İlaç kullanımı her geçen gün artıyor. Hatta boş şişeleri, kutuları derelere, sağa sola atılıp geçiliyor. Oysa kalıntıları yaptığı işten çok daha fazla zarar verebiliyor. Bir şekilde tarımsal üretimde kullanılan ilaçların etken maddeleri, bir şekilde sofralara geliyor.
1970 yılında Monsanto kimyageri John E. Franz tarafından maddenin herbisit özellikleri keşfedilmiş, şirket 1974'te Roundup ticari adıyla tarımsal kullanım için pazara sunmuştur. Monsanto'nun glifosat üzerinde sahip olduğu ABD ticari patenti 2000 yılında sona ermiştir.
Çiftçiler, özellikle Monsanto firmasının glifosata dayanıklı mısır, soya, pamuk, kanola gibi ürünlerde ticari çeşitleri piyasaya sürdükten sonra, ürünleri öldürmeden yabancı otları öldürmelerini sağlayan glifosatı hızla yabani ot kontrolü için kullanmaya başlamıştır. 2007 yılında glifosat, ABD'nin tarım sektöründe en çok, ev ve bahçede, sanayide ve ticari uygulamalarda ise 2,4-D sonrasında ikinci en çok kullanılan herbisit olmuştur.
ABD'de yoğun olarak kullanılan ot ilaçlarının başında glifosat etken maddeli ilaçlar geliyor. Özellikle GDO’lu mısır ve soya yetiştirilen alanlarda bu ilaç çok kullanılıyor. Bazı ülkelerde yasaklanmasına rağmen yeşil öldüren olarak isimlendirilen bu ilacın etken maddesi bütün gıdalarda çıkmaya başladı. Bu ilaçla ilişkilendirilen kanser vakaları ve aleyhte açılan davalar hızla arttı.
Glifosat, dünyada en yaygın kullanılan herbisittir ve Roundup başta olmak üzere yüzlerce ticari ilacın terkibinde bulunmaktadır. Kullanım, son 25 yılda glifosata dayanıklı mısır, soya ve pamuk çeşitlerinin geliştirilmesinden sonra çarpıcı bir şekilde artmıştır. Bu etken maddenin sofralara gelmeye başlaması, herbisit kalıntıları hususunda tüketicileri endişelendirmeye başlamıştır.
Mısırda kullanılan ilacın buğday ununda çıkması endişeleri haklı çıkarmaktadır.
Arılar, bitkiden bitkiye geçerken pestisit kalıntılarını toplamakta ve ilaç etken maddelerini dolaştırabilmektedirler. Zaten son zamanlarda ot ilaçlarının da arıları öldürdüğüne dair tespitler artmaktadır. Glifosat etken maddesi içeren ot ilaçlarının kullanıldığı alanlarda nektar ve polen toplayan arıların bu etken maddeyi kovana taşıdığına dair bulgular da artmaktadır.
Hawaii'de yapılan bir çalışmada, 59 kovandan alınan bal örneklerinin % 27’sinde glifosat etken maddesine rastlanmıştır. Hawaiili araştırıcılar, glifosat kullanılan alanlara yaklaşıldıkça kovanlarda bu etken maddenin arttığını da tespit etmişlerdir.
Glifosat etken maddesinin kansere, özellikle hodgkin dışı lenfomalara neden olabileceğine dair gittikçe artan kanıtlar ortaya çıkmaktadır. Bazı sağlık kuruluşları bu etken maddenin kansere neden olabileceğine dair ortak karar almaya çalışmaktadırlar. Özellikle Monsanto tarafından geliştirilen ve piyasaya verilen raundop ot ilacının yasaklanması için faaliyetlerine hız vermektedirler.
Lenf kanserine yakalanan bazı hastalar, glifosat etken maddesiyle ilgili sağlık kurulu raporu almaya çalışmakta ve bu şirkete tazminat davası açmaktadırlar.
Kanada’da bal örnekleriyle yapılan çalışmalarda, glifosat uygulanan alanlarda glifosat etken maddesine daha fazla rastlanması, tarım alanlarının ot ilaçlarıyla ne kadar fazla kirlendiğini kanıtlamaktadır.
Yeşil öldüren ilaçların etken maddesi glifosat, DDT gibi hemen bütün ürünlerde ve alanlarda görülmektedir. Sucul ekosistemlerde de etken maddenin görülmesi endişeleri büyütmektedir.
Ot ilaçlarının etken maddesine un ve bal gibi ürünlerde yıldan yıla artan bir şekilde çıkmaya başlaması, üretiminin ve kullanımının durdurulmasını gündeme getirmektedir.