Son günlerde orman yangınlarının ardı arkası kesilmiyor. Ağırlıklı olarak hububat hasadı yapılan alanlardan başlayan yangınlar rüzgârın da etkisiyle çok geniş alanlara yayılıyor. Batı bölgeleri bu sene ilkbahar kuraklığı yaşadı ve sıcaklık rekorlarıyla birlikte bölge yangına daha hassas hale geldi. Mevsim düzensizlikleri orman yangınlarının daha da artacağına işaret ediyor. 

İklim değişikliği ve arazi kullanım şekillerinin sürekli değişmesi orman yangınları riskini artırıyor.

Birleşmiş Milletler çevre örgütlerinin raporlarına göre, bu yüzyılın sonuna kadar orman yangınlarında %50 oranında artış bekleniyor. Raporda, devletlerin ve yerel yönetimlerin orman yangınlarına karşı köklü değişiklikler yapmaları da isteniyor.

Kuzey Kutbuna yakın bölgelerde dahi orman yangını riski bulunuyor. Uzun süren kuraklıklar orman yangını riskini artırıyor. Dünyanın en soğuk coğrafyası Sibirya’da meydana gelen yangınlar da riskin ne kadar büyüdüğünü gösteriyor.

Orman yangınlarıyla mücadelede ateşe karşı top yekûn mücadele programları gerekiyor. Mücadelenin çoğunu planlama, hazırlık ve kurtarma çalışmaları oluşturuyor. Eğer ciddi önlemler alınmazsa, erken uyarı sistemleri tesis edilmezse, çıkan yangınları önlemek çok daha güç oluyor. Yangın yanacak yer kalmayınca sönüyor. Bu nedenle yangın önlemede, planlama ve erken uyarı sistemleri ön plana çıkıyor. Her havzanın yangın önleme planlarının bulunması gerekiyor.

Orman yangınları dünyanın yoksul bölgelerini daha fazla etkiliyor. Yangın söndükten sonra günler, haftalar ve hatta yıllar boyunca devam eden bir eksikliği ortaya çıkıyor. Ormana dayalı geçim şekilleri tümüyle ortadan kalkıyor ve üçüncü dünya ülkelerinde orman bölgelerinde yaşayanlar çok daha kötü etkileniyor. Orman yangınlarının vurduğu bölgelerin yeniden inşası az gelişmiş ülkelerde çok daha uzun zaman alıyor.

Su havzaları, orman yangınlarının kirleticileri tarafından bozuluyor. Daha fazla erozyon meydana geliyor ve su havzalarının yaşam ortamları değişiyor.

Yangın sonrasında kalan atıkların yok edilmesi de tekniğine uygun, çevreci yöntemlerle gerçekleştirilmesi gerekiyor.

Orman yangınları ve iklim değişikliği karşılıklı olarak şiddetleniyor. Artan kuraklık, yüksek hava sıcaklıkları, düşük oransal nem, daha fazla yıldırım düşme olasılığı yangınları artırıyor. Uzun süren kuraklık ve yüksek seyreden sıcaklıklar yangınların şiddetini ve etki sahasını artırıyor. Önlemek ve kontrol altına almak da güçleşiyor.

Hava sıcaklığının değişim sınırlarının büyümesi rüzgâr şiddetini artırıyor ve yangınlar kısa sürede kontrolden çıkabiliyor. Uzun kuraklıklar, tropikal yağmur ormanlarının bulunduğu alanlarda dahi kısa da sürse güçlü yangınlar çıkarabiliyor.

Yaban hayatı ve doğal yaşam alanları, orman yangınlarından nadiren kurtuluyor. Yok olan bitki, böcek ve hayvan türü sayısı artıyor.

Yangınlarla mücadelede, uygulanabilir arazi ve yangın yönetimini programları oluşturmak gerekiyor. Yangın çıktıktan sonra yapılacak planlar mutlaka eksik kalıyor.

Ekosistemlerin restorasyonu, orman yangınları riskini ortaya çıkmadan önce azaltmak ve sonrasında daha iyi bir şekilde yeniden inşa etmek için önemli bir yoldur. Ekosistemin elemanlarını çoğaltmak, uyum sağlayanlarla yaşatmak çok daha önemli görünüyor. Yangına hassas türleri yeni ekosistemlere transfer etmenin, yangını teşvikten öte bir anlamı olmuyor.