Bir zamanlar günah keçisi yapılan karakeçinin azalmasıyla orman yangınları arasında nasıl bir ilişki olduğu ayan beyan görünüyor artık.

Günah keçisinin aslında kökeninde Musevilerdeki bir gelenek yatmaktadır. Yahudiler her yıl günahlarını yüklediklerini addettikleri bir keçiyi çöle salmakta ve günahlarından bu şekilde arınmaktadırlar. Yine eski çağlarda insanlar çözüm bulamadıkları, çaresiz kaldıkları durumlarda bir suçlu bulup yok etmek suretiyle olaylara çözüm aramışlardır. Çözüm de hep keçi olmuştur.

Fakirin ineği olarak tanımlanan keçi, araştırmaya dayanan yeterli bilgi olmadığı halde, ormanların baş zararlısı olarak gösterilmiş, bir yerde günah keçisi sayılmış ve özellikle batı bölgelerde neredeyse yok edilmiştir. Sayısal olarak hızla azalmıştır. Damızlık anaç sayısı kritik seviyeye düşmüştür. Sıfır sermaye ile değer yaratan keçi yetiştiriciliği, ülkemizde tükenmek üzeredir.

Kırsal kesimde 70-80 baş keçisi olan bir çiftçi sosyo-ekonomik olarak kendini sürdürmekte, yaşam standartlarını geliştirebilmektedir. Neredeyse hiç girdi kullanmadan, 70-80 oğlak alabilmekte ve 15 ton civarında süt üretebilmektedir. Bu şekilde asgari geçim şartlarına ulaşabilmektedir.

Dünyadaki keçi varlığına bakıldığında, son yıllarda 400 milyon baştan 800 milyon başa yükselmiştir. Bu artışta, özellikle Çin’deki artış ilgi çekicidir. Gelecek 20 yılın sonunda ABD’nin tahtına oturacak olan Çin, keçi varlığını hızla artırmaktadır. Üretiminin önemli bir kısmını ihraç etmektedir.

Ülkemizde keçi varlığının azalmasında en önemli etken, ormana verdiği zarar olarak gösterilebilir. Oysa ormana verdiği zararla ilgili araştırmaya dayalı sonuçlardan ziyade, görsel kanılar ön plandadır. Keçiyi çalılıklarda otlarken, çalının ucuna kadar uzandığını ve genç sürgünlerini yemek suretiyle beslendiğini hemen herkes görmüştür. Ancak şu bir gerçek ki, asırlardır ne keçi azalmıştır ne de otladığı çalılar. İkisi birbirini tamamlamakta ve desteklemektedir aslında.

Maki diye tabir edilen bodur çalılardan oluşan bitki örtüsü, bazı bilim adamlarına göre bozuk orman alanı, bazı bilim adamlarına göre de doğal bitki örtüsü olarak tanımlanmaktadır. Bodur çalılardan oluşan keçi otlakları, batı bölgelerimizde sökülerek ağaçlandırılmaktadır. Yüzlerce bitki türü kaldırılarak, yerine tek bir tür, ağırlıkla çam dikilmektedir. Ekosistem olarak nitelendirdiğimiz bu doğal bitki örtülerinin kaldırılarak yerine tek bir türün getirilmesi, doğal bitki örtüsüne besin zinciriyle bağlı binlerce canlı türünü de ortadan kaldırmaktadır. Sistem tek tür üzerine yenilenmeye çalışsa da yangın başta olmak üzere, çeşitli çevresel etkilerden dolayı kültür ormanı oluşturma çalışmaları başarılı olamamaktadır. Yangınların çoğu dikim sahalarında çıkmaktadır. Doğal yapıya yapılan her müdahale beraberinde yeni sorunlar ortaya çıkarmakta, kültür ormanı oluşturma çalışmalarının maliyeti artmaktadır. Bu çalışmaların uygulandığı alanlarda ise, merası azalan üreticiler keçilerini satmak zorunda kalmaktadırlar. Keçi ürünleriyle bodur çalılı alanların değerlendirilmesi ekonomiye daha fazla katkı sağlayacağı gibi, önemli bir istihdam alanı olarak da kullanılabilir.

Binlerce yılda oluşmuş ve binlerce yıldır çalı ve keçinin birlikte yaşadığı ortamların tek yönlü olarak farklı amaçlarla kullanılması, bir yerde orman tahribatında insanın oynadığı rolün keçiye yüklenmesi ne kadar ekonomiktir bunun sorgulanması gerekir.

Elin oğlu yangın riskini azaltmak için keçiye kira öderken, memlekette keçi gerçek merasından uzaklaştırılmıştır. Netice orman yangınları önlenemez hale gelmiştir.