Seçim bitti ama tartışmalar devam ediyor.
AKP’liler seçim yenilgisi için, “10 ay önce kendilerine oy veren seçmenlerin bu sefer sanığa gitmedi” şeklinde savuna yapıyorlar.
Gitmedilerse bir sebebi vardır.
Elleri oy vermek istememiş demek ki.
O kadar kırılmışlar ki!
20 yıldır seçtiklerini bu sefer seçilmeye layık görmemişler.
.
Erdoğan’ın grup toplantısında dediği “Biz bitti demeden bitmez” lafının altında da çok şey var.
Yerel seçimler sonrası alınan mağlubiyet (her ne kadar kazandık dense de, durum ortada) sonrası sarsılan AKP’yi toparlamaya, moralleri yüksek tutmaya çalışan Erdoğan’ın sözü aslında gerçeği yansıtıyor;
“Bitti demeden…”
.
“Kim demiş, ne zaman demiş, niye demiş, nasıl demiş, niye demiş ‘Bitti’ diye?”
.
“Beyler bayanlar şunu herkes görsün ve bilsin, biz bitti demeden hiçbir şey bitmez bitmeyecektir.”
“Bitti!” demenize gerek yok, böyle davranmaya devam ederseniz bu millet bitirecek sizi zaten…
Kendi partisinden seçim sonuçlarına bakıp “Artık bittik, bitiyoruz” yorumunu çıkaranlara karşı bir savunma söylemi.
Demek ki parti içinde de böyle bir algı var.
.
Ne diyor?
.
“Her seferinde düştüğümüz yerden doğrulduk kalktık ve yolumuza kararlılıkla devam ettik.”
Demek bu sefer de bir düşüş olduğu kabul ediliyor.
.
“Biz bugünlere bir anda gelmedik” lafı da var arada.
Doğru, “3Y” ile gelindi.
“Yasaklarla,
Yoksullukla,
Yolsuzlukla savaş edeceğiz” diyerek gelinmişti.
Herhalde unutuldu.
.
“Bunlar AK Parti'nin nasıl bir parti olduğunu anlamamışlar. Bunlar nereden nasıl geldiğimizi anlamamışlar.”
Son yerel seçimde seçmenler iyice anladı sanırım.
.
“Bugünden itibaren halkımızın içine gireceğiz, başımız dik şekilde milletimize hizmeti sürdüreceğiz. Bu harekette şımarıklık olmaz.”
Demek bir şımarıklık sezilmiş.
Belki de “Monaco’dan yollanan Istakoz resmi, başkanlık makamında ortaya çıkan Jakuzi” moralleri bozmuş ve şımarıklık olarak addedilmiştir.
.
Şu söylem de boşuna değildir;
“Halkın tepkisini çeken her türlü tavırdan, davranıştan, lüksten, şatafattan, kibir, gurur ve çekişmeden uzak durmalıyız. Gönüller kazanmalı, her kesime ulaşmalı ve icraatlarda ayrım yapmayarak tüm kesimleri gözeten çalışmalar yapmalıyız…”
.
Ne diyor?
“Kibirden, lüksten, şatafattan, gururdan…”
Sizce hangi partiliyi tarif ediyor?
.
“Sümme haşa huzurdan, bizde öyle şey olmaz! Yıkılın karşımdan bre zındıklar!”
.
En hassas yeri ise şurası;
“…her kesime ulaşmalı ve icraatlarda ayrım yapmayarak tüm kesimleri gözeten çalışmalar yapmalıyız…”
Yıllardan beri “AKP’li ve diğerleri” diye ayrılan seçmen sandıkta bu şekilde cevap vermiş.
Belli ki sizde de bunun sebebi anlaşılmış.
.
Bu arada sandığa gitmeyenler de var.
“Sandığa gitmeyenlerin ve gidip farklı tercihte bulunan vatandaşlarımızın mesajlarını en doğru biçimde okuyacağız. Muhasebe sürecimizi neticelendireceğiz. Partimizin tökezlemesini bekleyen rakiplerimizi asla sevindirmeyeceğiz.”
.
Tüm bunlardan ders çıkaracaklarını, AKP’nin kuruluş ayarlarına geri döneceğini sanarak içimizden “Oh” çekerek beklemeye geçecekken, şu söylem geliyor peşinden;
“… Sonuçlara bakarak bunun bir yerel seçim olduğunu unutup şımaranlar olduğunu görüyoruz. Genel seçim havasına girmek suretiyle sanki ülkeyi yöneteceklerini zanneden zavallılar...” söylemini duyunca birden hatırladık;
“… kibir, gurur ve çekişmeden uzak durmalıyız.” lafını söyleyen kimdi?
Anlaşıldı ki;
“Eski tas, eski hamam…”
KARANLIK SULAR
İYİ Parti’de istifalar durmuyor.
İstifa eden üst düzey yönetici ve milletvekili açıklama yapıyor ve diyor ki; “İYİ Parti’nin merkezden uzaklaştığını görüyorum, o yüzden…”
.
O kadar sene içinde yer aldığı partiden, milletvekili olduktan sonra anlamış, ayrı gittiğini.
.
Zor be!
Seçildiği partiden istifa etmek kolay da, milletvekilliğinden istifa etmek hakikaten zor.
Madem çok gururlusunuz, vekillikten de istifa edin o halde!
Zira aldığınız maaşı seçmeniniz veriyor, o partiden aday olduğunuz için size oy verildi, istifa gündeme geldiğine göre vekilliği de bırakmanız gerekiyor.
Lütfen gereğini yapınız.
.
Gelelim seçim yenilgisine.
Herkes Meral Akşener’i suçluyor.
Sebep?
“İttifaksız yerel seçime girdi” diye.
.
İyi de kardeşim ne çabuk unutuldu.
Bu kararı Akşener tek başına almadı ki.
.
Akşener, “İttifaksız seçime girme” kararını açıkladığı zaman parti içinden çok tepki aldı.
.
Bunun üzerine partisinin 50 kişilik Genel İdare Kurulu’nu (GİK) topladı ve onlara dedi ki;
“İşte demokrasi, ben karışmıyorum alın kararınızı ben harfiyen uygulayacağım… Hatta ben de oy kullanmayacağım…”
.
Sonuçta ne oldu?
İYİ Parti Genel İdare Kurulunda yapılan gizli oylamada “İttifak yapalım” diyenler 14 kişi, “Seçime kendi adaylarımızla girelim” diyenler 35 kişi oldu.
Böylelikle seçime “İttifaksız girme kararı” alındı.
.
Alınan bu kara da Akşener’in rolü büyük mü?
Büyük.
Kendisine göre bir takım hesaplar yapmış mıdır?
Yapmıştır.
Ama tutmadı.
O da bunun sorumlusu olarak “Seçimli olağanüstü kongre kararı” aldı ve “Kendisinin aday olmayacağını” açıkladı.
.
Böylece İYİ Parti “Okyanusta yelkenleri yırtılmış, kürekleri kaybolmuş rüzgârlı havada dalgalarla bir o yana, bir bu yana savrulan tekne gibi” ortada kalakaldı.
.
3 kişi başkanlık adaylığı için açıklamalar yaptı.
Ama şu gerçek ki, partiyi yeniden toplamak, rayına oturtmak biraz zor gözüküyor.
.
Türkiye siyasi tarihine damgasını vuran İYİ Parti artık yara almıştır.
Kaptanın gemiyi terk etmesi ile çaresiz şekilde karanlık sularda gezen İYİ Parti’de yüksek seviyede bir mucize beklenmektedir.
.
Bu durumdan kendisine pay çıkaracak ve sebeplenecek kim var?
Haydi onu da siz düşünün…
NE OKUNUYOR?
Ekrem İmamoğlu siyasi tarihimize uzun yıllar damga vuracak siyasi bir figür olarak karşımızda duruyor.
.
Siyasi zekâsıyla, izlediği politikalarıyla, konuşmalarıyla, sabırlı duruşuyla uzun bir süre siyasi arenada yer alacağa benziyor.
.
Bu yer sadece Belediye Başkanlığı olmaz, belki Genel Başkanlık, Cumhurbaşkanlığı hatta “Yeni kurulacak bir siyasi partinin başkanlığı” bile olabilir.
Zira yaşı daha çok genç.
CHP içinde parlayan bir yıldız olsa da, siyasi yelpazenin diğer kesimlerinden de kuvvetli bir alkış almayı başarıyor.
.
İstanbul’u kazanmasındaki başarısı, merkeze yakın siyaseti seçmenin önüne “Serpme kahvaltı gibi” sunmasından geçti.
Belli bir menüyü değil, herkesin istediğini alabileceği bir çeşitlilik sundu.
.
Siyasette her eve lazım olan “Merkez sağın” olmazsa olmaz olduğunu kabul edenlerden biri olduğu açıkça ortaya koydu ve bunun ekmeğini yedi.
Siyasetini kabul ettirmek için (etrafına topladığı aynı düşüncedekilerle) partisine de defalarca müdahalelerle bulundu.
“Değişim kabuğunun içinde” bu düşünceyi hayata geçirdi ve başarılı oldu.
.
Tüm bunları bir kenara koyduk.
.
Şimdi elime geçen bu resmi görünce, bazı düşüncelere daldım...
.
Siyasi tarihimizin şu an yaşayan ve ayakta duran Merkez sağ duayeni kim?
Hüsamettin Cindoruk.
.
Seçim bitmiş, işler yoluna girmiş, herkes koltuğuna oturmuş.
En yakın seçime daha 4 yıl var.
Bak keyfine değil mi?
.
Herkes rehavet içindeyken Ekrem İmamoğlu Hüsamettin Cindoruk’u ziyaret etmiş ve gayet samimi şekilde bir fotoğraf çektirmiş.
.
Siz de bakın!
İyi bakın!
Bu resme bakınca bir şeyler okumak geliyor mu içinizden?
Ben okuyorum.
Çok anlamlı bir foto.
.
Peki, ne mi okuyorum?
Hah işte!
Siz ne okuyorsanız, ben de onu okuyorum.