var’ diye telefon etmiştim. İkisini de vurdum.” diyerek telefonu kapatır.
İki dakika geçmeden bir sürü polis arabası ve bir de ambulans gelir, hırsızları suçüstü yakalarlar.
Polisin biri adama yanaşır:
-“Bize adamları vurdum demiştiniz?”
Bunun üzerine adam:
-“Siz de şu anda devriyemiz yok demiştiniz!”
ENİŞTE
Kilisede ayin sırasında birden Şeytan belirmiş.
Herkes korkudan kaçışmaya çalışırken yaşlıca bir adam hiç istifini bozmadan duasına devam ediyormuş.
Şeytan önce kendisini fark etmediğini zannedip, biraz daha yaklaşmış ama adam oralı bile olmamış.
Kızgınlıkla dürterek;
-“Hey! Beni fark etmedin mi?” diye kükremiş.
Adam Şeytan’ı baştan aşağı süzdükten sonra;
-“Farkettim” demiş, “Peki, sen benim kim olduğumu biliyor musun?”
-“Evet, biliyorum...”
-“Peki korkmuyor musun?”
-“Niye korkayım ki…”
-“Ben senin eniştenim…”
Şeytan şaşkınlıkla karışık dişlerini sıkarak sormuş;
-“Benimle dalga geçme, şimdi seni parçalara ayırırım. Nereden eniştem oluyormuşsun?”
-“Yahu ben senin kız kardeşinle 45 yıldır evliyim de ondan.”
UTANDIM
Öğretmen öğrencilere sırasıyla babalarının ne iş yaptığını soruyormuş;
“Avukat”, “Doktor”, “Hâkim”, “Memur” gibi cevaplar alıyormuş.
Derken sıra sessiz ve sıkılgan bir çocuk olan küçük David'e gelmiş.
Öğretmen ona da “babasının ne iş yaptığını” sormuş.
David anlatmaya başlamış:
-“Babam bir gay barda striptizci olarak çalışıyor. Herkesin önünde çırılçıplak soyunuyor. Eğer çok iyi bahşiş veren birileri olursa onlarla birlikte evlerine gidiyor.”
Öğretmenin rengi atmış.
Diğer çocuklara oyalanmaları için bir ödev verip David'i bir kenara çekmiş ve sormuş:
-“David, baban gerçekten bu işi mi yapıyor?”
David üzgün bir şekilde cevaplamış;
-“Hayır öğretmenim… Babam aslında Başkan Biden için çalışıyor, ama bütün sınıfın önünde söylemeye utandım.”
RÜZGÂR!
Temel, baloda kız arkadaşı ile dans ederken müthiş sıkışmış.
Dansı bitiremeyeceğini anlayınca;
-“Affedersiniz, arabamdan alıp gelmem gereken çok önemli bir şey var, izin verir misiniz?” diyerek ön kapıdan koşarak fırlamış bahçeye…
Biraz sonra ayakkabılarından ceketine kadar sırılsıklam dönmüş salona.
Kız arkadaşı hayretle sormuş;
-“Ne o ıslanmışsın… Yoksa yağmur mu yağıyor?”
‘Yok…’ demiş Temel, “Ama acayip rüzgar var..!”
5 DAKİKA
Uçakta bütün hostesler önde oturan yaşlı çiftin 50'nci evlilik yıl dönümü olduğunu öğrenince çiftin etrafına üşüşmüşler…
Tebrik edip neler hissettiklerini öğrenmek istemişler…
-“İnanır mısınız kızlar sanki tam 5 dakika gibiydi” demiş yaşlı adam…
Hostesler, “Ne kadar ince bir düşünce” derken adam pencereden dışarı mutlulukla bakan karısını yan gözle takip ederek kızlara eğilmiş ve fısıldamış:
-“Ama suyun altında geçen bir beş dakika!..”