Ülkelerin kendilerine özel inançları, gelenekleri vardır. Bazı değerleri ise kırmızı çizgidir.

Bizim için bunların arasında da cenaze, ölüm ve mezarlıklar vardır.

İnsanımız kırk yıllık kavgalı olduğu hasmının cenazesine, “Gitmezsem günah olur” gerekçesi ile gider.

“Dirisine gitmez ama ölüsüne gider” şeklinde bir deyimimiz bile vardır.

.

İşte bunların içinde “Mezarlıklar” da bizim için önemlidir.

Vefat etmiş insanlarımıza da saygımız büyüktür ve onlar için “Ölünün arkasından konuşulmaz” deriz.

.

Ancak bizi yöneten insanların “Muhafazakar” kanadından olmasına rağmen, milli ve manevi değerlerimizde gözle görülür düşüşler yaşıyoruz.

.

Birbirimize daha saygılı, daha dürüst, daha doğru davranmamız gerekirken, aksine insanımız dinden uzaklaşıyor.

.

Durum böyle olunca işin boyutu, değer verdiğimiz mezarlık kaplarının çalınmasına kadar gelmiş ne yazık ki...

.

Haber şöyle;

“Tokat’ın Erbaa ilçesinde mezarlığın 2 demir kapısını yerinden sökerek çalmaya çalışan 3 şahıs, olay yerine gelen vatandaşları görünce kapıları bırakıp kaçtı…”

.

Bu millet “Mezarlık kapısını çalacak” seviyeye geldiyse, vay halimize.

.

Sürekli olarak, “Ülkenin durumu iyi değil” desek de inandıramıyorduk.

.

Hiç kabul etmediğim ise şu;

“Bizi bu hale getirenlerin hala meydanlarda oy isteyebilmesi…”

.

Ben böyle dedikçe birileri de şöyle diyor;

“Kime oy verelim?”

.

Sözüm şu;

“Kime verirseniz verin, bunlardan daha iyidir…”

.

Meşhur fıkra vardır;

Bektaşi’ye 2 testi şarap verip sormuşlar;

“Erenler, tat bakalım hangisi iyi hangisi kötü bizi aydınlat…”

Bektaşi 1. testiyi kafasına dikmiş, biraz içip, ağzını sildikten sonra, “Öbürü daha iyi” demiş.

“Yahu Erenler, daha diğerini tatmadan nasıl hemen karar verdin diye sormuşlar?”

Demiş ki; “Bundan daha kötü olamaz.”

.

Hatta o kadar cesaretlendiler ki, Atatürk’e bile dil uzatmaktan geri durmuyorlar.

Açık açık hakaret ediyorlar.

.

İşte bu sebeplerle menfaatleri bir kenara bırakıp, seçimlerde okkalı bir destur çekmek lazım…

 

UZAY MEKİĞİNİN YAKIT TANK GENİŞLİĞİ:

NEDEN 1.5 METREDİR?

“Bugün dünyadaki ülkelerin %35’inde trafik soldan akıyor.” diye başlıyordu yazı.

Dikkatimi çekti.

Uzun zamandan beri araştırmak da istiyordum hani.

Neden bazı ülkelerde sağdan, bazı ülkelerde soldan akan bir trafik vardı?

.

Yazı devam ediyor;

“Trafiğin soldan akması, kılıç elini serbest bırakmak için var olan bir uygulamadır.”

.

“Aman ne iyi” dedim içimden, “artık kılıçlarımızız rahat kullanabileceğiz.”

.

İşin şakası tabi, ama mantıklı bir cevabı var buyurun okuyun;

“Ortaçağ’da at sırtında giderken yolda kiminle karşılaşacağınızı, kılıcınıza ne zaman ihtiyaç duyacağınızı bilemezdiniz.

(İnsanların %90’ı sağ ellerini kullandıklarından) atınızı sürerken yolun solundan ilerlerseniz, karşıdan gelecek bir düşman ile karşılaştığınızda kılıç elinizin boşta olması nedeniyle kendinizi savunabilirdiniz.

Benzer sebeplerle ortaçağ döneminde yapılan kalelerde merdivenler saat yönüne doğru kıvrılır şekilde yapılmıştır.

Bu sayede merdiven inerken ya da çıkarken sağ eliniz açıkta kalır ve kılıç kullanma imkânına sahip olurdunuz.

Ortaçağ öncesinden de soldan akan trafiğin kanıtları bulunmaktadır.

.

Arkeologlar Antik Roma’da arabaların ve vagonların soldan sürüldüğüne dair kanıtlar keşfetmiştir.

.

Aynı şekilde Roma askerlerinin her zaman soldan yürüdükleri bilinmektedir.

.

Papa VIII. Bonifacius 1.300 yılında Roma’ya seyahat eden tüm hacıların soldan gitmeleri gerektiğini ilan ederek, bu kuralı resmi hale getirmiştir.

.

Bu gelenek büyük vagonlarla mal taşımanın yaygınlaşmasına kadar 1.700’lü yılların sonuna kadar devam etmiştir.

Vagonlar, birkaç çift at tarafından çekilirdi ve üzerlerinde sürücünün oturacağı bir koltuk bulunmazdı.

Sürücüler atları kontrol etmek için sol arkadaki atın üzerine otururdu.

Bu sayede kamçı eli boşta kalırdı.

.

Ancak soldan akan bir trafikte bu büyük vagonları yine solda oturarak sürmek, karşıdan gelen trafiğin algılanmasını zorlaştırıyordu.

Aslında vagonlar İngiltere’de pek yaygın değildi ancak Amerika ve Kanada’nın geniş yollarında gitmek için en iyi tercihti.

.

Karşıdan gelen trafiği tehlikeye atmamak için 1792 yılında Pensilvanya’da sağdan sürme yasası çıkarıldı.

.

Pensilvanya’yı Kanada ve birçok Amerika eyaleti izledi ve buralarda trafik artık “Sağdan” akmaya başladı.

.

Fransa’da soylular yolun “Solundan” giderken, fakir halk yolun “Sağ” tarafında durur ve eğilirlerdi.

.

1792 yılında Fransız devriminin etkileri nedeni ile zengin olmak, sorun çıkaran bir olguydu.

İşte bu nedenle Aristokratlar yolun sağındaki halk ile kaynaşmak durumunda kaldılar ve yolun Sağının kullanımı yaygınlaştı.

.

Çıkarılan kararname ile yolun sağ tarafı ortak kullanıma sunuldu.

.

Kararın tüm Fransa’da uygulanması ise Napolyon’un emri ile gerçekleşti.

Bir de minik not düşelim: “Napolyon Bonapart solaktı bu nedenle de kılıcını sol eli ile kullanıyordu.”

Bu sebeple trafiğin sağdan akması sol elinin boşa çıkması ile Napolyon kendisine avantaj sağlamaktaydı.

.

18. yüzyılda Londra’daki trafik sıkışıklığını ve kazaları önlemek için Londra Köprüsü’ndeki trafiğin soldan akmasını sağlamak için bir yasa çıkması zorunluluğu doğdu.

Kural 1835 otoyol yasasına dahil edilerek tüm Birleşik Krallık’ta (ve tabii ki sömürgelerinde) geçerli kılındı.

.

20. yüzyıla gelindiğinde Avrupa’da karayolu yasalarının birbirine uyumlu olmasına yönelik bir akım başladı ve “Trafik kademeli olarak soldan, sağa alındı.”

.

Avrupa’da soldan akan trafiği sağa alan son ülke 3 Eylül 1967’de gece vakti bir anda geçiş işlemini gerçekleştiren İsveç’tir.

Sabah saat 04.50’da İsveç’teki tüm trafik, 10 dakikalığına durdurulmuş ve saat 05.00’de trafik yeniden açıldığında artık sağdan akmaktaydı.

.

Bugün ülkelerin sadece %35’inde soldan araç kullanılmaktadır.

Başta “Birleşik Krallık” olmak üzere, “Hindistan, Endonezya, İrlanda, Malta, Kıbrıs, Japonya, Yeni Zelanda, Avustralya Ve Samoa” gibi ülkeler bunlar arasındadır.

.

Bu ülkelerin geneli Ada Ülkesi olsa da, kara sınırı olan ülkelerde trafiğin sağa geçmesi gerektiği durumlarda trafik lambaları, çapraz köprüler gibi sistemler kullanılarak trafiğin akış yönü değiştirilmektedir.”

.

“Sağdan yürü de ense tıraşını görelim” cümlesinin ana kaynağı kılıçmış bunu da anlamış olduk…

.

Şimdi size bir soru daha sorayım;

“Uzay mekiğinin yakıt tankının genişliği neden 1.5 metredir?”

.

Öyle ya bu hesap bir şeye göre yapılmıştır değil mi?

.

Şimdi sıkı durun, size bu genişlik “İki atın kalça genişliğine eşittir” desem…

.

Bulduğum yazıyı okuyunca sizin gibi ben de hayret ettim.

Bakın nereden nereye uzanan bir kalça hikâyesi…

.

“ABD’nin uzaya gönderdiği uzay mekiğinin yakıt tanklarının genişliği 4 feet,8.5 inçtir. (yaklaşık 1,5 metredir.)

Uzay mühendisleri bu tankları genişletmek istemişler, ancak başaramamışlardır.

Çünkü bu tanklar fırlatma rampasına trenle gönderilmek zorundadır ve söz konusu tren yolu tünellerden geçmektedir.

Tünellerin genişliği ise tren raylarının arasındaki genişlik olan 4 feet 8.5 inçten biraz fazladır.

.

Neden 4 feet, 8.5 inç?

.

Çünkü vaktiyle tren rayları İngiltere’de böyle yapılmıştır ve ABD demiryolları İngiliz göçmenler tarafından inşa edilmiştir.

.

Peki, neden İngilizler bu genişliği kullanmışlar?

Çünkü ilk tren raylarını yapanlar eski tramvay yolu yapımcılarıdır ve tramvay yolunun genişliği tam olarak budur.

.

Tramvay rayları neden daha geniş değildir?

Çünkü bu ölçü vaktiyle at arabalarını yaparken kullanılan genişliktir.

.

At arabalarındaki tekerlekler arasında neden bu ölçü dikkate alınmış?

Çünkü çok eskiden beri İngiliz topraklarından gelip geçen araçlar bu ölçüyü ortaya çıkarmıştır.

Arabalar için başka bir ölçü kullanıldığında tekerlekler engebeli arazi üzerinde kalmakta ve kısa sürede bozulmaktadır.

.

Peki bu eski yol izleri nasıl ortaya çıkmıştır?

İngiltere’deki ilk uzun mesafeli yollar, Roma İmparatorluğu tarafından kendi savaşçıları için açılmıştır.

.

Peki, Romalıların yol izleri neden bu ölçüdeymiş?

Çünkü Roma İmparatorluğu’nun ilk savaşçılarının arabaları yan yana getirilmiş iki atın çektiği araçlardır ve iki atın kalça genişliği 4 feet, 8.5 inç yani 1.5 metredir.

.

Sonuç olarak; dünyadaki en gelişmiş ulaşım sisteminin füzelerinin dizaynı iki bin yıl önce yan yana getirilen iki atın kalça genişliği ile belirlenmiştir.

.

Bu kuralı değiştirmek ise Ay’a giden, Mars’a gitme ve uzaya açılma planları yapan Amerikalı uzay aracı mühendislerinin bile harcı değildir…”