Son iki hafta sınavlar gençleri hayatından bezdirdi neredeyse. Liselere ve üniversitelere yerleştirme sınavları gençlerimizi daha hayatlarının başında yarış atına çeviriyor. Milyonlarca gencimiz ve haliyle aileleri sınav odaklı ve sınav modunda hayatlarını sürdürüyor.

Memleket sınavlardan geçilmiyor. Gerçi cumhurbaşkanı arada bir değiştiriyor ama aslına tekrar dönüyor. Neticede hayatımız sınav. Sınav merkezlerinin web sayfalarındaki sınav programını görünce insan ister istemez bu kadar da olmaz diyor. Onlarca sınav var. Üniversite sınavları elbette en önemlisi gibi duruyor ama ondan sonra daha çok sayıda sınav bulunuyor gençleri bekleyen.

Türk insanının yaşam süreci eleklerle dolu. Ömür ilerledikçe eleklerin gözleri daha da daralıyor. Yükselmeye de pek hevesli bir toplum olunca dayanıyoruz sınav setlerinin üstüne. Barajları geçmek yetmiyorsa da elimizde olsun diye tırmalıyoruz. Aslında iyisini bulmak ne kadar güzelse, iyisi olmak çok daha güzel.

Çocuklarımız daha 11-12 yaşındayken sınavlarla ve barajlarla tanışıyorlar. Elbette okulda müfredatta bulunan derslerin sınavlarına hazırlanmak ve çalışmak gerekiyor. Ancak ayrı bir çabaya gerek yok bu sınavlar için. Küçük heyecanlar yaşatıyor çocuklara, yaşatmalı da. Okul içi sınavlar az da olsa rekabet yaratırken, genel sınavlar çocukların psikolojisini bozuyor.

Çocuk yaşta iken büyük barajlardan veya eleklerden biri konuyor insanımızın önüne. En iyi liseye gitmesi lazım. Yoksa en iyi üniversiteye gidemez. Veliler bir yandan, öğretmenler bir yandan çöküyor çocukların tepesine. Ne oyun kalıyor ne sokak. Yaklaşık 3 milyon ergenimiz bu sınavlara hazırlanmak için ders ve dershane benzeri destekler alıyor.

Lise ikinci sınıftan itibaren gençlerimiz hayatlarının sınavlarına hazırlanıyor. Sıra arkadaşları en büyük rakipleri. Yarış babam yarış. Bir zamanlar dershane pazarı çok büyümüştü. Hatta okulların önüne geçmeye başlamıştı. Aslında değişen fazla bir şey yok. Yarışın rüzgârı öyle büyük ki toplumun tüm kesimlerini önüne katmış götürüyor. Kimse farkında değil.

Fakülteleri yüksekokulları bitirmek yetmiyor. Hangi meslekte olursa olsun işe girmek için yine bir sürü sınav var. KPSS bunların en büyüğü. Çünkü devlet en büyük işveren memleketimizde. Yediden yetmişe herkes bu sınava giriyor nerdeyse. Devlete kapağı atmak önemli veya sokak ağzıyla eşeği sağlam kazığa bağlamak lazım. Daha ardından da görevde yükselme sınavları devam edip gidiyor. Bir tek emekliliği hak etme sınavı yok.

Kimilerine göre sınavlara hazırlık kurslarına ödenen para, her yıl ülkemize 20 tane üniversite kazandırabilir. Aslında en önemlisi sınavlara hazırlık programları sermaye merkezli olduğundan sosyal adaletsizlik yaratıyor.

Sınavları baraja döndürmeyen, gençleri ve insanımızı yeteneklerine, bilgi ve becerisine yönlendiren bir yapıya kavuşturmanın projelerini sunan siyasiler, eğitimle oynamaktan başka iş yapmıyor.

Allah gençlerimizin yardımcısı olsun. Çünkü büyüklerin elinden bir şey gelmiyor.