Gün geçmiyor hükümet bir yaptırımla karşımıza gelmesin.
Her gün başka bir şey.
Ama bu seferki iyi bir şey.
.
"Mahalle Festivalleri" adı altında bir organizasyon yapılmasına karar vermişler, bunu da muhtarlıklara yüklemişler.
"Her mahalle kendi bünyesinde oluşturacağı komisyonlarla mahalle kültürünü yansıtacak bir etkinlik yapacak. Bu etkinlik 50 yaş üzeri kişiler tarafından icra edilecek. Etkinlikte görev alan kişilere günlük 300 lira ödenecekti."
"Bu tiyatro olur, koro olur, halk dansları olur" şeklinde de yol göstermişler.
.
Bu görevi de bizim muhtara tebliğ etmişler.
Muhtar da ne yapsın, kafasına göre bir komisyon kurmuş.
Bu işlerden anladığını tahmin ettiği kişileri yazmış komisyona;
Emekli müzik öğretmeni Hamdi Bey, Milli Eğitimden emekli Günay Hanım, Belediyeden emekli Sadullah Bey ve Eski esnaflardan terzi Çetin amca ve muhtarın kendisi.
.
Komisyon akşamları toplanıp bizim mahallenin nasıl bir etkinlik yapacağına karar verecek.
.
Toplantı yeri olarak da bizim kahveyi uygun görmüşler. Muhtar "Toplantı sırasında içilecek çay veya kahve ücretlerinin muhtarlık tarafından karşılanacağını" söylese de bizim patron, "Olmaz öyle şey, madem bizim mahalle böyle bir şey yapacak, benim de bir katkım olsun" diyerek ret etti tabi.
.
Sonunda bizim festival komisyonu ilk toplantısını yaptı tabi.
Gece yarılarına kadar konuştular, tartıştılar.
Tek takıldıkları nokta; "Bu etkinlikleri kiminle yapacaklarıydı."
Öyle ya, Tiyatro yapsalar bu saten sonra 50 yaş üzeri kimi bulacaklardı veya o kadar kısa sürede metin bul, yönetmen bul, sahne bul filan…
Nasıl olacaktı ki?
.
"Folklor yapalım" deseler, katılımcıların yarısı yerde kalır, kalkamaz maazallah.
.
En sonunda "Koro" kurmaya karar verdiler.
.
Emekli müzik öğretmeni Hamdi Bey, "Ben bu işi hallederim" dedi. "Şöyle sesi zorlamayan birkaç türkü seçerim, belediye korosunda giden birkaç arkadaşımız var onları alırız, koroya katılmak isteyen ve müzik kulağı olan kişileri de katıp birkaç prova alırız, olur biter. Müzisyenler için hizmet satın alımı yaparız." dedi.
.
Bu etkinlik komisyonca kabul edildi ve işin başına da Hamdi Bey atandı.
.
İlk olarak mahalleye duyuru yapıldı.
"Valilikçe organize edilen 'Mahalleler Arası Festival'e katılmak üzere Emekli Müzik Öğretmeni Hamdi Bey sorumluluğunda bir koro kurulacaktır.
Mahallemiz kütüğüne kayıtlı ve 50 yaş üzeri olup müziğe ilgisi olan, takım çalışmalarına uyumlu, koroda türkü söyleyebilecek kabiliyette kadın-erkek katılımcılar aranmaktadır.
İsteklilerin en geç pazartesi gününe kadar muhtarlığa başvurmaları gerekmektedir…"
.
İlan mahalledeki bütün kahvelere, dükkânlara ve işyerlerine asıldı.
Ayrıca mesaj olarak cep telefonlarına valilik tarafından gönderildi.
.
Hiç beklenmedik bir şekilde müracaatlarda "İzdiham" yaşandı.
Patron, "Muhtara git yardım et" diyerek yolladı beni muhtarlığa.
.
Gittiğimde ne göreyim;
İlanı duyan, duymayan, okuyan, okumayan, yaşlı, genç, ihtiyar, çoluk, çocuk kim varsa toplanmış muhtarlığın önüne.
.
Baktım gençten biri de var aralarında;
"Yahu bu elli yaş üzeri vatandaşlar için. Senin ne işin var burada?" diye sorduğumda bana; "Boşver ağabey, arada kaynarım, kimse fark etmez. Ben yeter ki 300'ü alayım" demesin mi?
.
İki çocuğunu ellerinden tutup gelen genç kadına sordum "Burada ne işin var? Elli yaş üzeri olman lazım" diye.
Verdiği cevap karşısında ne diyeceğimi şaşırdım; "Ağabey sen ver 300 lirayı bana, hemen toz olup gideyim."
.
Millet 300 lirayı almaya gelmiş meğer.
Birisi mahallede "Muhtarlıkta 300 lira dağıtıyorlar" diye haber uçurmuş, millet de dolmuş muhtarlığın önüne.
.
Kavga, gürültü gırla gidiyor.
.
Muhtar içeride çaresiz, "Başımıza ne işler açıldı… Bu böyle olmaz" diyor, "Acaba polis mi çağırsak?" diye dört dönüyor odada.
Dedim "Muhtarım gerek yok, çık meseleyi anlat. Yanlış anlama var. Para filan yok diye izah et" dedim.
Muhtar kapının önünde bir sandalyenin üzerine çıktı. Muhtarı gören vatandaşta bir alkış, bir kıyamet.
"En büyük muhtar, bizim muhtar!" sloganları ıslıklarla desteklendi.
Muhtar milleti zor susturdu;
"Ey mahalleli vatandaşlarım!" dedi alkış kıyamet başladı yine;
"Muhtar, bu mahalle seni sever,
Haydi muhtar bize 300 ver!"
.
"Durun arkadaşlar! Ne 300'ü" diyecek oldu, kalabalığın arasından birisi "Yoksa 500'mü vereceksin?" demez mi?
Haydaaa!
Ortalık bayram yerine döndü.
Davul, zurnalar çalmaya başladı.
Oynamalar, göbek atmalar.
.
"300 veren, 500 de verir,
Aman muhtar, canım muhtar.
Yakında seçim geliyor bilesin,
Sen bize ver ki, biz de sana muhtar…" diye de şarkı tutturdular.
.
"Susun! Dinleyin hele!" diye bağırdı muhtar.
Millet biraz sakinleyince;
"Arkadaşlar burada para filan dağıtıldığı yok. Birisi sizi kandırmış. Sadece kurulacak koroda görev alacaklar için bir ödenek var. Yoksa öyle herkese para filan vermemiz söz konusu değil…"
.
Birden sessizlik oldu.
Millet birbirine baktı.
Muhtar; "Ama madem buraya kadar geldiniz, muhtarlık olarak size tavuklu pilav dağıtalım. En azından eve mideniz boş gitmesin" deyince başladı davul, zurnalar.
.
"Muhtarım nereden bulacaksın pilavı şimdi?" dediğimde muhtar, "Sen merak etme ben ayarlarım" dedi kayboldu gözden.
Aradan yarım saat geçmedi bir pilav arabası yanaştı muhtarlığın önüne.
Kısa sürede başladı pilav dağıtmaya.
Bir kuyruk oldu ki sormayın gitsin.
.
Bir ara muhtarı yakaladım;
"Nasıl ayarladın pilavı?"
"Bugün diğer mahallede Valilik tarafından yaptırılan bir heykelin pilavlı açılışı vardı, bakan gelecekti. Fakat bakanın işi çıktığından akşama kaldı. Gittim o pilavı getirttim. Ben onlar için akşama pilav yaptırırım. Nasılsa vakit var" dedi.
"Helal be muhtar, korkulur senden!" dedim ve beraberce vatandaşa doğru baktık.
.
Onlar bir taraftan pilavını yerken, bir taraftan oynuyorlar, bir taraftan da şu şarkıyı söylüyorlardı;
"Bizim muhtar hoş geldi,
En azından pilav geldi,
Muhtar bizim canımız,
Şu bedenlere can verdi…"
.
Ey gözünü sevdiğim vatandaşım benim!
Bir pilava tav olmuşlardı yine…
.
Koro etkinliğinin hikâyesini unuttum sanmayın, haftaya anlatırım size…
ÇEKİRGE
Oğuz Yılmaz'ı bilirsiniz.
"Topal", "Usta", "Gördün mü?" gibi hit olmuş şarkıları ile gündemde oldukça uzun yer tuttu.
.
50'ye yakın şarkı üreten bu genç şarkıcımız 53 yaşında geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yumdu.
Allah rahmet eylesin…
.
Bu günkü yazıma konu olacak şey, Oğuz Yımaz'ın "Çekirge" adlı şarkısı.
.
"Çekirgeyi salıverdim
Çekirgeyi salıverdim
Yazıya, yazıya,
Yazıya, yazıya.."
.
"Hop, hop hopla çekirge,
Zıp, zıp zıpla çekirge,
Benim canım çekirge,
Bıdı, bıdı, bıdı, bıdı çekirge…"
.
Şarkının başlangıcında "Çekirgeyi salıverdiğini" yazmış rahmetli.
Çevre ve iklim değişikliği sebebi ile dediği olacak gibi.
Baksanıza habere;
"Science Advances dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, iklim krizinin getirdiği dengesiz hava koşullarının çekirge istilalarını arttıracağı ifade edildi.
Son 25 yıldaki en kötü çöl çekirgesi istilalarının, 2019 ve 2020 yıllarında meydana geldiği kaydedildi…"
.
"… Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), çöl çekirgelerini dünyadaki en yıkıcı göçmen böcek olarak tanımlıyor.
1 kilometrekarelik alanda bulunan 80 milyon çekirge, 1 günde 35 bin kişiye yetecek kadar gıdayı tüketebiliyor."
.
"Dünya Bankasına göre, 2003-2005 yıllarında Batı Afrika'da görülen çekirge istilaları 2,5 milyar dolarlık gıda tahribine yol açmış, istilayla mücadele için 450 milyon dolar harcanmış…"
.
Yakında çekirgeleri göreceğiz demektir bu.
Hazırlanın bakalım oynamaya…
.
"Hop, hop hopla çekirge,
Zıp, zıp zıpla çekirge,
Benim canım çekirge,
Bıdı, bıdı, bıdı, bıdı çekirge…"