İnternette değişik görsel güzelliklerle hazırlanmış dostluğun, arkadaşlığın güzelliklerini, hazlarını anlatan sunular sanal medyada dolaşıp duruyor. Güzel hazırlamışlar.
İnsanların aradığı ama koşuşturmaktan pek zaman ayıramadığı güzellikler. Eğitici olduğu kadar heyecanlandıran bu görseller, hadi arayın, hal hatırını sorun diyerek de dostluğun hazzını yaşatmaya çalışıyor. Hatta bazılarında dostluk mu arkadaşlık mı daha güzel, aralarındaki farklar nelerdir şeklinde örnekli açıklamalar da bulunuyor. Sosyal medya hesabı olan herkese bu özenle hazırlanmış görseller geliyordur. Şöyle bir hızla bakılır geçilir genelde. O kadar çok olunca kıymeti azalıyor sanki.
Arkadaşlık veya dostluğu karşılaştırmanın çok anlamı yok. İnsanlar arasındaki ilişkilerin gelişimine bağlı olarak arkadaşlıklar veya dostluklar güçlenebilir. Burada atasözlerinden dem vurmaya da gerek yok. Dost kara günde belli olur, düşenin dostu olmaz gibi deneyimlere göre davranışları kategorize etmenin de bir anlamı yok. Her ikisine de beklenti eklemektir kategorize etmek.
Arkadaş gerekli midir insana? Elbette gereklidir. İhtiyaç mıdır? Elbette, yalnızlık Allah’a mahsustur. Arkadaşların seçiminde ölçüt var mıdır? İhtiyaç üzerine arkadaş olunur mu? Elbette hayır. Garip değil mi? Hep çocuklara öğütlerde bulunulur aman onunla oynama, bunun yanına yaklaşma diye. Veya öyle yetiştirilmeye çalışılır çocuklar. Arkadaş seçiminde kategori veya kalıp yerleştirilmeye çalışılır. Aradaki incelik anlaşılmak istenmez nedense. Bu şekilde gelişen bireyler çevresindeki insanlara ölçütleriyle bakmaz mı? Ölçütlerine uyup uymadığını değerlendirmez mi? Böyle bir bakışın geliştiği bireyler arkadaşlıklarını sürdüremezler. Oysa her birey çevresindeki bireylerle dost veya arkadaş olmak zorunda değildir.
Belli ölçütlere göre arkadaşlarını seçmeye çalışan bireyler, aslında arkadaşlara sahiptir ama kendi arkadaşlarının arkadaşı değildir. Ölçütlerin tıkandığı yerde arkadaşlık bitecektir. Burada aslında birey, gelişen egosunun hâkimiyetine teslim olmaktadır. Farkına bile varmamaktadır. Oysa arkadaşlıkta da dostlukta da ölçütsüz olmak, koşulsuz olmak güzeldir.
Sen de mi Brütüs’ü sıklıkla yaşayan bir toplumda, toplumsal değerlerin ve güzelliklerin erozyona uğradığını, karşılıksız, umarsız dostlukların kaybolduğunu söylemek yanlış olmaz. Evet, dostluk emek isterse de umarsızlıkta güzeldir. Arkadaşlık özveri isterse de çıkarsızlıkta güzeldir. Arkadaşın tasvip edilmeyen bir davranışının yanında veya arkasında içten gelerek durulabiliyorsa güzeldir. Tasvip edilmeyen fikirlerinin yanlış olduğu, yüz yüze, gerekiyorsa yüksek sesle seslendirilebiliyorsa dostluk güzeldir. Yoksa üçüncü meclislerde ya eleştirilen arkadaşlar arkadaş değildir ya da eleştirenler eleştirilenin arkadaşı değildir.
Eskilerin deyimiyle şapkayı çıkarmak gerekirse, birilerini çekiştiren birilerinin, birilerine de bizi çekiştirebileceğine ihtimal veriyor muyuz acaba dinlerken? Arkadaşlıkta uyarabiliyor muyuz acaba yaptığının yanlış olduğunu?
Beklentisel yaklaşımlarla umarsızlıkları ayırabiliyor muyuz? Beklentisel yakınlaşmaları ne kadar umarsızlıkla hoş görebiliyoruz? Ego, nerede yeter artık diyebiliyor? Aslında zarar görmek de vardır arkadaşlıkta. Dolayısıyla, bu soruları beyinde canlandırmamak, birikmesine engel olmak erdemidir belki de insanın.
Herhangi bir olguda veya nesnede hissedilebiliyorsa arkadaş, gerçekten arkadaştır. Aranmasına, anılmasına gerek de olmadan yanınızda varmış gibiyse arkadaşın arkadaşlığı güzeldir. Yıllar geçse de zaman, mekân ve sıfat boyutları değişse de arkadaşlık aynı yerdedir. Diğerleri unutulup gidiyor sanki.