“Yetmez ama Evet” sloganlarıyla anayasaya destek verenlerin hüsrana uğradığı apaçık ortada.
2010-11-12 yıllarında Taksim’de yapılmasına müsaade edilen 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın Taksim’de kutlanma izni, daha sonra “Yasak hemşerim” emriyle kaldırılıverdi.
.
Hâlbuki Anayasamızda toplanma özgürlüğü, temel bir insan hakkı ve demokratik bir toplumun önemli bir unsuru olarak kabul ediliyor.
.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda, toplanma özgürlüğü Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınmıştır.
Bu maddeye göre;
“Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”
.
Ancak, bu hakların kullanılmasıyla ilgili “Bazı kısıtlamalar” da bulunmaktadır.
.
Toplantı ve gösteri yürüyüşleri, başkalarının hak ve özgürlüklerine zarar vermemek şartıyla serbestçe yapılabilir.
.
Ancak;
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin, kamu düzeni ve güvenliği ile milli savunma veya kamu sağlığı ve genel ahlak açısından tehlike arz etmemesi gerekmektedir.
Bu kısıtlamalar, toplumun düzenli ve huzurlu bir şekilde bir araya gelme hakkı ile kamu düzeni ve güvenliği arasındaki dengeyi korumayı amaçlar.
Bu çerçevede, toplanma özgürlüğü, Anayasa’nın temel ilkelerinden biri olarak Türkiye’de yasal bir koruma altındadır.
.
2014 ve 2015 yıllarında 1 Mayıs’ın emekçilere kapatılmasının ardından başvurulan AYM verdiği kararla “Toplanma özgürlüğünün ihlal edildiğine” hükmetti.
.
Böyle olmasına rağmen 2024 yılına kadar bu “Yasak” uygulandı.
.
Önümüzdeki günlerde gündeme gelecek olan “Yeni Anayasa” tartışmalarında İktidar, bu soruya nasıl cevap verecek?
.
Daha önce Taksim’i işçilere açan hükümet başkanı Erdoğan, şu cümleleri kullanmıştı:
“1 Mayıs 2010, Türkiye’nin nasıl değiştiğinin, olgunlaştığının, tabularını nasıl yıktığının, statükoyu nasıl aştığının, tahrik ve provokasyon korkularından nasıl sıyrıldığının somut bir abidesidir. Türkiye, bu manzara, bu bayram havası için tam 32 yıl beklemek zorunda kaldı. Dün 32 yıl sonra bu nihayet gerçekleşti, Türkiye nihayet bunu başardı. Taksim’deki dostluk, kardeşlik ve dayanışma tablosu, Türkiye’nin çetelerle mücadelesinin bir eseridir aslında. Yakın tarihte uygulamaya konan senaryoların tamamı bugün sorgulanıyor, gün yüzüne çıkıyor. Belki Taksim’in 32 yıl kapalı kalmasını sağladınız ama nihayetinde Türkiye, Taksim’de işçiyle, memuruyla kucaklaşıyor.”
.
Durum böyle özetlenmişken sonra ne oldu da yasaklandı?
.
Bugün Anayasal hakları engelleyen iktidar, Yeni Anayasa’da neyi amaçlayacak acaba?
PUSU VE BIÇAK!
Bu ülke ne hale geldi?
İşte haber;
“Ankara’da bir lise öğrencisi, okula elektronik sigara getirdiği için ailesine haber veren öğretmenini pusu kurup bacağından bıçakladı…”
.
Çocuğun yaptığına bakar mısınız?
Okula Elektronik Sigara getirmiş.
Yakalanmış.
Öğretmeni velisine haber vermiş.
Talebe okula bıçak getirmiş.
Pusu kurmuş.
Ve öğretmeni okul içinde bıçaklamış.
.
Bizim çocuklarımız, torunlarımız da o okullarda okuyor.
Öğretmenler canla, başla çalışıyor.
Okul çalışanları zor şartlarda görev yapıyor.
“Allah korusun” diyorum ve güvenlik tedbirleri kapsamında daha dikkatli olunması gerektiğine inanıyorum.
DÜNYA DÜZ MÜ?
Şu yüzyılda insanlık tarihine geçecek bir tespit var.
Bu tespit, gerçekler ve bilim karşısında insanların körü körüne nasıl muhalefet ettiğinin göstergesi.
.
Bu insanlar şuna inanıyor;
“Dünya düzdür…”
.
Gezegenimizin yuvarlak değil düz olduğunu savunan insanların sayısı ise gittikçe artıyor. Brezilyalı araştırma şirketi Datafolha’ya göre, “Brezilya’da nüfusun yüzde 7’si, yani 11 milyon kişi” dünyanın düz olduğuna inanıyor.
.
İlk insanlar çoğunlukla dünyanın düz olduğunu varsaymışlar.
Fırat ve Dicle arasında dönemin en gelişmiş medeniyetini inşa edip yazıyı icat eden “Sümerler, Eski Çinliler, Bâbilliler ve
Hintliler” ellerindeki verilere dayanarak yerkürenin düz olduğunu düşünüyorlarmış.
.
Eski Yunan’da ise önceleri “Yerin düz olduğu fikri” kabul görse de “Parmenides, Eflâtun ve bilhassa Aristo” dan sonra dünyanın yuvarlak olduğu fikri kesin kabul görmüş.
.
Erken Mısır ve Mezopotamya düşüncesinde, dünya okyanusta yüzen bir disk olarak tasvir edilmiş.
.
İbranilere göre Dünya’yı cennetten ayıran, üstünde kemerli bir kubbe bulunan suda yüzen bir disk olduğuna inanmışlar.
.
Antik Çin’deki egemen inanç, Dünya’nın düz ve kare, göklerin ise yuvarlak olduğuymuş.
.
Hıristiyanlığın ortaya çıkmasından sonra
Ortaçağ kozmolojisinde fazla bir ilerleme kaydedilmemiş ve bu dönemde Hıristiyanlık kozmolojisinin etkisiyle yerin düz olduğu görüşü kabul görmüş.
.
Fakat Müslüman bilginlerin kahir ekseriyeti
Batlamyus’un usullerine uyarak “Dünyanın yuvarlak olduğu düşüncesini” daha ilk dönemlerden itibaren kabul etmişler.
.
Ancak son yıllarda başta ABD’de “Düz Dünya Konferansı” gerçekleştirildi.
.
“Dünyanın düz olduğunu” iddia eden yüzlerce kişi “Ufuk çizgisine bakın, dümdüz”, “Bu şeytanın en büyük yalanı…” şeklindeki sözlerle kendilerine taraftar topluyorlar.
.
Ünlü Rapçı B.o.B, Twitter’de paylaştığı bir mesajda takipçilerini dünyanın düz olduğuna ikna etmeye çalıştı.
.
Yunan filozofu “Aristoteles” 2000 yıl önce “Gökyüzü Üzerine” adlı kitabında şöyle demişti;
“Yıldızları gözlediğimizde sadece Dünya’nın yuvarlak olduğunu değil, çok büyük olmadığını da açıkça görüyoruz. Pozisyonunun güneye ya da kuzeye doğru azıcık değişmesi ufuk çizgisinde bariz bir değişime yol açar.”
.
Yunan düşünürü ve matematikçi “Eratosthenes” ise daha da ileriye giderek Dünya’nın çevresini ölçmeyi başarmıştı.
Mısır’da bir şehirde öğle vakti güneş tam tepedeyken başka bir şehirde henüz o kadar yükselmemişti.
Eratosthenes iki şehir arasındaki mesafeyi biliyordu. Güneşin her iki yerde ne kadar yükselmiş olduğunu ölçüp biraz trigonometri hesapları yaparak doğru cevabı yaklaşık olarak bulmuştu.
.
O günden bu yana en azından eğitimli insanlar Dünya’nın yuvarlak olduğunu biliyor.
.
Daha yakın tarihte, 1519-1522 yılları arasında ise Portekizli kâşif “Ferdinand Magellan” Dünya’nın etrafını dolaştı.
Dünya düz olmuş olsaydı aynı noktaya geri dönemeyecekti.
.
Dünyanın düz olup olmadığını tartışmak şu teknoloji ile bilim dışı olarak tanımlanabilir.
Ama insan bu, her şeye inanabiliyor…
NUSH İLE
Hani bazen insan düşünüyor.
“Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.” sözü doğru mu diye.
.
Yani diyor ki;
“Nasihat ile uslanmayanı uyarmalı, uymayanı dövmeli…”
.
Adamın biri Okmeydanı’nda bir iş yerine sigara elinde giriyor.
Bunu fark eden işyeri sahibi kendisini nazikçe uyarıyor ve
“Beyefendi mekânda sigara içmek yasaktır. Lütfen elinizdeki sigarayı söndürünüz” şekline yakın kelimelerle uyarıyor ve dışarı davet ediyor.
Ancak adam bu tavra sinirlenip esnafa bağırmaya başlıyor.
.
Dedim ya “Uyarı” yapılmış vatandaş, hala uymamaya ısrar ediyor.
.
Sonra ne mi oluyor?
Bağırtıları duyan etraftaki esnaf, olayı anlayınca vatandaşa toplu halde saldırıyorlar.
Bu da “Kötek” kısmına giriyor.
.
Bir kişiye toplu halde saldırmak aslında racona sığmaz.
Ama vatandaşın anlamsız ısrarına karşılık esnaf dayanamamış sanırım.
.
Hep anlatıyoruz, yazıyoruz ya!
“Ne hale geldik!” diye.
.
Sadece insanlar mı?
İstanbul’da esnafın beslediği bir kedi de gelene geçene şiddet uyguluyormuş.
.
Görüntüleri sosyal medyada viral olan kedinin ismini çevre esnafı, “Yedi Bela Hüsnü” koymuş.
.
Caddeden geçen her köpeğe ve canının istemediği herkese saldıran çılgın kedi, resmen terör estiriyormuş.
.
Kendinden katbekat büyük köpeklere anlamsızca ve hunharca saldıran kedinin bu tavrı anlaşılamamış.
.
Ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmelerden etkilenen bir takım vatandaşların anlamsız davranışlarına şahit olurken, bir kedinin bu tavırları sergilemesine kimse anlam veremiyormuş…