Bir zamanlar ülkenin kırmızı et ihtiyacının % 70’i büyükbaş, geri kalanı da küçükbaş hayvancılıktan karşılanıyordu. Son zamanlarda bu oranlar % 92 büyükbaş, % 8 küçükbaş hayvancılık şekline geldi. Küçükbaş hayvancılığın et ve süt üretimindeki payı önemli derecede azaldı.

Her ne kadar istatistikler koyun ve keçi sayısının arttığını gösteriyor ise de, pazara arz edilen ürünler itibariyle et ve süt arzındaki payının ne kadar azaldığı ortadadır. Gerek meraların yetersizliği, gerekse kırsal kesimdeki sosyal ve ekonomik koşullar, meraya dayalı koyun ve keçi yetiştiriciliğini önemli derecede düşürdü. Büyükbaş hayvan yetiştiriciliği ağırlıklı olarak kapalı sisteme dönmeye başladı.

Meraya dayalı koyun ve keçi yetiştiriciliğinin önemli bir kısmı Afganistan başta olmak üzere orta doğu ülkelerinden gelen kaçak göçmenler tarafından asiste ediliyor. Bu durum kesinlikle sürdürülebilir ve güvenli değil.

Kimi bakanlar Afgan çobanlar olmasa hayvancılık çöker gibi laflar ediyor. Bazı sanayi odalarından da benzer şekilde aymazlık derecesinde açıklamalar da geldi. Yazıklar olsun. Üstüne üstlük koyun ve keçi yetiştiricilerinin merkez örgütünden de acil 150 bin çobana ihtiyacımız var, bununla ilgili yetkililerle görüşüyoruz şeklinde açıklama gelmez mi? 150 bin kere yazıklar olsun.

Koyunun yünü para etmiyor. Elin gavuru değerli tekstil ürünleriyle dünya pazarlarını elinde tutuyor. Bu kıymetli ürün kırkma parasını çıkarmıyor memlekette. Derinin yüzüne bakan yok. Memlekette milyonlarca deri çıkarken, dışarıdan milyonlarca deri geliyor.

Sütün hesabını yapan yok. Memlekette 20 milyon koyunun yarısı sağılmıyor. Sağma masrafını çıkarmıyor diye. Keçi sütü ağustos ayından sonra alınmıyor. Keçicinin elinde kalıyor. 

Eskiden beri çobana kız verilmez, bayırın çobanı, çobansın sen ne anlarsın gibi çobanlığı aşağılayan davranışlar, insanları koyun ve keçi yetiştiriciliğinden uzaklaştırdı. Koyun ve keçi sahipleri para kazansaydı bu lafları kimse edemezdi.

Efendim memlekette 50 bin liraya çoban bulunamıyormuş. Dünyanın parasını veriyorlarmış yine çoban yokmuş. Zaten bu kadar parayla çoban tuttuğun yerde ne keçiden ne de koyundan para kazanamazsın. Bunu herkes bilir.

Öncelikli olarak koyun ve keçi yetiştiricileri yaptıkları işten memnun mu, para kazanabiliyorlar mı onu sorgulamak gerekiyor. Hangi sorunları varsa onları çözmek gerekiyor.

Üreticilerin sorunlarını dile getirecek olanlar, çoban ithalatını konuşabiliyor. Bu tam bir akıl tutulması, iktidar sahiplerinin tarımsal üretimi bitirme operasyonuna ortaklık edilmesidir. Zaten alakasız bakanlardan aymaz açıklamalar beklenebilir. Ancak üretici temsilcilerinden böyle bir açıklama gelmesi aymazlığın daniskasıdır.

Yıllar önce Ticaret Borsasında, sütte hijyenle ilgili bir toplantıda Rahmetli Kadir Gülşen Abi, sütten şikâyet edenlere şöyle bir cevap vermişti: Siz benim sütümü değerinde alın, ben ineklerin memelerini şampuanla yıkar, öyle sağarım. İşin özeti burada.

Hayvancılığın kontrolsüz ithalatlarla zarar ettirildiği yerde, sütün, etin para kazandırmadığı yerde ithal Afgan çobanın ne faydası olur memlekete!