Bizim kahve Allah nazarlardan saklasın, yuvarlanıp gidiyor.

Kendini geçindiriyor.

Dört kişi olarak ekmeğimizi kazanıyoruz, bize de yetiyor.

.

Ama kahve bu kardeşim.

Hiç aksiyon bitmiyor.

Her gün bir hadise yaşıyoruz.

.

Geçen yırtık Nail geldi.

“Lan Rüstem sen patron oldun artık sana bir araba lazım” dedi.

“De git işine” dedim, “Altımızda don yok sen araba diyorsun. Hem ben arabayı ne yapacağım? Kahveden dışarı çıktığım mı var?”

“İşte onu diyorum ya… Araban olsun ki çıkasın, yoksa geberip gideceksin burada.” dedi ve nifak tohumunu bıraktı içime.

.

O gittikten sonra düşündüm; “Ulan Rüstem” dedi içimdeki bir ses bana, “Şu dünyaya gariban geldin, gariban gideceksin. Doğduğundan beri çalışıyorsun, kendine hiç zaman ayırmadın. Ne olacak bu halin. Senin de eğlenmeye ihtiyacın var.” deyiverdi.

Bu ses haklıydı.

Sürünüp durdum yıllarca.

Şimdi şu kahveyi aldım da azıcık para gördüm.

Annem evlenmem için sıkıştırıp duruyor.

Ne yapacağımı da bilemedim.

.

Gece eve çıktığımda (ev kahvenin üzerinde) annem yatmamıştı.

Kendisine konuyu açtım, “Anne” dedim, “Kenarda az çok birikmiş param var. Diyorum ki bir araba mı alsam? Hafta sonları seni de alırım yanıma beraber sahile gideriz, çay içeriz. Biraz kendimize iyi davranırız. Ne dersin?”

Annem başladı ağlamaya.

“Oğul” dedi, “Ne yapsan haklısın. Senin gibi evladım olduğu için ben mutluyum, mesudum. Yıllarca ezildik, zor geçindik ama birbirimizi hiç bırakmadık. Bana iyi bir evlat oldun. Allah senden razı olsun. Şu zamanda bile beni düşünüp, arabaya alıp gezdirmeyi hayal ediyorsun. Sen nasıl istesen öyle yap. Gezmek, eğlenmek senin de hakkın.” diyerek bana sarıldı ve sesli sesli ağlamaya başladı.

O an için duygular sel olmuştu tabi.

“Tamam anne ağlama artık. Bak iyi günler geldi, biz de artık rahata ereceğiz. Bunca yıl çalışmamın karşılığını alacağız. Ben gerekeni yaparım, sen merak etme” dedim.

.

Ertesi günü kahvede herkese ikinci el araba aradığımı söyledim.

“Bilen bilmeyene söylesin, bana bir araba bulun” dedim.

İsmail ağabey sordu; “Nasıl bir araba istiyorsun evladım. Kaç model olsun, markası ne olsun? Kaç paraya kadar olsun?”

Hakikaten yahu, bunu hiç düşünmemiştim.

Oturdum bizim sabah grubunun yanına.

“Ben nasıl bir araba almalıyım?” diye sordum.

Birisi dedi ki; “Az yaksın yeter.”

Diğeri; “Sen iki kişisin, küçük bir araba yeter.”

Bir başkası; “Benzin ile mazot acayip zamlandı sen gazlı al en iyisi” dedi.

“Evladım servisi bize yakın olan bir marka seç, gidip gelmesi kolay olsun.”

“Bence büyük bir araba al. Bakarsın taksi filan yaparsın arabayı.”

“Modeli yüksek olsun, tamir masrafıyla uğraşmasın.”

“En çok satılan marka al, satarken zorlanmazsın.”

Bir dolu fikir ortaya atılınca şaşırdım doğrusu.

Ben zaten arabadan filan anlamam, aklım iyice karıştı.

.

Akşama doğru bizim galerici Fikret geldi.

Ona sordum, “Elimde bir tane doblo var, tam sana göre. Hem az kullanılmış, hem az yakıyor, hem de ucuz” dedi.

“Taksi olur mu?” diye sordum, “Ne taksisi?” diye o bana sordu.

“Yahu bakarsın ileride taksi yaparım…”

“Öyle bir düşüncen varsa elimdeki Japon arabasını vereyim.”

“Gazlı mı?” dedim.

“Yoooo… Neden?”

“Az yaksın Fikretciğim, bu devirde benzinciye çalışmayalım…”

“O zaman İtalyan var, ona bakarsın.”

“Modeli yüksek mi? Tamircilerle uğraşmayayım.”

“Anlaşıldı ben sana araba satamayacağım. Sen en iyisi yarın gel, beraber bakalım.”

.

Ertesi günü evden çıkarken anneme, “Araba bakmaya gideceğim anne” dedim, “Ben de geleceğim” dedi ve geldi.

Hatta benden önce çıktı sokağa.

.

Gittik galerici Fikret’e.

Bir dolu araba baktık ve en sonunda kesemize uygun olanı seçtik ve aldık.

Siz şimdi diyeceksiniz ki, “Hani yüksek model olacaktı? Hani çok tercih edilen marka olacaktı? Hani az yakacaktı?”

Hepsi hikâye, cebimizdeki paraya göre hangisi uygunsa onu aldık.

 

BOZKURT

Bozkurt; “Yol gösterici, Kutlu Kurt” olarak tanımlanır ve tüm Türk ve Moğol boylarının ortak noktası olarak bilinir.

.

Hatta bazı Türk ve Moğol boyları, “Soylarının bu kutlu varlıktan türediğine” inanırlar. Soylarının bir kolunun Gökkurt’tan, diğer kolunun ise Gökgeyik olduğuna da inanırlar.

.

Kurt sürülerinin başında bulunup idare eden kurtlara da “Gökkurt” denilir.

“Kaskır ve Börü” kelimeleri de değişik lehçe ve şivelerde “Kurt” demektir.

Bozkurt gökyüzünü temsil eder.

Alageyik ise yeryüzünün simgesidir. Göktürklerin gök (mavi) bayraklarında “Kurtbaşı” resmi vardır.

Savaşçılığı ve savaş ruhunu, özgürlüğü, hızı, doğayı ve aklı, sahayı okuyabilme gücünü temsil eder.

Türk ulusunun başına bir iş geldiğinde, bir tehdit belirdiğinde ortaya çıkar ve yol gösterir.

Çadırların önüne tepesinde altından “Kurtbaşı” bulunan direkler dikilir.

Savaş Ruhu (Tanrısı) kurt görünümüne bürünür.

.

Altıncı yüzyıla ait bir taş anıtta kurttan süt emen bir çocuk betimlenmektedir.

Bozkurda “Gök Oğlu” da denir.

Halk kültüründe “Bozkurt Dişi”nin cepte taşınmasının nazardan koruyacağına inanılır.

Yakut metinlerinde “Bosko” olarak bahsedilir.

Kırgızlarda, bozkırda gezerken kurt görmek uğurdur.

Rüyada kurt görmek de yine hayra yorulur.

Hamile kadının nazardan korunması için yastığının altına kurt dişi veya derisi koyulur.

Kurdun koyun sürüsüne dalması veya ahıra girmesi bereket sayılırdı.

.

“Hilal taktiği” (veya Turan/Türk taktiği) adı verilen yarım çember ile düşmanı ortaya alıp çemberi kapatma stratejisinin kurtlardan görülerek ilk defa Türkler tarafından uygulanmıştır.

.

“Bozkurt, Türklerin ulusal sembolüdür.”

Türklerin ulusal sembolü olmasının en önemli nedeni, “Ergenekon Destanı” nda anlatıldığı üzere;

Türklerin, Demirden dağları eriterek Ergenekon'dan çıkarken, “Börteçine” adında bir dişi kurt (Bozkurt’un) onlara rehberlik etmesi inancına dayanmaktadır.

Atatürk tarafından da ulusal sembol ilan edilmiş ve birçok yerde kullanılmıştır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türk parası üzerine bozkurt resimleri basılmıştır.

.

Ergenekon Destanı ise bilindiği üzere şöyledir.

Ergenekon bir Göktürk destanıdır.

Komşuları tarafından tuzak kurularak yok edilen Türklerden geriye kalan birkaç kişinin saklanmak için dağlık bir alanda yol araması ile başlar.

Dağların arasında gizlenmiş bir ova bulan bu Türkler, oraya yerleşir ve çoğalır.

Yüzyıllar sonra oraya sığmaz hale gelince, çıkmak isterler.

Ancak çıkışı bulamazlar.

Bunun üzerine çevredeki dağların demir madeninden yapıldığını fark ederler ve demiri eriterek çıkarlar.

Çıkışta kendilerine “Börteçine” adında bir erkek kurt rehberlik eder.

(Bazı kaynaklara göre, en önde “Asena” adlı dişi Kurt vardır. Börteçine ise Asena’yı takip eden komutanın adıdır.)

.

Kırgız Türklerinde Kurt

Eski Kırgız Türkleri büyük kahramanlardan, bahadırlardan, “Börü” veya “Kök Börü” olarak adlandırırlardı.

“Kazak, Kırgız ve Kurt kardeştir” şeklinde bir de halk arasında söz vardı.

Kurt, büyüklük yiğitlik manalarındadır. Destanlarda bahadırlar için “Gök yeleli Kurt” deyimi kullanılmıştır.

Manas Destanında Manas Han, kurt gözlü, kır bıyıklı (Börü közdüü, ku murut) olarak tarif edilir. Manas atamızın okları için de “Börü tildü, çal yıba” (Kurt dilli kır ok) denilir. Manas'ın oğullarına “Kökbörü sultanım” diye hitap edilirdi.

.

Kıpçak Türklerinde Kurt

Kıpçak Türkleri veya Kumanlarda Bozkurdun önderlik rolü II. yüzyıl ortalarına kadar gitmektedir.

Kurttan yardım istendiğine dair kayıtlar bulunmaktadır.

.

Kaşkayı Türklerinde

Kaşkayı Türklerinde Kurdun uğur getirdiğine inanılır.

Sürülerin birer koruyucusu var ve bu koruyucu kurttur.

Bu yüzden kurda kurşun atmak uğursuzluk getirir ve sürünün yok olmasına neden olur.

Çocukların nenni/beşiğinden Kurt eli asılır, ayrıca çocuk cesur olsun diye Kurt ciğeri yedirilir.

Kaşkayı halılarının etrafında bütün halıyı çevreleyen bir desen bulunur ki bu desenin adı Alakurt'tur.

“Alakurt” bir kale şeklinde olan halıyı korumaktadır.

Kaşkayı Türklerinde Kurtla ilgili bazı atasözleri de bulunmaktadır.

“Onun Kurdu ulamış” deyimi birinin şanslı olduğu durumlarda söylenir.

Düşte/rüyada kurt görmek uğurlu sayılır.

 

Atatürk ve Bozkurt

* Bastırdığı kâğıt paranın üzerine Bozkurt koydurmuş...

* Yakın arkadaşlarına, Bozok, Bozkurt gibi soy isimler koymuş...

* Manevi kızına Ülkü adını vermiş...

* Yusuf Akçura Bey’i İstanbul’u teslim almaya yollamış...

* Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu'nu kurmuş...

* Asırlar sonra Türk adını vererek Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş...

* İbrahim Çallı'ya “Ergenekon'dan Çıkış” tablosunu yapmasını istemiş...

*Türk Tarih Tezi’ni hazırlatmış...

* Anadolu’da kazı çalışmaları yaptırıp, Türklüğün izlerini buldurmuş...

* Her konuşmasında Türklük vurgusu yapmış...

* Anadolu’nun 7 bin yıldır Türk Beşiği olduğunu söylemiş...

* Türklüğün ebedi olduğunu haykırmış...

* Türk devrimlerini öze dönerek yapmış...

* Ziya Gökalp’ın dediği gibi; “Türk’ü Türk yönetmelidir.” demiş!...

* Türk kültürünü yaşamın her alanında hakim kılmak için çalışmalar yapmış...

* Anadolu’da unutulmuş, sinmiş, hor görülmüş Türklüğü şahlandırmış...

* “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur...” diyerek Türklüğü hatırlatmış...