“Milletin derdi ekonomi, geçim, pahalılık, enflasyon” diyeceğim ama diyemiyorum.

Zira bayramda her yer tepeleme insan doluydu.

Trafikteki arabaların haddi hesabı yoktu.

Otellerde yer yoktu.

Köprüler geçiş rekoru kırdı.

Feribotlar arabaları taşımaya yetişemedi.

Uçaklar uçuş rekor kırdı.

Kredi kartlarında harcama rekorları kırıldı.

.

Buna mukabil,

Kurban satışları durdu.

Hacca gidişler durdu.

Bayram namazlarında camiler boş kaldı.

.

Ama işin gerçeği de bu değil tabi.

Yeni herkes bunu yapmadı, yapamadı…

.

Birileri, “Bari bayramda harcayalım” diyerek kredi kartının son damlasına kadar harcama yapmış olabilirler.

Açıklanan rakamlara bakınca rekor üstüne rekor kırılıyor çünkü.

.

Peki durum ne?

Sizlere umut vermek istemem ama durum vahim, çünkü her gün haberlerde “Yeni getirilecek vergiler” konuşuluyor.

.

22 seneden beri ülkeyi tek başına yönetenler ekonomimizi öylesine duman ettiler, o kadar bozdular ki kendileri bile toparlayamaz oldular.

Vallahi, değil Mehmet Şimşek, Ahmet Yıldırım gelse nafile.

.

“Ekonomiyi toparlasın yabancı sermaye getirsin, bütçeyi düzeltsin, döviz getirsin, rahat nefes alalım” diye ithal ettiğimiz maliye ve ekonomi bakanı bizim Baba’dan (Demirel’den, Özal’dan) kalan politikaların aynısını uyguluyor.

.

Ekmeğe zam, suya zam, doğalgaza zam, benzine zam…

Kısaca zamoğlu zam!

Millet harcamayacak, tüketim azalacak, talep olmayacak ve fiyatlar düşecek.

.

Aynı IMF taktiği.

Aynı IMF reçetesi.

Onlar da gelse aynı şeyi yapacaktı.

.

Emekliye, asgari ücrete, maaşlara zam yok.

Vergiler iki katına çıkacak,

Tasarruf tedbirleri artırılacak,

Yurtdışına çıkışlar engellenecek.

.

Bu arada beklenti şu;

Dış yatırımcı beklenecekmiş,

İthal mallar azaltılacakmış,

Üretim çoğalacakmış.

İyi de bu ortamda kim yatırım yapar ki?

.

Adamın ağzı torba değil ki büzesin.

Açmış ağzını konuşuyor;

22 sene önce;

“130 Milyar dolar borcu olan ülkeyi alıp,

Şimdiye kadar 2 trilyon vergi toplayıp,

70 milyar dolarlık özelleştirme adı altında mal satıp,

Ülkeyi 500 milyar dolar borçlu hale getirmek”

Her babayiğidin harcı değil.

.

Şu an;

7 trilyonu geçmiş borç stokumuz var,

Bunun 4 trilyondan fazlası da dövizle.

.

Nasıl ödenecek?

.

Dost acı söyler;

“Ama biraz zor.”

.

Zira satacak bir şey de kalmadı.

.

Peki ne olacak?

İğneden ipliğe her şeye vergi gelecek.

Anamız ağlayacak.

Ama birileri sefa sürmeye devam edecek.

Seçim zamanı gelecek.

Hepsi unutulacak.

2071 hedefine doğru yürünecek.

 

BAZI EKONOMİK OLAYLAR

Hazır laf açılmışken şu olaylardan da bahsetmeden geçemeyeceğim.

.

Geçen bayram Bozcaada’da dondurmanın topunu 50 liraya yemiştim, zaten bu satırlardan da yazmıştım.

Bu bayram dondurmanın topu 75 lira denilince gözlerim faltaşı gibi açıldı.

Kendi kendime “Ah, vahlar” içinde dövünürken birisi “O da bir şey mi, Bodrum ‘da 200 lira” demesin mi?

Ağzım açık dinlerken diğeri atladı, “Siz ne diyorsunuz be! Alaçatı’da 350 lira” deyince sandalyeden düşmemek için zor tutundum.

Sonra kendi kendime dedim ki, “Keşke geçen bayram daha fazla yeseydim…”

Zira bugün yarından daha ucuz…

.

Bu bayram ailece toplandık.

Ablam benim torunun doğumuna gelirken başından geçen bir olayı anlattı,

“Doğuma yetişmek için bastırmış geliyorum. Meğer yolda radar varmış, görmedim. İleride polisler durdurdu. Ehliyet ve ruhsat istendikten sonra ‘Hanımefendi radara girdiniz. 60 lira cezanız var’ dediler. ‘Haklısınız ancak ben yeğenimiz doğumuna yetişmeye çalışıyordum’ dediğimde polis bana; ‘Yeğeniniz büyüyünce ondan tahsil edersiniz bu cezayı’ demişti.”

.

Şimdi benim torun geldi 15 yaşına.

Ablam şaka yollu “Ati, ver bakalım benim paramı” dedi kendisine.

Torunum, “Tamam al 60 lira” deyince ablam itiraz etti.

“Olur mu? Bunun enflasyonu var.” dedi.

Bunun üzerine torunum, “Ne kadar vereceğim?” diye sorunca herkes birbirine baktı.

Diğer ablam, “Bakın hız cezalarına ne kadar olmuşsa, o kadardır” dedi.

.

Baktık cezaya (%30 hız fazlası) 1.506 liraymış.

Ama aklımıza “2010 yılındaki 60 lira şimdi ne kadar olmuştu acaba?” diye bir soru takıldı.

Baktık internete.

Cevabı bizi şaşırttı.

ÜFE+TÜFE ortalamasına göre, 2010 yılı mayıs ayındaki 60 lira, 2024 yılı mayıs ayında 980 lira olması gerekiyordu.

.

Peki devlet bu ceza artışlarını neye göre yapmıştı?

.

İktidar şimdilerde fiyat artışlarının müsebbibi olarak gördüğü esnafa yüklenip duruyor ya.

Bir de dönüp kendisine baksın o zaman.

980 lira olması gereken trafik cezası 1506 lira olmuş.

Kim daha çok fahiş fiyat uyguluyor sizce?

.

Bu sene Adana’dan karpuzlar geldi ve kamyonun kapağı açılarak kilosu 15 liradan satışa çıktı.

Pazar çıkışındaki karpuzcu 20 liradan satarken, diğer yanındaki 15 liradan satıyordu.

Ertesi günü iki karpuzcu da 20 lira demeye başladı.

O sırada üç harfli markette kilosu 9.70 lira civarındaydı.

.

Bir süre sonra pazarda 20 lirayken markette kilosu 11 liraya çıktı.

.

Biz gözümüzü yerli karpuza dikmiş beklerken nihayet Aşağıokçular’dan karpuzlar geldi.

“Hah!” dedik, “Aartık karpuzun kilosunu 10 liradan yiyeceğiz…”

Bizim köylü amca kilosu 20 lira demez mi?

.

Yerliyle beraber markette karpuzun kilosu 13 liraya çıktı.

.

Şaşırdık ve karar aldık; Biz yerli karpuza 20 lira verip almayacaktık.

Sebep mi?

Yahu adamlar Adana’dan getirip 20 liraya satıyor, siz şuracıktan getirip 20 liraya satıyorsunuz.

Sanki bir acayiplik var bu işte.

 

TASARRUF MU?

Peki bu kadar “Tasarruf, tasarruf” diye yırtınıyoruz da ne oluyor?

İşte Cumhuriyet haberi:

“Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in başında olduğu ekonomi yönetiminde yer alan bürokratlardan tek maaş alan sayısının yok denecek kadar az olduğu ortaya çıktı.”

.

Ekonomiyi düzeltecek adamlar iki, üç maaş alırken 10 bin lira emekli maaşı alan bizlerin halinden nasıl anlayacaklar?

Mesela dinimizde “Tok açın halinden anlasın” diye “Oruç ibadeti” getirilmiş.

Bu mantıkla hareket edersek;

“Bizim halimizden de anlayacak olanların en fazla asgari ücret alması gerekiyor mu?”

 

OSMANLI’DA PAHALILIK

Bu enflasyon sadece biz de mi var Allah aşkına?

Tarihte hiçbir ülke bundan muzdarip olmamış mı?

.

Araştırdım, meğer olmuş.

Hem de koskocaman Osmanlı İmparatorluğu bu pahalılığı yaşamış ve önlem almışlar.

.

“Peki ne yapmışlar?” diye soracak olursanız işte o yazı:

.

Osmanlı, Milleti Kazıklayan Esnafla Nasıl Mücadele Ederdi?

Esnaf aldığı mala en fazla “Yüzde %10-15 kâr” koyabilirdi.

%15'ten fazla kârla mal satan esnaf tespit edilirse, önce kadıya götürülür, ardından “Bir güzel sopa çekilirdi.”

.

Karpuz, kavun, elma, armut, kiraz gibi meyveler ile mercimek, nohut, pirinç gibi bakliyat türleri mevsimine göre kadı tarafından belirlenen fiyattan satılırdı.

.

Müşteriye kalitesiz veya eksik mal veren, devletin belirlediği fiyattan daha pahalı satan esnaf, herkese ibret olması için çarşının ortasında “Falakaya yatırılırdı.”

.

Osmanlı yönetimi, halkın mağdur olmaması için esnaf teşkilatını devamlı denetim altında tutardı.

Et mevsimine ve ayına göre fiyatlandırılır, kışın pahalı yaz aylarında ucuz olurdu.

.

Et, Mayıs-Haziran ile Eylül-Ekim ve Kasımda 1 kilosu 1 akçe, Temmuz-Ağustos aylarında 1 kilo 200 gramı 1 akçe, Aralıktan Mayıs ayının sonuna kadar ise 850 gramı 1 akçeye satılırdı.

.

Keçi eti, koyun etinden ucuz olurken, en pahalısı kuzu etiydi.

Keçi ve koyun etleri ayrı ayrı satılır, karıştıran olursa “Kadı tarafından cezalandırılırdı.”

Devletin tayin ettiği fiyattan yüksek satanlar ile eksik tartanlar, sattıkları etin her 5 gramına 1 akçe ceza verirlerdi.

.

Ekmeğin içerisinde başka bir madde bulunursa veya çiğ pişmişse “Fırıncı falakaya yatırılırdı.”

Eğer ekmek kanunnamede belirtilen gramajın altındaysa fırıncının kafasına suçlu olduğunu belirten tahta bir külah geçirilir veya para cezası verilirdi.

Ayrıca fırıncılar un gelmemesi ihtimaline karşı bir aylık kullandıkları miktarı depolarında bulundurmak zorundaydılar.”

.

Osmanlılar çözümü sopada bulmuşlar.

Vermişler odunu, vermişler odunu düzen sağlanmış.

Yüzsüzlüğün tavan yaptığı günümüzde bırakın sopa vurmayı, üzerinden kamyonla geçseniz nafile…