Dünyada eskiden vardı belki ama son yıllarda hazır gıdaların da çoğalmasıyla obez insan sayısı hızla artmaya başladı.
Obez insan sayısı 1975'ten bu yana neredeyse üç katına çıktı ve bu dudum artık bir salgın hastalık olarak kabul ediliyor. Diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı faktörleri obezitenin gelişmesinde ve ilerlemesinde rol oynasa da bilim insanları obezitenin aynı zamanda içsel metabolik anormalliklerle de ilişkili olduğunu bulmaya başladı. Kaliforniya Üniversitesi San Diego Tıp Fakültesi'nden araştırmacılar, obezitenin insan hücrelerinin en önemli enerji üreten yapıları olan mitokondrileri nasıl etkilediğine yeni bir ışık tuttu. Araştırmacılar, farelere yüksek yağlı bir diyet uygulandığında, yağ hücrelerindeki mitokondrinin, yağ yakma kapasitesi azalmış olan daha küçük mitokondriye parçalandığını tespit ettiler.
Amerika Birleşik Devletleri'nde yetişkinlerin %40'ından fazlasını obezite sorunuyla uğraşıyor. Atıştır git tarzı beslenmenin yaygın olduğu ülkede, obezite konusunda ciddi çalışmalar yapılıyor.
Aşırı yeme sorunu olanlarda yağ dokusu normalde hayati organları tamponlayarak ve yalıtım sağlayarak önemli mekanik faydalar sağlıyor. Ayrıca diğer dokulara enerji yakma veya depolama talimatı veren hormonları ve diğer hücresel sinyal moleküllerini serbest bırakmak gibi önemli metabolik işlevler görüyor.
Obezite gibi kalori dengesizliği durumunda, yağ hücrelerinin enerji yakma yeteneği başarısız olmaya başlıyor, bu da obezitesi olan kişilerin kilo vermesinin zor olmasının nedenlerinden biri olarak görülüyor. Bu metabolik anormalliklerin kökenini araştırmak amacıyla farelerde yürütülen çalışmada, fareler yüksek yağlı bir diyetle beslenmişler ve bu diyetin yağ hücrelerinin mitokondrileri (hücrelerin içindeki yağ yakmaya yardımcı olan yapılar) üzerindeki etkisi incelenmiş.
Yüksek yağlı bir diyetle beslenen farelerde yağ dokusunun bazı kısımlarındaki mitokondri parçalanmaya maruz kaldığı halde normal beslenen farelerde aynı mitokondrinin parçalanmadığı ortaya çıkmış.
Araştırıcılar yaptıkları deneme sonucunda bu mekanizmayı anlayarak, yağ yakımını artırarak kilo alımını ve buna bağlı metabolik bozuklukları giderebilecek hedefe yönelik tedaviler geliştirmeye bir adım daha yaklaştıklarını belirtiyorlar. Obeziteyi destekleyen bir genin de silinmesiyle obeziteyle tıbbi olarak daha iyi mücadele edebileceklerini ifade ediyorlar.
Aslında obezitenin geliştiği bireylerde insülin direncinin de tetiklendiğine dikkat çeken araştırıcılar, vücutta yağ yakımının önemli olduğunu, bunun da hücre içinde bulunan mitokondrinin sağlıklı kalması gerektiğini tekraren belirtiyorlar.
Obezlikle mücadelede elbette beslenme ve diyet gibi yollar en iyisi görünüyor. Buna karşın yaşam koşulları insanların beslenme ritmini bozuyor ve obezliği destekliyor. Obezlikle mücadelede eğitim de gerekiyor. İşlenmiş gıdalardan uzak durmak, sağlıklı besinler tüketmek, aynı zamanda doymamak obezlikle mücadelede daha etkili yöntemler olarak kabul ediliyor. Sokak ağzıyla ifade etmek gerekirse hem yerken lüzumsuz masrafa girip, hem de alınan kiloları vermek için de masrafa girmenin alemi yok.