Kepez Belediye başkanı Birol Arslan’ı tanır mısınız?
Zira tanıyanlar olsun, tanımayanlar olsun onun hakkında bir dolu (olumlu ve genellikle de olumsuz) bir dolu laf söyledi.
.
Sonuçta ne oldu?
Yapılan ön seçimde rakiplerine çok büyük fark atarak seçimi kazandı.
.
Bu sonuçlarla kendisi hakkında yapılan algıya en büyük cevabı beldedeki partililer verdi.
.
Bakıyorum da ilgili ilgisiz herkesin ağzında bir “Su meselesi…”
Arslan bin kere anlattı, yüz kere izah etti.
Ama insanlar anlamak istemeyince ne dersen boş.
.
“Efendim köpekler varmış”
Doğrudur.
Ancak siz olsanız ne yapacaksınız?
Misal adaylardan biri bu köpekler için bir öneri sundu mu?
Bir çözüm söyledi mi?
.
Neyse konu o değil…
Konu şu;
Birol Arslan bu ön seçimi kazanıp adaylığını tescil ederek şunu demiştir;
“Kepez CHP üyeleri asılsız laflara itibar etmemiştir.”
“Dedikodularla altın, çürümez demiştir.”
“Ben çalışarak kazandım, kimsenin adamı olmadım demiştir.”
“Beni rakiplerim değil, partililerim daha çok yaraladı demiştir.”
“Ön seçim; Adaleti temsil eder, sonunda kazananı taçlandırılır.”
.
Bugün Kepez CHP, iyi bir adayla yola çıkacaktır.
Ön seçim yapılan her yerde olduğu gibi mucize olmazsa Belediye Başkanlığını yine farkla alacaktır.
Bu sadece Birol Arslan’a özgü bir şey değil, “Siyasetin kanunudur.”
İNANDIRICILIK!
CHP Genel Merkezi keşke her yerde ön seçim kararı alsaydı.
Gelen haberlere baktığımızda CHP için birçok yerde “Ön seçim” rahatsızlığı yaşanıyormuş.
“İsyanlar, mektuplar, mesajlar” sayılamayacak kadar fazlaymış.
Tek sebebi Özgür Özel’in genel başkan seçilmeden önceki vaadinde;
“Ben ön seçimin teminatıyım” demesi.
Haliyle partili de bu beklentiye girdi ve atanan adayları beğenmeyince isyan çıktı.
.
İşte size Kepez örneği;
CHP yönetiminin bir sözü şuydu;
“Başarılı ve örgüt tarafından istenen başkanları tekrar atayacağız…”
CHP tarafından Kepez’de anket veya temayül yoklaması yaptırıldı (her halde). Başkanın başarılı olmadığı anlaşıldı ki, tekrar atanmayıp ön seçim kararı alındı.
.
Sonra ne oldu?
.
Birol Arslan en yakın rakibine fark attı.
.
Demek ki neymiş?
.
Anketler pek inandırıcı değilmiş…
.
Peki şimdi partili ortaya çıkıp bu Kepez örneğini gösterse ve tüm ülkedeki atanan belediye başkan adaylarına itiraz etse?
NEDEN ATAMA?
Sosyal medyada ağzı olan konuşuyor.
Bunlardan biri de Ekrem İmamoğlu ile ilgili.
.
CHP’de eskiden görev almış biri anlatıyor ve şöyle diyor;
“İmamoğlu şimdi “B” planına geçti. (“A” planı aday olmaktı sanırım).
“B” planı şu;
60 tane milletvekilini almış yanına ve Büyükşehirler başta olmak üzere bütün belediye başkanlarını belirleyecek.
Olur da İstanbul’u kaybederse, CHP’yi tekrardan kurultaya götürüp genel başkan adayı olacak.
Burada belediyelerin ve milletvekillerin gücünü kullanıp seçilmeyi hedefleyecek.
.
Seçilmezse?
.
O zaman “C” planına geçecek.
“C” planı ise şuymuş;
Kurultayda seçilemediği takdirde gidip parti kuracak.
60 milletvekilini yanına alacak, belediye başkanlarını da CHP’den istifa ettirip yeni kurduğu partiye aldıracak.”
.
İddialar bu şekilde.
.
Elbette inanılacak gibi değil.
Ama partide atamalar çoğaldıkça insanın aklına bin türlü şey gelmiyor da değil.
.
Ön seçimle gelenler tamamen örgütlerin adayıdır,
Atama ile gelenler ise genel merkezin.
.
Biri örgütünün (halkın) dediğini yapar, güçlenir,
Diğeri sadece genel merkezin dediğini yapar, zayıflar.
.
Aradaki fark budur.
O sebeple örgütler ön seçim ister.
.
Tüm bunlara yukarıdan bakıp bütün resmi görünce insan iddiaların tamamıyla uçuk olduğuna inanası gelmiyor.
BİLEMEYİZ
AKP’de hiç ön seçim yapıldı mı?
Ne ön seçimi?
Sadece partinin kendi başına yaptığı temayül yoklaması yapıldı.
Sandıklar genel merkeze gitti ve orada açıldı.
Sonuç?
Bu temayül yoklamasına katılmayanlar, aday olarak gösterildi.
Sebep?
Çünkü AKP tamamıyla bir lider partisiydi.
O ne derse o olurdu.
Ön seçimmiş, örgütmüş?
Hak getire.
.
İşte sırf bu sebeple seçilenler lidere bağlılığını göstermek zorundadır.
Yoksa bir gecede görevden alınabilirler…
.
İşte tüm bunlara karşı çıkan ve adalet isteyen bir parti olan CHP; adaylarını “Teminat verilmesine karşı” atama ile belirliyor.
Sonra da sokaklarda bağırıyor;
“Hak, hukuk, adalet…”
.
Kepez’de ön seçim kararı bile zorla alındı.
“Bazı pazarlıklar sonucu alındığı çok belli.”
Ama olmasaydı şimdiki başkan atamayla başkan gösterilmeyecekti.
Böylece örgütün istemediği biri aday olacaktı.
Örgüt de, seçimlerde istemediği adayın yanında durmayacak ve başkanlık başka partiye doğru uçup gidecekti.
.
Tabi bu durumda gözler Çanakkale’ye çevriliyor.
“Neden atama yapıldı?” diye soruyor partililer.
Atama yapılmayıp ön seçim yapılsaydı acaba mevcut aday seçilir miydi?
Bunu hiç bilemeyeceğiz.
SİGARA YASAĞI
Ne zamandır yazmak istedim.
Bir tarafta bizim sağlığımız,
Diğer taraftan iş yerlerinin sağlığı var.
Konu şu;
“Sigara yasağı…”
.
2008 yılında getirilen “Sigara Yasağı”nı duyunca derin bir “Ohhh!” çekmiştik.
Zira bu kanuna göre kapalı yerlerde sigara içilmesi yasaklanmıştı.
.
Bu arada araştırırken şu bilgiye ulaştım bana ilginç geldi, size de aktarmak istedim.
.
Haber şöyle verilmiş;
“1943 yılında yapılan düzenlemeyle tramvay ve vapur gibi toplu taşıma araçlarında sigara içilmesi yasaklandı. Bu yasağın denetimi de belediyelere ve dolayısıyla zabıtalara verildi.
Ancak o dönemin gazeteleri, uygulamada bu yasağın işlemediği ve toplu taşımada sigara içmeyi sürdürenlerin sayısının çok olduğunu yazıyordu.
.
Aynı dönemlerde ilginç bir yasak da “Çakmak” kullanımına getirildi.
1946 yılında kibrit üretiminin devlet tekeline alınmasıyla birlikte kibrit kullanımının teşvik edilmesi amacıyla çakmak kullanımını yasakladı.
Bu yasak birkaç yıl sonra kaldırıldı ve kibrit üretimi de 1952 yılında devlet tekelinden çıkarıldı.”
Ne ilginç, “Çakmak yasağı…”
.
Sigara yasağına döndüğümüzde yasanın ilk çıktığı yıllarda büyük bir titizlikle uyum vardı.
Denetlemeler sıklaştırılmış, kimse nefes alamıyordu.
Dumansız hava sahaları oldukça yaygındı.
.
Bu kanun hala mevcut olmasına rağmen bu yasağa ne uyan var, ne de denetleyen!
.
Gittiğimiz kapalı mekânlarda sigarasız ortam yok neredeyse.
Peki yetkililer nerede?
Neden denetlenmiyorlar?
.
Arkadaşlarımızla bir yere gidemiyoruz neredeyse.
Sigara içenler için Cennet olan mekânlar, bizim için Cehennem.
Yazın pek problem yoktu ama kış mevsimi gelip de kapılar kapanınca “Dumanaltı” olmamak elde değil.
.
Hatta sigara içilen mekânlar daha çok tercih edilir olmuş.
İçirtmeyenler ise haksız rekabete maruz kalıyorlar.
Bu adaleti sağlayacak olan yetkililer lütfen görevinizi yapın.
.
Elbette mekân sahipleri sigaradan dolayı mağdur oluyorlar ama herkes uyarsa eşitlik sağlanır ve herkes rahat eder.
Haksız rekabet önlenir.
ZOMBİLER GELİYOR
Nedir bu mikroplarda çektiğimiz?
“Ne mikrop adamsın?” denilen laf boşuna değil.
.
Bir de virüsü var bunun;
Canımıza okuyan.
Yok şu varyantı, yok bu varyantı.
Kurtulmadık gitti bu namussuzlardan.
.
Dün bir gazetede şu haberi okuyunca dellendim.
“Küresel ısınmayla birlikte Dünya üzerindeki yaşamı etkileyebilecek yeni bir salgın tehdidi ortaya çıktı...
Fransa'nın önde gelen kurumlarından Aix-Marseille Üniversitesi’nde görevli bilim insanları, Sibirya’daki buzulların içerisine hapsolmuş antik virüslerin yeni bir salgın tehdidi yaratabileceğini duyurdu.
Bilim insanları, “Zombi virüs” olarak adlandırdıkları Methuselah mikroplarının bilim insanları tarafından izole edildiği belirtilirken, bilim insanları kutuplardaki incelemeleri daha da yakından izlemeye karar verdiklerini duyurdu.”
.
İşte okudunuz.
Şu lanet virüslerin “Zombi” olanı geliyormuş.
Artık işi gücü bırakıp “Zombilerle uğraşacağız” desenize.
Aynı filmlerdeki gibi…