İnsanlar hayatı boyunca hep iyiyi, güzeli, doğruyu arayıp durur. Karşısındakinin böyle biri olması için çabalar.

.

Sosyal medyadan bulduğum şu yazıyı okuyun hele, sonrasında bir yorum yapalım.

.

Hayatı boyunca evlenmeden kalmış bir adam duymuştum. Ve doksan yaşında ölüm döşeğindeyken birisi ona, “Yaşamın boyunca evlenmedin fakat nedenini asla söylemedin artık ölüyorsun, en azından merakımızı dindir. Bir sır varsa şimdi söyleyebilirsin çünkü birazdan göçmüş olacaksın. Sırrın açığa çıkmış bile olsa sana bir zararı olamaz” dedi.

“Evet, bir sır var. Ben evliliğe karşı değilim ama mükemmel bir kadın arıyordum. Aradım ve aradım ve tüm yaşamım kayıp gitti” dedi adam.

Soruyu soran “Fakat bu koca dünya üzerinde, milyonlarca insan var, onların yarısı kadın, bir tane mükemmel kadın bulamadın mı?” diye sordu.

Ölmek üzere olan adamın gözlerinden yaşlar aktı.

“Evet, bir tane buldum” dedi.

Soruyu soran tamamıyla şoka uğramıştı;

“O halde ne oldu? Niçin evlenmedin?” dedi.

Yaşlı adam cevapladı;

“Fakat kadın mükemmel bir koca arıyordu.”

.

İşte böyle.

Kendimizi mükemmel görmek gibi bir hisse kapılıp, kimseleri beğenmeyince yalnız kalıyorsunuz.

Yalnızlık zordur.

Etrafınızda kimseler olmaz.

Dayanacağınız, cevap alacağınız birileri olmaz.

Karşınızdakinin de mükemmeli aradığını ama onun siz olmadığını anladığınızda iş işten çoktan geçmiştir.

.

Bugün tepeden bakarak, kimseyi yanına yakıştırmamak sanki oda olmuş gibi.

“Dünyayı ben yarattım” havasındakilerin kendi küçük dünyalarından başka bir dünyaya sahip olamadıklarını, kendilerine bir türlü anlamadık gitti.

.

Yaşlı amca gibi son saniyede gelen aydınlanmanın da kimseye faydası olmayacak…

 

HOROZ

Günümüzde çok çalıştığını zannedip çuvalla para alanlar olduğunu hepimiz biliriz.

Tarih boyunca bu tip insanlara oldukça sık rastlanırsa da, günümüzde parti kimliğine bürünmüşlerin ele geçirdikleri saltanat altında “Bedavacılara” oldukça sık rastlanıyor.

.

“Bankamatik memuru” gibi bir kelimenin icadı da her ne hikmetse bu zamana rastlar.

.

Günümüz öncesi yaşanan tarihte de buna benzer şeyler yaşanmış.

Hırsızlar, haramiler türemiş.

.

Neyzen Tevfik yaşadığı olaylar neticesinde canı burnuna gelmiş olacak ki, bununla ilgili bir dörtlük yazmış.

Kime sordumsa seni,

Doğru cevap vermediler;

Kimi alçak, kimi hırsız,

Kimi deyyus! dediler...

Künyeni almak için,

Partiye ettim telefon;

Bizdeki kayda göre,

Şimdi o mebus dediler!...

.

Hani dedim ya “Çalışmayıp çalıştığını zannedenler” diye.

İşte bunlara bir örnek “Horozlar” var.

Şu karikatürde de gördüğünüz üzere, “Bir ötüp geleceksin” şeklindeki sözü bize her şeyi anlatmıyor mu zaten.

.

İçimizde bunlardan oldukça çok.

Yoksa ben mi yanılıyorum…

 

FORMETANATE

Formetanate ne demek bilir misiniz?

Ben de bilmiyordum ki şu haberi okuyana kadar.

.

Formetanate, tarım ilacı olarak kullanılan bir kimyasal bileşikmiş meğer.

Özellikle de sebze ve meyve yetiştiriciliğinde, örneğin domates, patates, biber gibi bitkilerde mantar hastalıklarını önlemek için kullanılıyormuş.

Bitki sağlığını korumak ve verimi artırmak amacıyla yapılan bu ilaçlama ile ilgili olarak kullanımında yönetmeliklere ve kullanım talimatlarına uyulması önemliymiş.

.

“Haber ne?” derseniz;

Şöyle geçti;

“Türkiye'den Bulgaristan’a gönderilen taze biberlerde normalin tam 45 katı yüksek oranda Formetanate maddesi tespit edildi. İnsan sağlığını ciddi şekilde etkileyecek oranda zehir içeren biberler Türkiye’ye geri iade edildi.”

.

Doç. Dr. Muhammed Keskin sosyal medyadan şu paylaşımı yapmış:

“Yine yurtdışından dönen yüksek derecede tarım ilaçlı ürün. Gelecek 50 yıldaki en büyük imtihanımız pestisitlere bağlı artan kanser ve kalp damar hastalıkları olacak.

Tarım ilaçlarına çiftçilerimiz âşık olmuş durumda. Bedelini ise biz çocuklarımızla beraber ödeyeceğiz…”

.

Profesör haklı mı?

Haklı.

.

Peki çiftçi haklı mı?

Bence haklı, ama insaflı olmalı.

Kurallara ve yönetmeliklere uymalı.

.

Evde yetiştirmek üzere aldığım biberlere bit bulaştı.

Yaprak bitiymiş meğer.

“İyi” dedim, sordum etrafa “Nasıl önlem alacağım?” diye.

Dedikleri hep aynıydı: “Bir litre su içine bir çay kaşığı Arap sabunu koy, iyice çalkala ve biberlerin yapraklarına serinlikte püskürt…”

.

Bir süre iyi geldi ancak baş edemeyince fideleri aldığım yere gittim, derdimi anlattım.

Bana “Şunu al sık, tek bir tane bit kalmaz” diyerek dozajını tarif ederek ilaç verdi.

.

İsmini filan sormadım tabi.

Büyük ihtimal içinde “Formetanate” vardı.

Sonra ne mi oldu?

“Benim biberlerin hepsi bakımsızlıktan yamulunca gerek kalmadı.”

Benim balkonda tarım hayalim de sona erdi zaten.

.

Ama başa dönüp 45 katı fazla oranda kullanılan ilaçlara gelirsek işimiz gerçekten zor.

.

Değişen iklimler, topraklar, insanlar, tarım şekilleri bizi yok olmaya doğru götürüyor gibi.

.

Siz siz olun pazardan dahi aldığınız ürünleri iyice yıkamadan kullanmayın.

Sonra da (Allah korusun) “Bu ince hastalık da nereden çıktı?” demeyin.

.

Bu arada AKP’nin anlamsız politikaları ile biten tarımımızın da sonu geldi demektir.

“Kendi kendine yeten” ülkeler arasından hızla uzaklaşırken, dünya markası zeytinimizi bile 400 liraya yemeye başladık.

Bu gidişle “Allah sonumuzu hayır etsin” demekten, “Allah bu AKP iktidarından bizi kurtarsın” şeklinde dua etmekten başka çaremiz yok.

 

EHLİYET!

Haberin başlığını okuyunca “Oh be nihayet” dedim ve “Yıllarca umutla beklediğim haberdi bu” diye sevindim.

Ancak devamını da okuyunca hüsrana uğradım.

.

Önce haberin başlığını bir okuyun.

“Milyonlarca ehliyet sahibini ilgilendiren önemli bir gelişme yaşandı. Ehliyet kullanımındaki üst yaş sınırı değişti. Artık belirli bir yaşın üzerinde olanlar araç kullanamayacak.”

.

İşte bu!

Alt manşeti insanı sevinilecek bir haberdi.

Nedenini az sonra yazacağım.

Siz hele haberi okumaya devam edin.

.

“Türkiye'de, milyonlarca sürücü belgesi sahibini doğrudan etkileyecek önemli bir yenilik yaşandı. Artık belirli bir yaşın üzerindeki bireyler, sürücü belgesine sahip olsalar dahi araç kullanamayacaklar.”

.

Bu kısma kadar süper gidiyordu.

Peki ne zamana kadar?

Şu kısmı okuyuncaya kadar:

“Büyük otobüs kullanımı için geçerli olan ehliyetlerde uygulanan yeni yaş sınırı düzenlemesi değişti.”

Meğer bu yaş sınırı sadece otobüs şoförleri içinmiş.

.

“Yeni düzenlemeye göre, büyük otobüs kullanan şoförlerin mesleki yeterlilik belgesine sahip olmaları gerekmekte ve en az 26 yaşında olmaları, 69 yaşını aşmamaları gerekmektedir.”

.

Amatör bildiğimiz ehliyetlere sınır yine yok.

Eline ehliyet alan sokaklara, caddelere fırlayacak.

.

Dahası da var:

“65 yaşını dolduranlar için yenileme süresi 3 yılda bir olacakken, 80 yaşını dolduran sürücüler için ise artan riskler nedeniyle yenileme süresi 2 yılda bir zorunlu hale getirildi.”

.

80 mi?

Ben 65 yaş üzeri ehliyetli vatandaşların her yıl sınava tabi olmasını beklerken, 80 yaş için yenileme süresi 2 yıl olmuş.

Vay anam vay.

.

Aslında 65 yaş üzeri için “Araba kullanması sakıncalı veya sınava tabi olmaları gerekir” gibi bir kanun çıksaydı, lafı siyasetçilere getirecektim.

“Araba kullanması yasak olanların ülke idare etmesi ne derece doğru?” diye soracaktım.

Olmadı.