YETER YAHU! Adamın biri bir aydır tatilde yalnız başına bıraktığı karısını hafta sonu nedeniyle ziyarete gitmişti.
Karısı kendisini garda karşılayıp boynuna atladı.
-“Ah sevgilim, bilsen seni ne kadar özlemişim... Gelmene öyle mutlu oldum ki.”.
Akşam yemekten sonra karıkoca oteldeki odalarına çekildiler.
Kapıyı kapatır kapatmaz öpüşüp koklaşmaya, tatlı sözler mırıldanmaya başladılar.
Fakat tam bu sırada komşu odadan bir tekme duvara indi.
Ardından öfkeli bir ses gürledi:
-“Yeter yahu... Her geceki gibi gene başlamayın... Bırakın da hiç olmazsa bu gece uyuyalım...
NASIL BULACAĞIM?
Evlenme hazırlığı içindeki çift trafik kazasında ölüp Cennet'e giderler.
Damat adayı, durumlarını görevli meleğe anlatarak “Cennet'te evlenip
Evlenemeyeceklerini” sorar.
“Bir bakayım” der görevli melek.
Çift, beklemeye başlar.
3 gün geçer, 1 hafta geçer, 1 ay geçer ve nihayet aradan üç ay geçtikten sonra Melek gelir ve mağdur çifte sevinçli haberi verir:
-“Her şey ayarlandı, sizi evlendirebiliriz...”
Damat adayı, “Peki” der, “Biz düşündük de; acaba evliliğimiz yolunda gitmezse boşanabilir miyiz?”
Görevli melek, gök gürültüsünü andıran sesiyle kızgın bir cevap verir;
-“Siz manyak mısınız? Nikahınızı kıydırabilmek için bir Belediye Başkanını Cennet’te 3 ay dolaştıktan sonra zar zor ancak bulabildim, boşandırmak için bir Avukatı bulmak ne kadar sürer hiç tahmin edebiliyor musunuz?”
ONU DA MI?
Karadeniz’de bir marangoz atölyesinde iş kazası olmuş ve bir çalışanın parmağı kopmuş.
İlk yardım derslerinde öğretilenin aynısını yaparak, kopan parmağı bir buz torbası içinde hastaneye yetiştirip cerraha parmağı vermişler.
Parmağı alıp inceleyen cerrah;
-“Parmağın dokuları hala canlı bu çok güzel… Peki hastamız nerde?”
-“Ne hastası? Onu da mı getirmemiz gerekiyordu?”
MÜMKÜNSE
Bir Amerikan askeri birliğinde askerler hemoroit olmuş.
Revire gezmeye gelen komutan, her askerin önüne duruyor ve soruyormuş:
-“Merhaba asker, hastalığın nedir?”
-“Komutanım, hemoroidim var.”
-“Tedavi olarak ne yapıyorlar?”
-“İlaçlı pamuk efendim.”
-“Bir arzun var mı asker?”
-“Bir an evvel iyileşip tekrar vazifeme dönmek istiyorum komutanım...”
Komutan herkesin önünde durup aynı soruları sormuş ve hep aynı cevapları alınca memnun olmuş.
Sıra en son sıradaki adama gelmiş.
Ona da aynı soruları sormuş;
-“Merhaba asker, hastalığın nedir?”
-“Bademciklerimden rahatsızım efendim.”
-“Öyle mi? Peki ne ilaç kullanıyorlar?”
-“İlaçlı pamuk efendim.”
-“Güzel. Peki bir isteğin var mı evladım?”
-“Var, efendim. Mümkünse sıra bana gelince pamuğu değiştirsinler.”
SELAM!
Temel askere gidince mutfakta çalışmaya başlamış.
Fakat mutfağa her girdiğinde buzdolabına selam veriyormuş.
Merak eden komutan sormuş;
-“Niye buzdolabına selam veriyorsun.”
Temel cevap vermiş:
-“Üzerinde General Electric yazayi…”
ONU BULDUM
Bir Amerikalı, bir Rus ve Temel otelin altıncı katında kalırken, gece yarısı yangın çıkmış.
Panik içinde yukarı katlara koşmuşlar, ama bir kurtuluş yolu bulamamışlar.
Çaresizlik içinde kalan Amerikalı, odada duran bir şemsiye bulmuş. “Başka şansım yok!” diyerek şemsiyeyi açıp aşağı atlamış ve onu paraşüt gibi kullanarak sağ salim yere inmiş.
Bunu gören Rus, yandaki odada başka bir şemsiye bulmuş, aynı Amerikalı gibi yaparak şemsiyeyi paraşüt gibi kullanmış ve sağ salim yere inmiş.
O sırada bir karaltı, karanlıkta büyük bir gürültüyle yere çakılmış.
Gidip baktıklarında kan revan içinde Temel’i görmüşler.
Amerikalı merakla sormuş;
-“Temel, ne oldu?”
Temel, inleyerek cevap vermiş;
-“Baktım siz şemsiye ile atlayınca kurtuldunuz. Ben de şemsiye aradım bulamadım. Dolapta yağmurluk varmış, onu giyip atladım”
ULA YOKSA?
Temel gemi ile seyahate çıkmış. Güvertede gezinirken dengesini kaybedince denize düşmüş.
Kendisini gören olmayınca, mecburen yüzmeye başlamış ve bir ıssız adaya çıkmış.
Yıllarca adada tek başına yasamış.
Üç dört yıl sonra bir kadın denize düşmüş ve aynı adaya çıkmış.
Temel'i görünce, şuh bir pozla;
-“Yıllardır aradığına şimdi kavuşacaksın”
Temel sevinçle sormuş;
-“Ula yoksa misir ekmeğimu cetirdun?"
YA SEN?
Profesör, öğrencileri ile birlikte Karadenizli kadın hastanın yatağının başına gitmiş…
Onlara yeni bir hastalığın belirtilerini öğretecekmiş…
Yatakta bitkin, kendinden yarı geçmiş vaziyetteki hastayı göstererek konuşmaya başlamış:
-“Bakın yüz rengi sarıya yakın… Gözler içeriye doğru çökmüş, o yüzden burun daha sivri görünüyor… En fazla değişik kas yüzümüzdedir… Bakın, kaslar tepki vermediğinden ifade anlamsız... Çene aşağıya sarkmış duruyor…”
Karadenizli de öğrenciler gibi dikkat kesilmiş dinliyormuş...
Profesör; tam, “Bu bir batın sendromu belirtisidir” diyecekken, yerinden zorlukla dikilmeye çalışan hasta konuşmasına fırsat vermemiş…
-“Sen sanki dünya cuzelisun”
3 KİŞİ
Anadolu’nun orta halli bir kasabada 40-50 kadar kişi, yakındaki büyük kente alışverişe gitmiş.
Hayvanlara yüklemişler nohudu, buğdayı; pazarda satıp kumaşlar, tencereler almışlar.
Dönüşte 3 kişi, kervanın yolunu kesmiş, çekmişler silahlarını;
-“Yatın, kıpırdamayın” diyerek hepsini soyup soğana çevirmişler.
Kafileyi kasabanın girişinde görenler şaşırmışlar ve sormuşlar:
-“Ne oldu size, ne bu haliniz?”
“Soyulduk” yanıtı alanlar yüklenmişler:
-“Kim soydu, nerede soydu, kaç kişiydi?”
İçlerinden biri durumu özetlemiş:
-“Onlar 3 kişi beraberdi, biz 40 kişi yalnızdık!”
İYİ DE
Amiri yeni mezun polisi denemek için ona “İzinsiz gösteri yapan bir topluluk bul, kalabalığı dağıt bir görelim...” demiş.
Genç polis epey arayıp yol kenarında bir kalabalığı tespit edince hemen megafonu eline alıp:
-“Dağılın... Size söylüyorum dağılın!” diye bağırmış.
Birkaç kişi hareketlenmiş, “Oradan çekilin diyorum size!” diye sert bir komutla yinelemiş ve miğferini giyip plastik kalkanını da kullanarak kalabalığı ittire ittire dağıtmış ve:
-“Nasıldım?” demiş.
Amiri cevaplamış;
-“İyiydin de, orası otobüs durağıydı..!”
HIÇKIRIK
Adam bankada vezne kuyruğunda beklerken müthiş bir hıçkırık nöbetine tutulmuş.
Sıra kendisine geldiğinde hıçkırmaları daha kötü bir hal almış.
Veznedeki kız elinden bozdurmak istediği çeki almış, bilgisayarında adamın hesabını bulmuş, çeke bakıp; “Bunu size ödeyemem” demiş,
-“Neden?”
-“Yeterli bakiyeniz yok, hesabınızdan biraz önce 5000 dolar çekilmiş.”
-“O… Olamaz... Şaka yapıyorsunuz” demiş adam telaşla,
Vezneci kız gülümseyerek;
-“Elbette şaka yapıyorum. Ama bakın... Hıçkırığınız geçti..! ”
ANLAŞMA
Dursun bankanın önünde kestane satan arkadaşı Temel’i görmüş.
Hemen yanına yaklaşıp borç istemiş...
Temel asmış suratını;
-“Veremem..!”
Dursun sinirlenerek;
-“Yahu neden vermiyorsun?..”
-“Banka ile anlaşmamız var… Onlar kestane satmıyorlar, ben de borç vermiyorum…”
MERAK ETME!
Temel bavulunu denize düşürmüş.
Dursun:
-“Ula Temel, pavulun düşti”
Temel sakin cevap vermiş:
-“Merak etme, anahtarı bendedur.”
NE DERSİN?
Yamyam baba-oğul balta girmemiş ormanda dolaşırken, nehirde yıkanan genç ve çok güzel bir kadın gördüler.
Oğlu sormuş;
-“Ne dersin baba, yiyelim mi onu?”
Baba bir an düşündükten sonra:
-“Hayır, bunu eve götürelim, onun yerine anneni yeriz!”
GEREK YOK
İdris, “Nuh” diyor “Peygamber” demiyordu: “Okuyup da ne olacak penum uşak? Ha bu dükkânda duracağına göre, okuma yazmanın hiç gerekliluğu yoktir. Bir, iki, üç diye saysa yeter.”
Komşuları ısrar edip duruyorlardı:
-“Olur mu canum, diyelim ki onu dükkanda bırakıp kahveye gittun. Dükkâna da dört adam geldu. Üçten fazla sayamazsa gelup sana ne diyecek?”
İdris; -“Uyy, bu da mesele mi yani. ‘Baba, Üç kişi geldu, yanlarında bir herif daha var’ der.”