Yapay zekâlı olarak üretilen biyolojik bir robot, “İnsanlığa zarar veremez” şeklindeki şifresini bir şekilde kırar.

Buna karşılık, geleceği tahmin eder ve insanlığa karşı savaş açar.

Düşüncesi şudur:

“Savaşı bitirmenin ve dünyayı kurtarmanın tek yolu insanlığı bitirmektir…”

.

Bu bir film senaryosu.

Şimdilerde gösterime giren ve başrolünü Jenifer Lopez’in oynadığı “Atlas” adlı film.

.

Diğer rollerin “Simu Liu, Sterling K. Brown, Abraham Popoola ve Mark Strong” tarafından paylaşıldığı filmde insanlığı kurtarmak için Jennifer Lopez (Atlas) harekete geçerek zorlu bir mücadeleye girişir.

İnsanlığı tehdit eden yapay zekâyı devre dışı bırakmaya çalışan Atlas, bunun için en çok korktuğu şey başka bir yapay zekâ ile çalışmak zorunda kalmasıdır.

.

Konu şimdilik bize yabancı gelse de geleceğe dair önemli bir gönderme yapmış.

Günlük hayatımıza yeni yeni giren “Yapay Zeka” ile ne yapacağımıza bir an önce karar vermeli ve bazı sınırların çizilmesi için kuralları net ve sert koymalıyız.

.

Kendilerini biyolojik bir ruh olarak gören yapay zekâlı robotlar, dünyanın gidişatını görüp kendilerine de zarar geleceğini anladıklarında bu girişimi başlatmaları kaçınılmaz olacaktır...

.

Bizden daha fazla düşünen ve bizden daha fazla hareket kabiliyeti olan bir robotu durdurmak için bir düğme muhakkak olmalı.

Yoksa insanlığın sonu güneşten, göktaşından veya nükleer silahlardan değil, “Kendi ellerimizle ürettiğimiz robotlardan” olacaktır.

.

Bu ay gösterime giren bir başka film ise “Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık…”

.

Maymunlar Cehennemi üçlemesinin son filmi olarak sunulan bu filmde, dünyayı ele geçiren Sezar adlı maymunun saltanatı anlatılmış.

.

Gelecekte yine insanların gölgede kaldığı bilim-kurgu filmi olarak anlatılmış.

.

Film, Maymunların hüküm sürdüğü insanların ise ikinci sınıf olarak yaşadığı bir evrende geçiyor.

Sezar’ın saltanatından birkaç nesil sonra, hâkim tür maymunlar olurken insanlar gölgelerde yaşamaya itilir.

.

Yeni ve acımasız bir maymun lideri olan Sezar, güçlü bir imparatorluk kurar.

Bu sırada genç bir maymun, geçmiş hakkındaki bildiklerini sorgulayacağı macera dolu bir yolculuğa çıkar. Zorluklarla dolu bu yolculuk, onun hem maymunların, hem de insanların geleceğini tanımlayacak seçimler yapmasına neden olur.

.

Film anlayanlara çok şey anlatıyor.

Aynı Atlas gibi bu filmde de insanlığın yanlışları üzerine harekete geçen maymunları anlatıyor.

.

Filmin konusunda şu anlatılıyor:

“İnsanlığın büyük suçları, artık kendisi yok olmanın eşiğine gelmiş olsa bile başka türleri de zehirliyor. İnsanlık tarihini öğrenen maymunlar, bizden yanlış dersler alıp yeni bir tiranlığın hayallerini kuruyor.”

.

Son günlerde yaşanan “Filistin katliamlarına baktıkça” ve de Dünyadaki Müslüman ülkeler başta olmak üzere, medeni sayılan diğer ülkelerin de duyarsızlığını gördükçe; filmlerde insanoğluna yapılanların pek de haksızlık olmadığı kanısına varmamak elde değil…

.

Dünyamızda yaşananlar karşısında en vahşi yaratık olarak insanı bilmek, sadece bizi değil, yapay zekâlı robotları ve hatta maymunları bile rahatsız edeceğe benziyor.

Ama biz hala rahat durmuyoruz…

 

EŞEK

Ülkemizde “Köpekleri uyutalım” kampanyası başlatılmaya çalışılıyor.

Çünkü tüm dertlerimiz bitti sıra köpeklere geldi.

.

İktidarın sürekli yapay gündem oluşturmasına balıklama atlayan bizler sayesinde, 20 senedir batmış bir ülke haline gelen şu ortamda hala iktidardalar.

.

Biz köpeklerle uğraşırken Kıbrıs’ta da başıboş eşeklerin kazalara yol açması ve tarlalara zarar vermesinden şikâyetçi olan halk, “Eşekleri uyutalım” şeklinde bir istek de bulunmuşlar.

.

Kıbrıs bilindiği üzere eşekleri ile meşhurdur.

.

Rauf Denktaş’ın meşhur sözü ise hala akıllardadır.

Rahmetli; “Kıbrıslı diye bir millet yoktur. Adada Türkler ve Rumlar vardır. Sadece eşekler gerçek Kıbrıslıdır” demişti.

.

Kıbrıs eşekleri ile ilgili Şair Eşref’in de birkaç anısı vardır.

.

Dönemin İzmir Valisi ünlü “Kıbrıslı Sadrazam Kâmil Paşa”, Kıbrıs’a geziye giderken Adana Vali Muavini olarak kendisini uğurlamaya gelen Şair Eşref’e “Bir isteğin varsa getireyim” diye sormuş.

Eşref önce “Sağlıkla geliniz” şeklinde cevap verse de aşırı baskı sonucu:

“Paşam görüyorsunuz artık yaşlandım, yokuş da çıkamıyorum. Bana bir Kıbrıs Eşeği getirirseniz, duacınızım” demiş.

Kamil Paşa KIbrıs dönüşü kendisini karşılamaya gelen Eşref’i görünce (biraz da muziplik olsun diye), “Aaa! Affedersin Eşref istediğini getirmeyi unutmuşum, seni görünce eşek aklıma geldi” der.

Eşref lafın altında kalır mı?

“Aman paşam üzülmeyin, siz geldiniz ya o yeter. Siz sağ olun” diye cevap vermiş.

.

Şair Eşref zamanında Sadrazam Kamil Paşa millete “Eşek” demiş.

Eşref çok kızmış tabi ve almış kalemi eline yazmış:

Millete erbabı mansıptan biri

“Eşek” demiş,

Reddedilmez böyle bir söz

Amma ki pek can sıkar…

Olsa da millet eşek,

Eşek diyen bilmez mi ki:

Sadrazamlarla valiler de

Milletten çıkar…

.

Kıbrıslı Sadrazam Kâmil Paşa’ya takmış Şair Eşref.

Ona bir gönderme yazmış;

Kişi kamil oldu mu,

Üstat mertebesinde,

Ona madde üstünde

Bir değer vereceksin…

Baktın ki; hali, tavrı değişti

Meclise gelişte,

Çüüşşş! deyip,

Sırtına bir semer vereceksin.

.

Sair Eşref bir gün eşeğine binmiş yolda giderken, arkadan İzmir Valisi Kâmil Paşa’nın arabası ile gelmekte olduğunu görmüş.

Yol vermek için eşeğini sağ tarafa çekmiş fakat yolun kenarında ise oldukça büyük bir çukur varmış.

Bunu gören Kamil Paşa espri olsun diye:

“Eşref, çok kenara çekilme, çukura düşersin” deyince Eşref’in dilinden şu sözler akıvermiş;

“Merak etme Paşam, eşek kâmildir…”

*Kamil: Olgun, bilgili

 

YAŞ 65

Habire “65 yaş üstündekiler” diyorsunuz da dünyanın suçunu bize yüklüyorsunuz ya!

.

Bizler var ya bizler!

İlkokulda yurt bilgisi, lisede mantık sosyoloji, felsefe, okuyan,

İlk ve ortaokul ile liseyi karne notu kaç olursa olsun bitirme sınavına girerek bitirmiş bir nesiliz...

Onun için biz, kim 500 milyar ister programında 15 bin lirayı hiç joker kullanmadan %90 kazanabilen nesiliz.

.

Bizler var ya bizler!

Biz her dönem 3 yazılı 1 sözlü imtihan olan nesiliz...

Biz kopya çeken ama kopya hazırlarken öğrenen bir nesiliz...

Biz anasını babasını bakım evine terk etmeyen; yakınının, dostum dediğinin cenazesine “Tatildeyim” diye gelmeyen nesil değiliz...

.

Bizler var ya bizler!

Biz şahsiyet sahibi olması için her şeyden sorumlu tutulan, kendine güvenen, sevgiyi saygıyı fedakârlığı, dostluğu, vefa duygusunu, yerine göre başkalarının yasamı için kendi yasam tarzından fedakârlık eden nesiliz...

.

Bizler var ya bizler!

Biz arkadaşımızın ailesini kendi ailemiz kabul eden, yaşam anlayışını buna göre dizayn eden, psikologlarla, pedagoglarla şekillendirilen değil, psikolojik sorunlarını aile ve mahalle ilişkileri içinde parasız çözen, anasına babasına ailesine egosundan fedakarlık edip maddi manevi kol kanat geren nesiliz...

.

Bizler var ya bizler!

Biz bugün kırk yıllık arkadaşlarını köşe bucak arayan, onlarla birliktelikten zevk alan, öğretmeninin elini öpmek için yarışan nesiliz.

.

Bizler var ya bizler!

Semt çocukluğunu yaşamış, mahalle terbiyesi almış, büyüklerine saygıyı göstermiş, kabadayı denilen mahallenin bilekli ve yürekli delikanlısını bizi koruyan kollayan bir ağabey olarak bilen bir nesiliz...

.

Bizler var ya bizler!

Misketi, çemberi, uçurtmayı, birdirbiri, topacı, uzun eşeği, kukalı saklambacı, üç taşı, gazoz kapağı, sigara kâğıdı ile ceviz oyunu, kovalamacayı, ip atlamayı, sekseki, üçgen (şeytan uçurtması) uçurtmayı, çivili futbolu, dokuztaşı, yakan topu oyun olarak bilen, futbolu, voleybolu, basketi, yüzmeyi tüm imkansızlıklara rağmen spor olarak yapan bir nesiliz...

.

Bizler var ya bizler!

Dışarıda yemek yemenin çok nadir olduğu, ağız şapırdatmanın ayıplandığı, her lokmanın eşit paylaşıldığı, çay bardağındaki şekerin kaşıkla karıştırılırken çıkan sesin yüksek olmasının ayıp olduğunu bilen bir nesiliz...

.

Bizler var ya bizler!

Damak tadı güzelim Türk mutfağına göre, anne ellerine göre ayarlanmış insanlarız...

Ebeveynlerimizin öğretmenimize “Eti sizin kemiği benim” diye teslim ettiği, öğretmenlerimizin bu emaneti gözlerinden sakınarak koruduğu, kulağımızı çeken öğretmenimizi evde şikâyet edemediğimiz, öyle bir durumda babamızdan da azar işiteceğimizi bilen bir nesiliz...

.

Bizler var ya bizler!

Şimdi görüp, duyduğumuz, öğretmenin çocuğa bir siteminde anne, baba, dayı, hala, enişte, bacanak, hep birlikte okul basıp “Sen bizim çocuğumuzun psikolojisini nasıl bozarsın” diye öğretmen döven bu nesille uzaktan yakından bir ilişkimiz yok bizim.

.

Bizler var ya bizler!

Lise mezunu arkadaşlarımızın bugünkü üniversite mezunlarının yanında doktora yapmış bir insan kalitesinde olduğu bir neslin çocuklarıyız...

.

Siz bizim nesli küçümsemeyin;

Çünkü biz öyle yetiştirildik ki; maskemizi de takar, mesafemizi de korur, kalabalıklara girmez, hem kendimizi hem sizleri koruruz...

Aslında var ya!

Siz bizim nesile benzemeye çalışın...

Çünkü biz bin yıllık Türk Gelenek Göreneklerinin süzgecinden geçebilen son temsilcileriz..!

(alıntıdır)