Seçim geçti 2 ay oldu neredeyse.

Belediye Başkanı değişti,

Müdürler değişti,

Ama bizim evin önündeki marketin çöplüğü değişmedi.

.

Beş bin kere yazmışlığım var.

Zamanın Temizlik işleri müdürü ile konuşmuşluğumuz var.

Marketlerin kendi çöp kutuları olacağı konusunda söz almışlığım var.

Sonuç.

Bütün sokak çöp yuvası.

Sebep, zincir market…

.

23 Nisan Köprüsü’nden (yasak olmasına rağmen) geçen motosikletlerle ilgili beş yüz bin kere yazmışlığım var.

Bir kamera konsa, tespit edilse insandan fazla motorun geçtiği belli olacak.

Köprüden geçen vatandaşa korna çalıyorlar.

Taciz ediyorlar.

Sadece Pazar kurulduğu zaman trafik polisi gelip ceza kesiyor, diğer zamanlar?

Burada resmen bir terör var.

İlgilisi gelip ilgilense iyi olacak gibime geliyor.

Yoksa ben beş yüz bin defa daha yazmaya devam edeceğim.

.

Caddelerdeki motosiklet terörü ise başka mevzu.

.

Arabaların arasında slalom yaparcasına geçen mi istersiniz?

Kırmızı ışıkta arkalardan gelip en öne geçerek trafiği aksatmalarını mı istersiniz?

Başka zaman hız rekorları kıran motosikletlerin, bazen de trafiğin tam ortasından kağnı arabası gibi giderek trafiği altüst etmesini mi istersiniz?

Çarşıda, uygunsuz olarak kaldırımlara park etmelerini mi istersiniz?

İskele meydanında bisiklet yoluna bile park etmelerine bile aldırılmıyor.

Buna derhal bir çözüm bulunmalı, bir eğitim ise kesinlikle verilmeli.

Her önüne geçene ehliyet verilmemeli.

.

Ehliyet demişken, arabaları kullanan sürücülere de bir lafım var.

.

Dikkat edin “Sürücü” diyorum.

Zira “Şoför” olunabilmesi için insanın çok ekmek yemesi lazım.

.

Adam önümde giderken birden, “Dörtlü falşörleri” yakıyor.

Bakıyorsunuz sağa çekip duruyor.

.

Peki bu dörtlüler ne zaman yakılır?

.

Şu durumlar işaret ediliyor kurala göre;

“Dörtlü flaşör, araçta normal dışı bir durum olduğunu diğer sürücülere bildirmeye yarar.”

.

“Durulmaması gereken bir yerde durulduğunda veya acil bir durumda (araçta hasta olduğunda) kullanılır.”

.

Peki bizde?

Bunları yaktın mı her şey serbest anlamına gelir.

Kısaca; arkadan gelen aracı acil bir durumda ikaz etmek için kullanılır.

.

Sürücü veya kendisini şoför sanan kişi, sinyal verip sağa yanaşacağına, dörtlüleri yakıp yanaşıyor.

Sinyal vermenin usulü var tabi.

Vatandaş bunu “Bilmediğinden” dörtlülere asılıyor.

Biz arkadan gelenler ne yapacağımızı şaşırıyoruz ve basıyoruz frene.

“Öndeki araç şoförü acaba ne yapacak?” diye merakla bekliyoruz.

.

Kepez’deki Yıbaşı Sokağı’nın sonundan (sahile doğru giderken) sola dönüşün “Yasak” olmasına bir türlü anlam veremedim.

Anlayan varsa beri gelsin.

.

Ayrıca onca paralar harcanıp yapılan Kepez Sahil Yolu’na engeller konularak geçişi imkânsız kılma girişimine de pek aklım yatmıyor.

Güzelim yol sırf bu sebeple bomboş duruyor.

.

Köprü geçişleri bir servet değerinde.

“Köprüler yaptık, otoyollar yaptık” dendiğinde alkışlayanlar neden köprüden geçmiyor?

Haydi!

Köprü orada arşın burada, geçsenize.

.

“Deli Dumrul” lu bilmeyeniniz yoktur.

Şöyle denir;

Deli Dumrul’un susuz derenin üzerine kurduğu köprüden “Geçenden beş akçe, geçmeyenden on akçe” alması Türk halk kültüründe bir deyim haline dönüşmüş durumdadır.

Bu ifadeye bazen şu şekilde de rastlanır: “Geçenden otuz, geçmeyenden döverek kırk akçe”

.

Şimdi bizler köprüden geçersek para ödüyor muyuz?

Ödüyoruz.

Peki geçmezsek?

Zamlarla dövülerek yine ödüyoruz.

Desenize tarih tekerrür ediyor.

.

Çanakkale trafiği için düşünülüp açılan Sarıçay Köprüsü çare oldu mu bilemem ancak esas çare şudur;

Havaalanının altından, çevre yoluna doğru 1 veya 2 tünel yapmak.

Hem gidiş için, hem de geliş için Çevreyolu’na müthiş bir kısayol olacaktır.

Bir düşünün derim.

 

ÖRDEK SENDROMU

“Sendrom” de yeter.

Sana yüzlercesini saysınlar.

.

Peter Pan Sendromu.

Munchausen Sendromu.

Don Juanizm Sendromu.

Othello Sendromu.

Yabancı El Sendromu.

Capgras Sendromu.

Stockholm Sendromu.

Cotard Sendromu.

.

Bunların yanında daha neleri var;

Joubert Sendromu

Tay Sachs Hastalığı

Smard1 (Spinal Muscular Atrophy With Respiratorydistress Type 1

Rubinstein-Taybı Sendromu

Down Sendromu

Wıllıams Sendromu

1p36 Delesyon Sendromu

4p Delesyon Sendromu (Wolf-Hirschhorn Sendromu)

18p Delesyon Sendromu

Angelman Sendromu

Prader Willi Sendromu

22q13.3 Delesyon Sendromu (Phelan-Mcdermıd Sendromu)

Duchenne Musküler Distrofi

Nörofibromatöz

Marfan Sendromu

Turner Sendromu

Frajil X Sendromu

Otizm

Asperger Sendromu

West Sendromu (Infantil Spazm)

Moebius Sendromu

Zellweger Sendromu

Cockayne Sendromu

Guillain Barre Sendromu varmış.

.

Daha mı?

Neler neler?

Buraya yazsam sayfalar almaz.

.

Ama şu “Ördek Sendromunu” yazmak istedim.

.

Bir çift düşünün.

Evden çıkıp sinemaya gidiyorlar.

Adam karısına geç hazırlandığı için kızıyor.

Asansörde tartışarak iniyorlar.

.

Yolda trafik sıkışıyor.

Adam bir yandan kendisini sıkıştıran araçlara bağırıp çağırıyor, bir yandan da geç kalmalarına sebep olan karısına saydırıyor...

Park yeri bulamayıp bir on dakika da öyle dolanıyorlar ve tam bir sinir harbi yaşıyorlar.

.

Film de hoşlarına gitmiyor.

Çıkışta bu sefer kadın, kötü bir film seçtiği için eşini suçluyor.

Tartışarak eve dönüyorlar.

.

Şimdi gelelim sosyal medyaya.

Siz bu çiftin arkadaşı olduğunuzu düşünün.

Evinizde pijamalarla huzur içinde oturuyorsunuz.

Bu arada Instagram’a arkadaşınızın fotoğrafı düşüyor.

İki tane gülümseyen yüz, kucakta kocaman bir patlamış mısır paketi, arka planda filmin afişi.

Fotoğrafın altında şöyle yazıyor; “Harika bir bahar akşamı, enfes bir film, patlamış mısır ve aşkım.”

Cümlenin sonunda bir de kalp var.

.

Moraliniz bozuluyor.

“Ben evde atletle oturuyorum. Millet nasıl da eğleniyor!” diye canınızı sıkıyorsunuz.

.

İşte sosyal medyanın illüzyonu bu.

Herkes ucu bucağı olmayan bir podyumda ha bire poz veriyor.

Seyirciler de bu büyük kıyaslama oyununa ha bire özeniyor.

Sosyal medyada mutlu gözükmek için harcanan çok büyük bir gayret var.

Ama ekranda bu gayret gözükmüyor. Stanford Üniversitesinde konuyla ilgili çalışmalar yapan araştırmacılar işte bu durumlar için bir kavram geliştirmişler; “Ördek Sendromu.”

.

Ördekler gölün üzerinde hiçbir çaba sarf etmiyormuş gibi, rahat ve dingin bir şekilde süzülürler.

Gölün altında kalan ayakları bir makine gibi çalışır ama dışarıdan bakınca hiç belli olmaz.

Sosyal medyada suyun altında kalan kısımlar da ekranda gözükse, inanın kimse moralini falan bozmaz.

(Alıntıdır)