Geçen pazar Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) vardı.

Gençlerimizin hayat-memat meselesi olan bir sınav.

.

Bana sorarsanız saçma bir sınav.

Zira çocuklarımızı böylesine tek bir sınavla değerlendirmek yerine, öğrencilik yıllarındaki başarılarının değerlendirmesi gerekir.

Veya tek sınav değil, birkaç sınav yapılmalı.

.

Biz zamanında çok çektik, şimdikiler hala çekiyor ve bu işe el atan yok.

.

Sınav öncesi çeşitli yayınlarla gürültü yapılmaması, öğrencilere ulaşım açısından yardım edilmesi yönünde uyarılar yapılıyor.

Ama gelin görün ki, sınavdan haberi olmayan vatandaş sabah sabah kornaya basıyor Allah ne verdiyse.

Tam kavga etmelik.

.

Ancak bir taraftan da sınav kâğıdını evde unutan gençlere canla-başla yardım eden motosikletli polislerimizi gördükçe, gurur duyduk.

İnsan haberi seyrederken duygulanıyor ve “Helal olsun!” diyor.

.

Bu arada her zamanki gibi sınava girecekler için bir dolu yasaklar yayınlanmıştı.

.

Neydi bunlar?

Çağrı cihazı, telsiz vb. haberleşme araçları ile cep bilgisayarı, saat fonksiyonu dışında fonksiyonu bulunan saat vb. her türlü bilgisayar özelliği bulunan cihazlarla ve ayrıca silah vb. teçhizatla, müsvedde kâğıdı, defter, kitap, sözlük, sözlük işlevi olan elektronik aygıt, hesap makinesi vb. ile sınava girmek yasaklanmıştı.

.

Peki ya küpe?

Onun da açıklaması şöyle yapılmış;

“YKS'ye girecek adaylar, sınav salonlarına alınmadan önce X-Ray cihazından geçecek. Üzerinde metal bulunan adaylardan metal eşyaları çıkarmaları istenecek. Yüzük, küpe, kolye gibi takılarla salona girişe izin verilmeyecek.”

.

Şimdi gelelim bu yazımı yazma nedenim olan küpeye.

.

Haber şu;

“Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde bir üniversite adayı, kulağındaki küpe görevliler tarafından kerpetenle kesildikten sonra Yükseköğretim Kurumları Sınavı'na (YKS) son anda yetişti.”

.

TV’de resmen vahşet seyrediyorum.

Eline pense almış bir görevli kızın kulağındaki küpeyi kesmeye çalışıyor.

Olmuyor.

Başkası deniyor.

Olmuyor.

Kız ağlıyor.

Küpe uğraştırıyor.

.

Kız çaresiz, gözyaşlarına boğuluyor.

Kızın küpesinin çıkması lazım çünkü x-ray cihazından geçerken cihaz ötecek.

.

Üniversite adayı Büşra A., görevlilerin yardımı sayesinde sınavın başlamasına saniyeler kala küpesi kesilerek sınıfa girmeyi başardı.

.

Ya sonra?

Kızın halet-i ruhiyesini düşünen var mı?

Hayatının sınavına girecek olan kız son anda ağlayarak sınava girdi.

.

Madem küpe bu kadar mühim, o halde benim tavsiyem şu:

Bundan böyle sınav mahallinde,

“Kulaktaki küpeyi kesmek için usta bulundurulsun…”

.

Peki bu kadar fazla güvenlik önlemine gerek var mı?

Aslında var.

Şöyle:

Yine aynı sınav.

Yine bir haber:

“Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) ilk oturumu olan Temel Yeterlilik Testi’nde kurduğu elektronik düzenek sayesinde kamera üzerinden soruları yapay zekâya çözdüren 1 kişi tutuklandı.”

.

Buyurun.

Gencin biri soruları çözmek için ayakkabısının içine resmen bir düzenek kurmuş.

Göğsündeki “Düğme kamera” ile soruları okutan genç, yapay zekâ sayesinde “Kopya” çekmeye başlamış.

.

Peki kim yakalamış?

“Isparta Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Ekipleri…”

.

Böylelikle dünyada “Yapay zekâya kopya çektirip suç işleten bir ülke olarak” tarihe geçmiş bulunuyoruz.

.

Merakım şu;

Bu genç belli ki yargılanacak.

Acaba suç ortağı olarak, “Yapay Zekâ” da yargılanacak mı?

Bir de şu var.

Bu kardeşi direkt olarak “Bilgisayar Mühendisliğine alsak?”

Ne dersiniz?

 

EKO TURİZM Mİ?

Dünya Turizm Örgütü Eko turizmi şöyle tarif eder:

“Doğal bölgelere yapılan, çevreyi korumayı ve yöre halkının refahını arttırmayı amaçlayan sorumlu bir seyahattir."

.

Tarihçesine bakarsak:

1980'lerde şekillenmeye başlayan bir hareket olan “Eko turizm” kavramı; “Sürdürülebilir turizm, yeşil turizm, doğa turizmi, sorumlu turizm, etik turizm, dikkatli seyahat, bilinçli seyahat” gibi bir sürü terime şemsiye görevi üstlenmektedir.

Bu felsefenin ortak noktası, seyahat endüstrisinin daha çevre dostu uygulamaları benimsemesidir.

Kısacası, bir destinasyonun doğal ve kültürel mirası koruması ve yerel toplulukları desteklemesi gerektiği inancıdır.

.

Tüm bu kavramlara göz attıktan sonra, son yerel seçimlerinde İYİ Parti'den İl Genel Meclisi üyesi seçilen Murat Çağlayan, sosyal medyadan yaptığı açıklama ile “Eko turizm”in ilimizde ne anlama geldiğini açıkça ortaya koyuyor ve ruhsat aşamasında İl Genel Meclisi’nde yaşadığı olayları deşifre ediyor.

.

Çağlayan, “Yaklaşık 2.5 milyon m2 alan daha ‘Sözde Eko Turizme’ açılıyor!” diye başlıyor cümlelerine ve

“Kısır siyasi çekişmelerle, süslü cümleler kurarak birbirimizi kandırmanın bir anlamı yok.” diyor.

.

Eko turizmin kısır çekişmelere maruz kaldığını daha cümlesinin başında ortaya koyuyor ve devam ediyor:

“Kitabın ortasından konuşalım!

2014 yılından bugüne 10 yıllık süreçte, Çanakkale il genelinde Eko turizm imarına açılan yaklaşık 9 Milyon 387 bin m2’lik alanda çoğunlukla Eko turizm amacı dışında yapılan uygulamalar, toplum vicdanında da yer bulmamıştır.”

.

Geçmiş 10 seneye atıfta bulunarak bu uygulamaların vicdana aykırı olduğunu resmen duyuruyor.

Daha ne yapsın?

.

“Bu 10 yıllık süreçte 252 adet dosya kabul edilerek imara açılmış, ama bunun sadece 4 tanesinin Eko turizm tanımına uygun bir şekilde yapıldığı ifade edilmiştir.”

.

Verdiği oran oldukça şaşırtıcı.

252 dosya ve uygun olan sadece 4 dosya?

.

“Yasal boşluktan dolayı İl Genel Meclisi’nin Eko turizm için onayladığı dosyaların ruhsat ve inşaat aşamasında suistimal edildiğini üzülerek görüyoruz.” diyor Meclis üyesi Çağlayan ve onaylanan dosyalarda “Suistimal” olduğunu açıkça ortaya koyuyor…

.

“Geçtiğimiz on yılda Eko turizm adı altında Çanakkale’mizin cennet köşelerinde yapılan bu talan ve yağma, ayan beyan ortadayken Haziran ayı toplantılarımızda meclise gelen Eko turizm dosyalarının çoğunluğu, oy çokluğu ile kabul edilmiştir.”

.

Çok ağır bir itham var söylemlerinde.

“Talan ve yağma” varken hala dosyaların kabul edilmesini doğru bulmuyor haliyle.

.

“Yasal boşluktan dolayı yapılan bu talanı görmemek mümkün değildir. Eko turizmin layıkıyla yapılması için ivedilikle yeni bir düzenlemeyle bu yasal boşluk doldurulmalı, eğer yapılmıyorsa da Eko turizm tamamen kaldırılmalıdır.”

.

Bu talanın yasal boşluktan faydalanılarak yapıldığını ve bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu vurguluyor ve haklı olarak;

“Olmuyorsa da kaldırılsın” diyor.

.

“Bizler layıkıyla yapılan Eko turizme değil, Eko turizm adı altında gerçekleşen rant ve talana karşı çıkıyoruz. Hukuki olmasa da, vicdanen sorumluyuz!

Bu bağlamda, geçtiğimiz 10 yılda sözde Eko turizm uygulamalarını, talanı ve toplum vicdanını refere alarak,

İl Genel Meclisi’nin Haziran ayı toplantılarında Çanakkale’mizin cennet köşelerine sahip çıkabilme adına, dosya ayırt etmeksizin Eko turizm dosyalarının tamamına ‘RED’ oyu veren sadece İyi Parti Grubu olmuştur.

Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız.

Murat Çağlayan

İyi Parti

İl Genel Meclis Üyesi”

.

Buyurun buradan yakın.

Bu bir duyum değil, dedikodu değil.

İl Genel Meclisi'nin seçilmiş bir üyesi.

O halde dosyalar acilen durdurulmalı ve hukuka uygun bir şekilde düzenlenerek tekrar değerlendirilmelidir.

Meclis üyesi vicdanını rahatlatarak sorumluluk duyarak “Red” oyunu kullanmış.

Ama kararlar çoğunlukla alındığından yapacak bir şeyi kalmamış ve isyanını sosyal medyadan paylaşarak gelişmeleri bazı vicdanlara bırakmış...