Milli bayramları içinde Çocuk Bayramı olan ender ülkelerden biridir güzel ülkemiz.
Hele hele TBMM’nin kuruluş gününün çocuklara bayram olarak verilmesi, çocuklara verilen önemin yüksekliğini göstermektedir.
Bu bayram ulusal egemenlik bayramıdır aynı zamanda. Milletin egemenliği, memleketin bağımsızlığı elbette son derece önemlidir.
Milletin kendi kendini yönetmesine ne kadar önem versek de seçim ve seçim sistemlerinin demokratik olmadığı bir gerçektir. Son yapılan seçimlerde bile millet seçmek zorunda bırakıldı. Bu konuda ülkenin en gelişmiş kurumları bile sınıfta kalsa da egemenlik yine de kayıtsız şartsız milletindir.
Ülkenin barışık sistemi çok darbe aldı. Siyasi parti liderleri, iktidar olsun, muhalefet olsun resmi bayramlarda bir araya gelirlerdi. Barış ve hoşgörünün oluştuğu ortamlarda birlik ve beraberlik mesajı verirlerdi. Günümüzde birbirlerinin yüzüne bakacak halleri kalmadı neredeyse. Milletin bu gelişmelerden mutlu ve memnun olduğunu hiç kimse söyleyemez. Ötekileşen ve kutuplaşan yapı sürekli gelişiyor.
Yetmişli yıllarda iletişim araçları çok yaygın değildi. Köy yerlerinde bile anlı şanlı bayramlar kutlanır halk bayramları coşku içerisinde izlerdi.
Bayram hazırlıkları haftalar öncesinde başlardı. Kâğıttan şiir okumak yoktu. Şiirler ezberlenir, kürsüde şiir okuyanlar yüksek sesle şiirler okurdu. Bando ve folklor ekipleri çok sıkı çalışmalar yapar, bayramlarda müthiş gösteriler sunarlardı.
Şiir okuyacak çocuklar günler öncesinde sesleri gür çıksın diye yumurta içmeye başlarlardı. Heyecanın bini bir para. Heyecanlar şaşıranlar olurdu ama görevli öğretmenlerin desteğiyle bütün çocuklar ezberledikleri şiirleri boğazları yırtılırcasına okurdu.
Bando takımı önde, tüm okul arkada, öğretmenler sınıflarının başında köyü tur atarak bayram yerine gelirlerdi. İşlerini güçlerini tamamlamış, hayvanlarının bakımını yapmış köylüler de öğrencilerin peşinden bayram yerine akın ederlerdi.
Bayram yerinde önce İstiklal Marşı okunur, ardından günün önem ve anlamını içeren konuşmalardan sonra şiir okumalar başlardı. Ne mikrofon ne de hoparlör vardı. Millet kendi arasında konuşmaz, gürültü yapmaz, pür dikkat şiir okuyan çocukları izlerdi. Okunan şiirler pek değişmese de farklı çocukların ağzından bir başka okunurdu.
Folklor ekibi, davul, trampet ve gırnata eşliğinde canlı olarak çalınan oyun havalarını icra ederdi. Oyunlar mı? Yöresel de olabilir veya sorumlu öğretmen hangi oyunları biliyor ise onlar oynanırdı. Muhteşem gösteriler köylüyü adeta coştururdu.
Bayramlarda bütün etkinlikler heyecan içinde gerçekleştirilirdi. Millet coşku içinde izlerken çocuklar görevlerini yerine getirmenin gururunu yaşardı.
Şimdi bu okulların yerinde yeller esiyor. Kırk bin okuldan altı yedi bin kadarı açık. Çoğunda folklor ekibi yok. Şiirler kâğıttan okunuyor. Adet yerini bulsun diye kutlamalar yapılıyor. Cumhuriyetin değerleri zayıflıyor. Nerde eski bayramlar derken aslında dama taşı sayılabilecek ortak değerler ve paydalar hızla zayıflıyor.