Yaz gelmek üzere hatta kapıya dayandı bile. Ha geldi, ha gelecek!
Bizim haberlere göre günler 40 derece sıcaklıklara ulaşacakmış.
Eh öyleyse yazlığı olanlar yazlığa, olmayanlar sahile hücum edecek demektir.
.
Ben yazlık işini bıraktım.
Tek bir evle yaz geçirmek istemiyorum.
Sadece komşularımdan ayrıldım, ona yanarım o kadar.
.
Şimdi özgür bir ruh gibi, daldan dala konarak yazı geçireceğiz ailece.
Bir gün Kabatepe, diğer gün Zargana plajı olur.
Hafta sonu Bozcaada, Assos filan işte.
Şehir içinde eski Belediye Plajının olduğu yere gittiğimiz de var.
.
Uzun tatil olur mu bilemem.
Bu emekli maaşlarıyla biraz zor gibi ama bütçeyi zorlayarak deneyebiliriz belki.
.
Velhasıl aslında tatilde doğaçlama yapmak en güzeli.
Al çadırını çık yola ve yüreğinin götürdüğü yere git.
En güzeli böyle sanırım.
SİYASET
Şu güzel günde size yeni bulduğum bir fıkrayı sunmak istedim.
Tabi öyle çıplak şekilde olmaz.
Biraz göndermesi de olmalı ki işe yarasın.
Kuru kuru olmaz yani.
.
Hani bizi dünya kıskanıyor ya,
Hani ihracatımız rekor kırıyor ya,
Hani ekonomimiz üst seviyelerde ya,
Eğitimde bir numarayız,
Sağlıkta en öndeyiz,
Spor desen “ohhoo”,
Geçim desen “üüüü”,
Siyasetçilere bakarsanız ülkemizde herkes mutlu, herkes uçuyor.
Memurlar memnun,
Emekliler rahat,
İşçiler uçuyor,
Öğrenciler relaks,
Geçim deseniz havalarda…
Deniyor…
.
Ama gerçek öyle mi?
.
İşte fıkra önce bir okuyun.
.
Madam Hayganuş’un kocası Agop ölmüş.
Hayganuş çok üzgün tabi.
Sevgili kocasının mezarının başında oturmuş bağıra bağıra ağıt yakıyor.
Komşuları, arkadaşları da elleri önlerinde bu dramatik anı saygı içerisinde sessizce dinleyip, izliyorlar.
Hayganoş’un kocası Agop’a yaktığı ağıt herkesin gözlerini yaşartıyor;
“Ah Agop Efendi ah! Sen ne güzel, ne âlim adam idin...”
“Fransızca bilir idin...”
“İngilizceyi, Almancayı fevkalade konuşur idin.”
“Sen edebiyattan, fizikten, kimyadan, riyaziyeden (matematik) çok iyi anlar idin...”
“Şiir bilem yazar idin...”
İzleyenler suskunluk içerisinde bekliyorlar, ama ölçüyü kaçıran Hayganuş’un Agop’a yakıştırdığı övgüler bir türlü bitmek bilmiyor.
Sonunda cenazedekilerden biri dayanamamış ve patlamış;
“Yahu Madam Hayganuş, amma da büyüttün ha..! Agop’u hepimiz tanır idik... Rahmetli hiç de dediğin gibi bir adam değil idi. Mesela Fransızca filan bilmez idi. Ne şiiri, ne matematiği? Az biraz okuması, yazması var idi. Hepsi o kadar...”
Madam Hayganuş komşusunun bu sözlerini duyunca hemen ağlamasını kesmiş ve başını kaldırarak hıçkırarak gururlu bir sesle şöyle cevap vermiş.
“Olsun... Heves eder idi...”
.
Konfüçyüs ne demiş?
“Her şeyini kaybet ama umudunu kaybetme…”
.
Biz ülke olarak söylenenlere sorgusuz sualsiz inanıp umutla, hevesle yaşıyoruz.
Elbette bununla da ilgili bir söz var ancak, buradan yazmam mümkün değil.
Çarşıda karşılaşırsak bana sorarsınız, şifahen söylerim…
PİYANİST
Madem iş siyasetten gidiyor öyleyse hikâyelerle devam.
.
Ignacy Jan Paderewski…
O, bir zamanlar Polonya’nın en ünlü “Piyanisti ve Bestecisiydi.”
Hem de Chopin’'i en iyi yorumlayanlardan biriymiş...
.
Sonra diplomat olmuş.
Dahası siyasete girmiş ve Polonya’nın başbakanlığına seçilmiş.
.
Bir gün başbakan olarak gittiği Fransa gezisi sırasında Paris Üniversitesi Müzik Bölümü’nde okuyan bir genç yanına gelerek:
-“Siz o ünlü piyanist Jan Paderevsky değil misiniz?” diye sormuş.
Paderevsky;
-“Evet, o benim.” diye yanıtlamış.
-“Fakat şimdi?” diye sormuş genç.
-“Şimdi Polonya’nın başbakanıyım işte...” deyince genç;
-“Yaa öyle mi, ne büyük bir düşüş...!” diyerek, kinayeli bir cevap vermiş.
.
Paderevsky, gencin bu sözünü hayatı boyunca kendine dert etmiş.
Bir gün halka konuşurken şunları söylemiş;
“Piyanonun tuşlarına hükmetmek devlete hükmetmekten zormuş meğer...! Başbakan iken ırmak geçmeyen yere köprü vaat edersiniz herkes inanır.
Halkı kandırarak devlete hükmedebilirsiniz, ama 7 oktavlı bir piyanoda, fa sesine basıp do diye yutturamazsınız.
Notalar sizi gerçeğe, yalnızca gerçeğe, matematiksel ölçüye, tartıya, armoniye, melodiye doğru sesi vermek için doğru tuşa basmaya mecbur eder.
Müzik sizi yalandan, sahtelikten kurtarır.”
.
Eee?
Yorum nasıl olacak?
.
Sizi gidiler sizi.
Cevabı iyi bilirsiniz de sesiniz çıkmaz değil mi?
.
“Köpekleri uyutmaya çalışanların” yıllarca bizi nasıl uyuttuklarını hatırlamak, “Keşke piyanist olsalardı” dedirtiyor insana…
GÜLÜMSEMEK
Hazır siyasetten devam ediyoruz, bir yazı daha paylaşmak istedim sizlerle.
.
Bu yazıyı Gülse Birsel, “Aynı fotoğrafta birlikte gülümsemek” başlığıyla Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde, yaşadığı bir olay üzerine yayınlamıştı.
.
Ege’de bir çarşıda dolaşıyorum. Girdiğim dükkâna, arkamdan kalabalık bir grup genç kız girdi. Sonra da fotoğraf çektirmek için bir sıra yaptılar. Selfie’ler çektiriyor ve ‘Dizi yap, onu yap, bunu yap, durmaa!’ şeklinde talep ve azarlara maruz kalıyorum.
.
Beni sokaktan gören kapalı bir hanım da girdi dükkâna.
Yanıma geldi.
Genç kız kalabalığından tam duyamadım ama ‘Fotoğraf çektiremeyeceğimiz için bari bir öpebilir miyim?’ gibi bir şey söyledi.
‘Tabii’ dedim, sarıldık öpüştük.
Ben o hanımın, üzerimde şort ve askılı bir üst olduğu için, hayat tarzı gereği benimle fotoğraf çektirmek istemediğini düşündüm!
.
Meğer o da, kapalı olduğu için benim onunla fotoğraf çektirmek istemeyeceğimi sanmış!
Dükkân sahibi, genç kız kalabalığından uzakta olduğundan, söylenenleri daha net duyduğu için o hanıma ‘Niye Gülse Hanım sizle fotoğraf çektirmek istemesin?’ deyince karşılıklı durumu anladık!
.
Yani, o kapalı hanımla şortlu bendeniz, sarılıp öpüşmekten gayet memnunuz ama ikimiz de diğerinin, kendi çevresine karşı bu samimiyetin hesabını veremeyeceğini düşünüyoruz!
Üstelik ikimiz de kibarlıkta öyle zirve yapmışız ki, bu durumu hoş görüyoruz! Durum anlaşıldıktan sonra ‘Estağfurullah, aşk olsun’lar ve ‘Allah razı olsun’lar havada uçuşurken, o coşkuyla sarılıp 27 poz filan verdik!
.
Yıllardır aynı şeyi düşünüyorum.
Başörtülü-başı açık çatışması dev bir balondur, altı boştur, gerçek hayatta karşılığı yoktur.
Aksini savunanlar ve özellikle hem hayatta hem internet ortamında aksi durumu pompalayanlara şüpheyle bakarım.
Trol veya bu çatışmadan çıkar devşirecek karışık tipler olduklarını düşünürüm.
‘Bizi böyle önyargılı, böyle birbirinden çekinir hale getiren, aynı fotoğrafta birlikte gülümsememizi yıllarca engelleyen siyasetçiler, inşallah geceleri rahat uyumuyorsunuzdur!’
.
Siyaseti anlatmaya çalıştım.
Umarım birileri ders çıkarır kendisine.