Avrupa’da yükselmeye başlayan “Sağ” politika tercihi, Avrupa Parlamentosu seçimlerine yansıdı.
Ülkemizde de aşırı sağ ve sağ olmak üzere oldukça fazla seçmen barındıran partiler, sol seçmenin temsilcisi olarak görülen CHP için artık pek tehdit olmayacak gibi.
.
Mevcut sağcıların ülke menfaatlerinden çok, kendi menfaatlerine yönelmesi insanları başka seçeneklere yöneltmeye başladı.
.
Göçmen meselesine “Din kardeşliği” adı altında yaklaşınca, canından bezmiş olan seçmen haliyle sağ politikalardan vaz geçme durumuna geliyor.
Aşırı sağ söylemler de artık ilgi çekmiyor.
İnsanlar daha adil, daha anlamlı ve daha sosyal bir ülke peşinde.
.
Babadan kalma parti sempatizanlığı da tarihe karışıyor gibi.
Ekonomik zorluklar altında inleyen seçmen, buna vesile olan iktidardan yavaş yavaş vaz geçme noktasına geliyor.
Ana muhalefet partisi CHP eskisi gibi seçmenin gözüne “Öcü” gibi gelmiyor.
Özgür Özel ile başlayan ve dinamik yapısı ile sahalarda boy gösteren muhalefet yapısı insanların hoşuna gitmeye başladı gibi.
.
Buna önlem olarak çeşitli alternatifler arayan iktidar, kendisine yeni katılımlar sağlamak ve iktidarını korumak adına yeni atılımlar peşinde.
.
Bunların başında; Kendi oylarını böldüğüne inandığı İYİ Parti ile uğraşmaktan geri durmuyor
.
En son Meral Akşener atağı ile parçalamayı umduğu İYİ Parti, kendi politikasını iyi yöneterek merkez sağa yanaştığı takdirde, yelpazede kendisine bir rol biçebilecektir.
Ancak geçmişindeki sağ anlayışı ile Müsavat Dervişoğlu nasıl bunu başaracaktır göreceğiz.
.
Avrupa’da başlayan aşırı sağ hareketin ülkemizde sirayet edeceği noktasının sınırı bu kadardır.
Din içinde yoğrulmuş sağcılık, milliyetçi akımların önünü kesmeye devam ediyor.
Bu sebeple iktidarı elinde tutan dinci anlayış ile ülkemizdeki sağ anlayışının geleceği en son nokta zaten budur.
.
Ne zamanki mevcut iktidar koltuğu kaybeder, işte o zaman ülke kontrolsüz sağcılığın aşırılığı konusunda Avrupa’ya ders verecek kadar ileri gidebilir.
Bu da ülkemiz için çok büyük sıkıntılar getirebilir.
YERE ÇÖP ATMA!
Geçtiğimiz haftalarda iktidarın sokak hayvanları hakkında “Uyutma” politikalarına karşı halk, oldukça sert tepki göstermiş ve mevzu öylece durmuştu.
.
İşin özüne bakarsak yumuşatılmış haliyle “Uyutma” şeklinde sunulanın, aslında kaba tarifle “İtlaf” olduğu ortada.
.
Doğal yapısına uygun davranan hayvanlar için pek uygun olmayan uyutmanın, içimizde yaşayan bazıları için de kullanılması lazım.
.
Kim bunlar?
Medeni yaşamayı bir türlü beceremeyenler, yaşadığı ortamı kirletenler ve kendisinden başkasına hayat hakkı vermeyenler…
.
Şehirde gezerken gözümüze çarpan ve artık tahammül sınırlarını zorlayan kirlilikleri yaratanlarla baş etme zamanı geldi de geçiyor.
.
Belediyelere bu işi havale ederek “Temizlemiyorlar, bakmıyorlar” demek işin kolay yolu.
Ama biz medeni davranıp kirletmemeyi öğrenirsek, daha iyi olmaz mı?
.
İşte bu aşamada bu kirlilikleri yaratanlarla mücadele etmemiz gerekmiyor mu?
Onları eğiterek, uyararak bir yol alabiliriz.
Baktık ki olmuyor, “Uyutma” taktiği de işe yarayabilir.
.
Hayvanların doğal davranışı için “Uyutma” isteğimiz insanlık oluyor da, doğal davranışının dışında hareket edenleri uyutma neden insanlık dışı oluyor?
.
2024 yılında millet uzaya giderken bizim hala sokağa çöp atma konusunda takılı kalmamız sizce problem değil mi?
.
İşte sizi de iğrendirecek bazı örnekler.
“Yere Çöp Atma” sloganlı bir kampanya zamanı geldi de geçiyor bile…
ASAYİŞ BERKEMAL Mİ?
Son zamanlarda bilmem dikkatinizi çekti mi?
Yazılı ve görsel medyada sürekli olarak “Yapılan operasyonlarda” diye başlayan haberler çoğaldı.
.
“Jandarma, Asayiş ekipleri, Narkotik” ile başlayan haberlerde sürekli olarak onlarca kişi gözaltına alınıyor, tutuklanıyor.
Bunlar bitmiyor.
.
İnsan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti, çeteler ve dolandırıcılarla ilgili her gün bir operasyon haberi var.
Ülkemiz sanki kanunsuzlar Cenneti olmuş.
Eline silah alan fırlamış sokağa.
Yaşıyorsak mucize gibi.
.
22 yıldır iktidarı yönetenler bu konuda bir cevap vermeyecekler mi acaba?
İçişleri bakanının sosyal medya hesabı bu tip operasyon haberleri ile dolu.
Bunlar ortaya çıkanlar, bir de çıkmayanlar var.
Gerisini siz düşünün.
DEVLET
Devlet, 1946 yılında Gemi İnşa Mühendisi Fethi Algon’u Tatvan’a yollar.
Kocaman bir iç denizin üzerinde hiç deniz taşımacılığı yoktur.
Fethi Algon eşini, iki oğlunu alır Kurtalan Ekpresi ile önce Siirt Kurtalan’a oradan da 8 saat (122 km) süren bir yolculukla Tatvan’a varır.
Vardıklarında manzara şudur Tatvan'da.
Yol yok, Okul yok, Elektrik yok, Su şebekesi yok, Türkçe bilen yok, Bakkal bile yok.
Yok, yok, yok, yok.
.
Fethi Algon önce tersaneyi kurar ve Van Gölü üzerinde yolcu taşımacılığı yapacak gemilerin, kosterlerin, römorkörlerin üretimine başlar, iskelelerin yapımları da başlar eş zamanlı Ahlat, Erciş, Van ve Gevaş’ta.
Sene 1950’de Van Gölü üzerinde yolcu taşımacılığı başlamıştır bile.
Siirt Kurtalan'a gelenler karayolu ile Tatvan’a, oradan da göl çevresinde nereye gidecekse. Fethi Algon bakar ki herkes yakalayamıyor feribot saatlerini, der ki “Denizcilik Bankası’na buraya otel lazım.” Bunun üzerine Doğu Anadolu'nun ilk ve tek dört yıldızlı oteli Tatvan'a inşa edilir vatandaş feribot beklerken rezil olmasın diye.
.
İstanbul'dan Yalova'dan şefler, otel müdürleri getirilir personelinin eğitimi için. Otelin adı “Denizcilik Bankası Oteli”dir.
Bu arada tersane arazisi bir kampüs haline getirilir. 1950 gibi senede Van Gölü'nde yelken yapılır. Çevre illerden sayısız insan yelkenli izlemeye gelir.
.
Fethi Algon'a devletin gönderdiği paralar Diyarbakır üzerinden gelir. Çünkü en yakın Ziraat Bankası oradadır.
“Mecido” isimli bir eşkıya yolda parayı getirenleri soyar, bütün paraları alır. Jandarma bile Mecido'ya bulaşmak istemez. Fethi Algon, Mecido'ya haber salar, “Gelsin görsün beni” diye.
Mecido bir eşkıyadır ama devletin adamı çağırmıştır sonuçta. Kalkar gider.
Fethi mühendis derdini sorar. Mecido: “Adam vurdum, eşkıyayım diye kime bana iş vermez, ne yapayım?”
Fethi Algon, 1.90 boyundaki bu dev adama Tatvan tersane Kampüsü'nde bekçilik işi verir. Mecido eşkıyalığı bırakır.
Karda tipide çocukları okula götürmek dahil her işe canla başla koşar.
Tersanenin has adamı olur.
.
Tatvan’da okul yoktu, mühendis Fethi Algon’un oğlanlar okula başlayacak olunca kaymakama valiye çıkıp, okul konusunu dile getirir.
Sene 1948’dir. Vali, kaymakam “Yok öyle bir para bizde. Okulu yapın biz öğretmeni atayalım.” der.
Fethi Algon bulur buluşturur, tersane kampüsünde bir oda, kara tahtaya 25 öğrencinin eğitim alacağı bir derslik kurar, valiye, kaymakama haber salar, atayın öğretmeni. Böylelikle Tatvan'ın ilk okulu açılır.
Öğrenci sayısı 25'dir. 23'ü Türkçeyi ilk defa okulda duyar.
.
Fethi Algon ve ailesi 1959 senesine kadar Tatvan'da kalır ve bugün bile Bitlis il merkezinin daha önünde anılmasını sağlayan altyapıyı atarlar Tatvan'da.
Sonra geldikleri yer olan İstanbul'a dönerler. Bozulan Türkçeleri nedeniyle çocukların lakabı artık kırodur İstanbul'da.
Oğlanlardan küçük olanı Atilla yıllar sonra Denizcilik Bankası'nda müfettiş olur.
1970ler filan. Tatvan denetlemesi vardır. Gönüllü olur. Yine Kurtalan Ekspresi ile Bitlis, Tatvan’a varır. 3 gece 4 gün. Tatvan'da babası zamanında açılan Denizcilik Bankası oteline yerleşir.
Resepsiyonda dev gibi ama beli bükülmüş bir adam vardır. Resepsiyonda kavga etmektedir. Üstü başı perişandır. Atilla, zar zor tanır adamı. Babasının eşkıyalığı bırakıp işe aldığı eşkıya Mecido’dur bu.
Sarılırlar, ağlaşırlar, dertleşirler.
Babası gittikten sonra gelenler ne yapıp edip, kovulmuştur Tatvan tersanesinden “Mecido eşkıyadır, adam vurmuştur, katildir” diye. Oğlunun açtığı bakkal dükkânı geliri ile kıt kanaat geçinmektedirler Tatvan'da.
Sorarım size?
Fethi Algon da devlettir, sonrasında gelenler de?
Bu devlet nasıl bir şeydir?
Hele deyin bana.
O değil de Fethi Algon'un torunu Burcu Algon bugün Azerbaycan yelken milli takımının koçu.
Cumhuriyet'in yarattığı katma değer bugün Cumhuriyet'in sınırlarını aşıyor.
Yalnız nasıl zamanlarsa eşkıyası bile kalite. Öyle bir Türkiye’ymiş.
(Alıntı Yavuz Şen.)