Çok eski değil ama insanoğlu çabuk unutuyor. Daha 14 yıl önceydi. O zaman Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine saldırmış, masum insanlarımızı katletmişti. Üstüne üstlük özür de dilemişti. Biraz tazminat ödeyip hedeflerine ulaşmıştı. Bu İsrail’in yaptığı saldırılar kurulduğundan bu yana devam ediyor. Yıllardır Filistinlilere insan haklarına aykırı muamelelerde bulunuyor, dünya kınıyor, yine eziyetlerine, masum insanları katletmeye devam ediyor.
Yeni yerleşim yerleri açmaları, dünyanın dört bir tarafından gelen Yahudilere iskan alanı yaratmaları Filistinlilerin itirazlarına rağmen devam ediyor. Arap-İsrail savaşları durmak bilmiyor ve ne hikmetse, her eylemin sonunda Filistinliler biraz daha topraklarını terk ediyor.
Filistin Kurtuluş Örgütü lideri rahmetli Yaser Arafat ve zamanın İsrail liderleri Şimon Peres ve İzak Rabin’e barışı tesis etme çabaları nedeniyle 1994 yılında Nobel Barış ödülü verilmişti.
Daha sonra Şimon Peres İsrail askerlerinin yaptığı insanlık dışı muameleleri savunmuştu.
Mavi Marmara gemisine yapılan operasyonları da savunmuştu.
Neticede Nobel Barış ödülü elinde kaldı. Kimsenin gıkı çıkmadı.
İlk kültürlerin başladığı, medeniyetin tarihi merkezi Ortadoğu’da ciddi bir insanlık sorunu yaşanmaktadır. İsrail “vaat edilmiş topraklar” stratejisiyle yayılmacılık politikasını sürdürmektedir. Bunun için ne gerekiyorsa yapmaktadır.
Yüz binlerce Filistinliyi doğup büyüdükleri topraklardan etmek için her türlü baskıyı uyguluyor. Filistinliler kendi topraklarında, İsrail kuşatması altında açlık, sağlık gibi sorunlarla boğuşuyorlar. 7 Ekim 2023’den bu yana yüzbinlerce Filistinli yerlerinden yurtlarından ediliyor. Televizyon kanalları her gün öldürülen Filistinli sayısını açıklıyor. İsrail aleyhine yapılan protestoları veriyor. Sonuçta İsrail katliamlarına devam ediyor.
Geçmişte yaşanan vahşetlerin bugün de yaşanıyor olması gelecekte de yaşanacağını göstermektedir. Tarih çabuk unutuluyor. Suriye, Lübnan ve Filistin’e defalarca saldırmasının ardında hep kendi güvenliğini göstermiştir. Oysa kendi yasal sınırları içerisinde tek bir tehdide rastlanmamaktadır. Tehdit olarak saydığı faaliyetler, zorla sahip olduğu topraklara sahip çıkma faaliyetleridir.
İsrail’in işgal edeceği topraklarda güvenlik tesis etme senaryoları hiç değişmiyor.
Bu defa da çoluk çocuk demeden on binlerce Filistinlinin canına kıymış, yüz binlerce Filistinliyi sakat bırakmıştır. Bizimkiler yine gürlediler durdular. Ticaret devam etti.
Yazılı ve sözlü açıklamalar bugüne kadar İsrail’in insanlık dışı uygulamalarının önüne geçmemiştir. Diğer bir deyişle hiç etkilememiştir.
Bunu bilen Arap dünyası kılını bile kıpırdatmamaktadır. Filistin’de yaşanan insanlık dramını sadece seyretmektedirler. Hal böyle olunca İsrail’i durdurmak imkânsız hale gelmektedir.
Aslında durdurmanın en iyi yolu ekonomik protestodur. Sağduyu sahibi Musevilerin bile rahatsızlık duyduğu bu vahşi uygulamaların önüne geçecek en iyi eylem, uçak başta olmak üzere diğer güvenlik ve savunma işbirliği çerçevesinde verilmiş ihaleleri iptal etmektir.
İsrail’in halen kullandığı Kürecik ve diğer Amerikan üslerini kapatmaktır.
Milleti meydanlarda toplayıp da esip gürlemenin İsrail’i etkilemediğini hemen herkes bilmektedir.
Milleti toplayıp da bu konuda da siyasi getirim peşinde koşmanın bir anlamı yoktur.
İsrail hep aynı. Protestolar da hep aynı. Değiştirmeden İsrail’in önüne geçmek imkânsız değil mi?