Yılbaşı geliyor. Restoranlar, oteller yılbaşı menülerini yavaş yavaş açıklamaya başladılar. Fiyatları da peşinden tabi.

İlk gördüklerimiz karşısında “Bu sene yılbaşı bize haram” şeklinde bir değerlendirme yaptık.

Zira içkisiz 1800 liradan başlayan fiyatlara ulaşmak mümkün değil.

İçkili haliyle 4800’ü görmüşlüğüm var.

.

7500 lira emekli aylığı alanlar için bırakın yılbaşını, günlük yaşama yetişmek mümkün değil.

Ancak 30 bin maaş alanların keyfi kebap...

Sosyal medyada onları Yunanistan’da, Paris’te sık sık görüyoruz.

Allah’ın Yunan’ı AB’ye rağmen, boşuna adalara kapı vizesi vermiyor.

Bizim dövizler çuvalla oraya akıyor da ondan…

.

Toplumda maaş farkı ile ikilik yaratırsanız sonuç hiç iyi olmaz bilesiniz.21 senelik iktidar bunu anlamış değil.

Zira her seçimi kazanıyorlar nasılsa…

.

Meydanlarda memur hiç görmüyoruz, bağıran hep emekliler.

Önümüzde seçim var, ondan sonra 5 sene kimse bizim suratımıza bakmaz.

O halde son şansımız diyebiliriz.

.

Eğer ki yerel seçimlerde kabul edilemez bir yenilgi alınırsa, iktidarda kalmak AKP için zorlaşabilir.

Şimdi meydanlarda eşitlik isteyenler, yeterli maaş için bağıranlar ve açıklanan yılbaşı fiyatlarına isyan edenler, seçim zamanı sandığa gidip “Bundan iyisi yok” diyerek iktidarı destekleyici oyu kullanırsa, bu ülkede kimse “Açlık! Yoksulluk! Sefalet!” diyerek bağırmasın.

Bağıran olursa da ağzına kürekle vurmak bile az gelebilir…

 

İŞTE HAYATIMIZ

Prof. Dr. Daron Acemoğlu verdiği bir röportajda diyor ki: “Son 40 sene içinde aslında birçok açıdan gelir eşitsizliğini artıran, istihdama yeterince katkıda bulunmayan ve demokrasinin geleceğini tehdide atan bir yön çizildiğini düşünüyoruz. Ve bu yön şu anda daha da kritik bir hale geldi…”

.

Acemoğlu verdiği röportajda şu tespitlerde bulunmuş:

*Enflasyon bu düzeye çıktıktan sonra indirmek çok zor.

.

*“Enflasyonu düşürüp de Türk ekonomisini düzelteceğiz” diye bir şey de yok.

.

*Asgari ücretli çalışan sayısı, gelir dağılımına göre çok yüksek.

Çalışanların %50’si asgari ücretle çalışıyor.

.

*Orta sınıf ortadan yok oldu.

.

*Asgari ücrete reel olarak bakarsanız yine de çok yüksek değil. Fakirliğin azıcık üstü...

.

*Türkiye’deki sanayi sisteminin, ekonominin verimliliği, üretkenliği çok düşük.

.

Türkiye’nin problemi bir üretkenlik problemi. Şirketler yeterince üretmiyorlar.

*Şirketler verimli bir şekilde çalışmıyorlar. .

*Kurumlar bozuk.

.

Teknoloji doğru kullanılmıyor.

Teknolojiye yeterince yatırım yapmıyorlar ve insan kaynakları iyi değil.

.

*Eğitim sistemi bozuk.

.

Sonuç;

Durum kötü…

 

 

Son yıllarda kardiyoloji servisleri oldukça yoğun.

Doktorlar diyor ki;

“Aşağıdakilerden uzak durun…”

.

Neymiş onlar?

.

Sigara içiyorsanız,

Alkol alıyorsanız,

Günde 8 saatten fazla oturuyorsanız,

LDL Kolesterol oranınız yüksekse,

İşlenmiş gıdaları, kızartmaları çok tüketiyorsanız,

Kronik stresiniz varsa,

Sosyal izolasyon içindeyseniz,

Kontrolsüz diyabetiniz ve tansiyonunuz varsa,

Kronik uykusuzluğa sahipseniz,

Lipoprotein A tanımlarınız yüksekse…

.

Tüm bunlar sizde varsa ve bunlar sizde alışkanlık şeklindeyse, en kısa zamanda doktorunuza başvurunuz.

.

“Ben birazını yapıyorum” diyorsanız yine de doktora gidin…

.

“Sana mı kaldı benim sağlığım?” diyorsanız “Doğru… Beni hiç ilgilendirmiyor” ancak siz yine de bir doktora başvurun…

 

CAMBAZ

Bizim zamanımızda, Nükhet Duru’nun söylediği bir şarkı vardı.

“Cambaz” diye.

.

Sözlerini yarım yamalak hatırladım ama İnternete girince tamamını buldum.

Nükhet Duru bir bayram yerini betimlerken, o sırada ip üzerindeki cambazın halini anlatıyor şarkıda.

.

Cambaz ip üstünde oynuyor

Cambaz ip üstünde ağlıyor

Hayat ip üstünde geçiyor

Hayat her an gidip geliyor

.

Herkes toplanmış

Bayram yerinde geziniyorlar

Elde simitler

Küçük çocuklar itişiyorlar, gülüyorlar

.

Hava güneşli

Herkes eş, ahbap, dost selamlıyor

Kızlar neşeli

Delikanlılar bayram ediyor, gülüşüyor

.

Yerel seçimlere giderken de ne “Cambazlar” çıkıyor ortaya.

Siyaset sahnesi üzerinde oynuyorlar.

Bir o yana,

Bir bu yana,

Ha düştü, ha düşecekler sanki.

.

Bazıları “Çakallık” yapayım derken başının üzerine çakılıyor yere,

Bazıları cambazın uzun sopasını ellerine almışlar, ipin sallanmasıyla yalpalıyorlar.

Salınıma göre;

Bir sağa yatıyorlar,

Bir de sola.

.

Bazıları “Yılan” gibidir.

Birinin üzerine basıp, onu merdiven olarak kullanmak için günlerce bekler sütre gerisinde.

Onun başarısızlığı, dikkatsizliği yılanın başarısı olacaktır.

Ama “Her kuşun eti yenmez” diye bir deyim var.

.

Birçok defa duymuşsunuzdur “Guguk Kuşu” nu.

Hayatı ilginçtir ve kurnazlıkla doludur.

Guguk kuşu yumurtladığı yumurtasına kendisi bakmaz.

Bir kurnazlıkla başka bir kuşun yuvasına bırakır ve ona baktırır.

Günümüz siyasetinde de kendisi guguk kuşu olduğu halde büyüme evresinde veya sonrasında başka yuvalarda beslenip büyüyen oldukça fazla kuş vardır.

Özellikle iktidar yuvasına dadanan bu kuşlar, kendi yuvalarında beslenemedikleri için bu yuvalara musallat olurlar.

Peki asıl yuva sahibi kendisinden olmayan bu kuşları nasıl kabul ediyorlar?

Anlamıyorlar mı?

Anlamaz olurlar mı?

Onlar da böylesi hazır bir kuşu bulduklarından onu vitrinde kullanmak isterler.

Kısaca menfaatler karşılıklıdır.

Guguk Kuşu için de aynıdır.

Şöyle ki;

Bir bülbülün yuvasına konulan Guguk kuşu yumurtası görünürde kendi yumurtalarından daha büyüktür.

Evrimsel avantaj bakımından, büyük bir yumurta yapmış olmak bir bülbül için daha avantajlıdır.

Guguk kuşu açısından da kendisi zahmete girmeden yavrusuna başkası bakacaktır.

.

Yerel seçimler yaklaştıkça;

“Kurnaz” zannettiğimiz “Tilki” nin ağzındaki peyniri, “Saf” sandığı “Karga” ya nasıl kaptırdığını,

Tek bir “Kangal” köpeğinin “Kurt” sürüsünü nasıl dağıttığını,

Minnacık olup adam yerine konmayan ve “Manyağın oğlu” olarak anılan cesur “Bal Porsuğu” nun, bir “Aslan” a nasıl kafa tuttuğunu yaşayıp göreceğiz.

.

Cambazlar, palyaçolar, maskeliler, çadırcılar ve lolipopçuların birçoğu temiz, dürüst, ahlaklı siyasetçilerle beraber siyaset sahnesinde rol alacaklar.

Bizler de cümbüşü seyredeceğiz…

TRAKTÖR

Bir milletvekilimiz, “Türkiye’de traktörün kendi dönemlerinde (AKP döneminde) üretildiğini” iddia ediyor.

.

Bir vekil bunu iddia edince bildiklerimizden şüphe eder olduk.

Öyle ya, “Acaba doğru mu söylemişti? Acaba bize yıllarca yalan mı söylenmişti?”

.

En kolay yolu İnternete girip bakmak.

.

Kısa bir araştırma ile koskocaman vekilin nedense bulamadığı şu verilere ulaştım.

.

“Türk otomotiv sektöründe faaliyet gösteren firmalar arasında 1979 yılında ilk ihracat gerçekleştiren şirket olan TürkTraktör, 1994 yılında hem motoru hem de aktarma organları ile tamamen yerli yapım ilk traktörü üretmiştir…”

.

Nokta…

.

Ayrıca bu muhafazakâr vekilimizin bilmesi gereken şu bilgi de var internette;

“ASKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sami Konukoğlu, Başak Traktör’ün Sakarya’daki fabrikasının bahçesinde sergilenen traktörlerden Başak 17’yi göstererek anlatmış:

Rahmetli Prof. Necmettin Erbakan’ın girişimleriyle tamamen yerli ve milli dizayn traktör imalatı düşüncesi 1974 yılında hakim olduğunu,

12 beygir Başak 12 tipi yerli üretimin 1978 yılında Başak Traktör fabrikasında gerçekleştiğini anlatmış.”

.

Vekil kızımız 1973 doğumlu.

1978 yılında, bırakın AKP dönemini, (kızımız 5 yaşındayken) 45 sene önce traktör üretimi varmış bu ülkede.

Bu ülkenin geleceğini belirleyen ve ağzından “Milli Sanayi Hamlesi” ni düşürmeyen rahmetli “Necmettin Erbakan” traktör üretimi için te o zamanlar çabalamış ve başarmış…

Hatırlatmış olayım…