Çarşamba günü “Takip Cihazı” adlı yazımı okuyanlarınız var mı?

O yazımda “Son günlerde yolcu otobüslerinin karıştığı trafik kazaları artınca nihayet Ulaştırma Bakanlığımız harekete geçmiş.” şeklinde başlamış ve alınacak tedbirlerden bahsetmiştim.

.

Neydi bu tedbirler?

“Şehirlerarası yolcu taşımacılığı faaliyetlerinde kullanılan otobüslerde araç takip cihazı takma zorunluluğu olacak, taşıtların konum, tarih ve saat bilgileri 2 dakikalık periyotlar halinde Bakanlığın ‘Ulaştırma Elektronik Takip ve Denetim Sistemi’ne (U-ETDS) elektronik ortamda iletilecek…”

.

Bu uygulama 2024 yılından itibaren hayata geçirilecekmiş.

.

Böylelikle;

*Korsan ve usulsüz taşımacılık engellenecek.

*Taşımacı firmaların rekabetçi, sürdürülebilir ve adil bir yapıda faaliyetlerine devam etmeleri sağlanacak.

*Vatandaşların herhangi bir mağduriyet yaşamadan güvenli ve huzurlu bir şekilde seyahat etmeleri sağlanacak.

*Yolcuların uygun olmayan yerlerde araçlara bindirilmesi veya araçlardan indirilmesi engellenecek.

*İzin verilen güzergâh dışına çıkan araçların tespiti ve taşıma verimliliği sağlanacak.

.

Ancak alınacak bu tedbirler kapsamında (zaten uygulanan takometre uygulaması dışında) her hangi bir kaza önleyici tedbir yok.

.

Bir de mekanik olarak otobüslere bir önleyici getirilmesi söz konusu olmalıydı.

.

Makine Mühendisi olan bir çocukluk arkadaşım bu yazımı okumasının ardından bana yolladığı mesajda;

Bunu kendisine dert edindiğini 2019’dan beri yetkililere ulaşmaya çalıştığını ancak herhangi bir geri dönüş bile alamadığını anlatmış.

.

İşte o yazısı;

Samiciğim, iyi akşamlar…

Bugünkü yazın (Takip Cihazı adlı yazımdan bahsediyor), yolcu otobüslerine takılması planlanan “Takip Cihazı”, çok çok önemli bir problemi işaret ediyor.

.

Benim bu konuda başka bir çözüm önerim var.

Yıllardır İBB ve KGM’ye yazarım “tıss.”

Gelen cevaplar komik.

En son 2022'de CİMER'e de yazdım.

.

“2-3 kişi taşıyan otomobillerdeki donanımlarda” biraz opsiyon isterseniz öndeki araç ile “Mesafe Takip ve Acil Frenleme Sistemi” verilmekte…

.

Gel gelelim 50 kişi taşıyan, milyonluk yolcu otobüslerinde hiç bir önlem yok.

Yani 2-3 kişinin hayatı önemli ama 50 kişi “No problem!”

.

Daha da kötüsü, İstanbul Metrobüslerinde teorik olarak 150 kişi taşınıyor.

.

En sinir olduğum ve de en üzüldüğüm kazalar ise;

Sürücü hatalarından dolayı arkadan emniyet şeridinde duran ve aynı şeritte gitmekte olan araca çarpma…

Maliyeti sorduğumda otobüs fiyatına göre çok komik olan bu sistem, neden yolcu taşıyan araçlara ve neden tüm ağır araçlara konulmaz zorunlu olarak…

.

Nedeni belli…

Çünkü ülkemizde en ucuz şey;

“İnsan hayatı…”

.

“Takip Cihazı” iyidir hoştur ama tüm yolcu otobüslerinde yıllardır “Takograf” var.

Her garaj giriş çıkışında veya her denetlemede göstermek zorundalar.

.

İşi insana hele hele Türk insanına bırakırsan sonuç sıfır.

Ben otomobilimle 110 km ile giderken yanımdan 130 km ile otobüs geçiyor.

Yokuş aşağı Toroslarda 160 ile iniş yapan otobüs videoları internette.

.

“Takip Cihazı” yerine,

“Otomatik Takip Mesafesi ve Acil Frenleme Sistemi” zorunlu olmalı.

.

“Ya! O da işe yaramaz!” diyenleri anlıyorum.

“Ancak bir Metrobüs, öndeki Metrobüse 80 km ile vuracağına, sistem otomatik devreye girince hiç olmaz ise 40 km ile vurur.

Yolcu otobüsünde de 120 km ile çarpacağına 60 km ile çarpsın” derim.

O kadar.

.

Konuyu gündeme getirdin.

Zaten gizli bir hayranın olarak takipteyim.

Eline sağlık.

Bu tür konuları ne yapıp edip, yukarılara taşıyabiliriz.

.

Bu konuyu “CİMER” e 2019'dan beri yazanlardanım.

Politikacılardan umudumu kestiğin için Devlet’e yazıyorum.

Yük taşıyan araçlar da zorunlu olmalı.

.

Misal olarak;

Geçenlerde olmuştu, TIR veya kamyon kırmızı ışıkta bekleyenlerin arasına dalmıştı.

.

“Şerit Takip Sistemi”, otoyol ve duble yollar dışında performansı nasıldır tartışılır.

Ama yolcu ve yük taşıyan araçlarda “Mesafe koruma” ve “Acil frenleme” artık tartışılmamalı bence.

.

O kadar zor da değil;

1 buçuk milyonluk Corolla'da ne varsa;

7 milyonluk ve ötesi otobüslerde de aynısı olsun.

Önemli olan bunun (tabii ki belli bir geçiş aralığı içinde) sadece yeni nesil otobüslerde değil, tüm yolcu taşıma sistemlerinde zorunlu olması…

Yazısı burada bitiyor.

.

Ben de ona cevaben diyorum ki;

Sevgili arkadaşım;

Bu isteğinde yerden, göğe kadar haklısın.

Bu sistem ile hem birçok hayat kurtulacak hem de milli servetimiz korunacak.

.

İnşallah bu yazımı birileri görür, duyar da bir an önce harekete geçer…

 

“CİĞİM” EKİ

Uzun süredir yazılarımda “-ciğim” ekini zaman zaman kullanırım.

Hepsinde de misal olarak;

“Hüseyinciğim, Ayşeciğim” şeklinde yazmışlığım vardır.

.

Sosyal medya hesaplarındaki mesajlarda çoğu insanın “Hüseyincim, Ayşecim” gibi yazışmaları bana hep itici gelmiştir.

.

Bazen de “Hüseyin’ciğim, Ayşe’ciğim” veya “Hüseyin’cim, Ayşe’cim” gibi kesme işareti kullanarak yazanlar da var.

.

Nihayetinde derin araştırmalar sonucu Türk Dil Kurumu (TDK) sayfalarından öğrendiğim göre benim yazdığım doğruymuş.

.

“-ciğim” eki, konuşma esnasında “–cim” e dönüşüyor.

O sebeple yazılan “–cim” eki, konuşma diline tekabül ediyor ve yazılarda kullanılmıyor.

.

Kesme işareti konusuna gelince TDK diyor ki;

“Kesme işareti ‘-ciğim’ ekinde kullanılmaz…”

.

Doğru yazılımı şöyle;

“Ayşeciğim”

 

JN.1 GELİYOR

“Çok fena grip oldum” şeklindeki sözleri son günlerde epey duyuyoruz.

.

Corona gitti ancak varyantları bitmedi.

.

Dursun yolda karşılaştığı Temel’e sormuş;

-“Senin Fadime Domuz Gribi olmuştu nasıl oldu?”

-“Hiç sorma Dursun, grip kısmı gitti, domuzluğu devam ediyor…” demiş.

.

Bizim de Corona gitti, varyantı devam ediyor.

.

DSÖ'den yapılan yazılı açıklamada,

Elde edilen verilere göre Corona Virüsünün “JN.1 Varyantı” nın, şu anda küresel halk sağlığı için oluşturduğu riskin “Düşük” olarak değerlendirildiği belirtilmiş.

.

Ancak, “Buna rağmen kuzey yarım kürede kış mevsiminin başlamasıyla birlikte JN.1, birçok ülkede solunum yolu enfeksiyonlarının yükünü artırabilir.” Şeklinde de not düşülmüş.

.

Geçtiğimiz hafta ABD’de ülke çapında vakalar artarken tatil öncesinde insanlardan grip ve COVID-19 gibi solunum yolu hastalıklarına karşı acilen aşı olmalarını istenmişi

.

Bugün Amerika’da, yarın bizde.

Dikkatli olun, çarpılmayın…

 

SANKİ!

İYİ Parti siyasi yelpazede bir boşluğu doldurmak üzere kuruldu ve oldukça başarılı oldu.

Eski merkez sağcılar, MHP politikalarını beğenmeyen milliyetçi sağcılar, CHP politikalarından sıkılan solcular, “Yasaklar, Yoksulluk ve Yolsuzluk” ile mücadele üzerine kurulmuş ilkeli AK Parti’nin, rant kapısına dönüşmüş hali olan AKP’leşmesinden rahatsızlık duyan muhafazakârlar için bir kaçış durağıydı.

.

Masadan kalkana kadar yüzde 18-20 arasında anketlerde yer alıyor ve birilerinin uykularını kaçırıyordu.

Birinci parti olmak gibi söylemleri vardı.

.

Masadan kalkmakla oyları yere çakılan İYİ Parti, yüzde 8’lerde gezinirken bile birilerini tehdit edebiliyordu.

.

Yaklaşan yerel seçimleri fırsat bilerek partisini toparlaması beklenen İYİ Parti Genel Başkanı Merak Akşener, kendi başına aldığı karar ile “Seçimlere tek başına girme” kararı ile oy oranını yüzde 4’lerin altına düşürdü.

.

İYİ Parti karşısında rakip olarak görünen Devlet Bahçeli’ye dense ki; “İYİ Parti öyle bir şey yapsın ki siyaset sahnesinden silinsin. Ne dersiniz?”

Bahçeli’nin cevabı kesin şu olurdu;

“Bıraksın Millet İttifakını, kendi başına girsin seçimlere…”

.

Zaten öyle de yapıldı.

Bir günde 21 bin kişi partiden istifa etti, genel başkan etmedi.

.

Her gün istifa haberleri peşpeşe geliyor, genel başkan hala “Biz iyiyiz” diyor.

.

Anlamadığım şu;

Aynı Titanik’teki gibi;

“Gemi su almış batıyor, orkestra hala müzik çalıyor…”

.

Yayınlanan videosunda Levent Gültekin’in bir iddiası var;

“Bu partiye birileri anahtar verdi kurdurdu. Şimdi ise misyonunu tamamladı… Partinin kapatılıp, anahtarının geri verilmesi isteniyor…”

.

Olması mümkün mü?

Bence hayır.

.

Ama olaylara bakınca sanki?