Zamanında CHP lideri bir yürüyüş gerçekleştirmişti.

“Hak, Hukuk, Adalet” sloganıyla düştüğü yollarda, binlerce insan kendisine katılmış, destek vermiş ve arkasında durmuştu.

.

AKP’nin Adalet politikalarından bıkmış insanlar olarak CHP liderin bu hareketinin “adaleti bulamayanlara, hak arayanlara, hukuku çiğnenmişlere” bir umut olacağı inancıyla, ardına düşmüştü...

.

Sandığa giden herkesin gözünde “Adaleti arayan parti” konumundaydı artık.

İnsanlar buna güveniyordu.

.

Dikkat ederseniz “di-li geçmiş” ekleriyle kullanıyorum cümlelerimi.

Çünkü artık bu “Adalet” kavramı, koltuğa gittikçe yaklaşan CHP için oldukça uzak bir kavram olacak gibi...

.

Sebebi mi?

Genel Merkez tarafından alınan ve çok yakında açıklanacak olan kararlar sizleri gerçekten şaşırtacak.

İçinizden “CHP bunu hayatta yapmaz” dedirtecek.

.

İnsanların koltuk için neler yapabildiklerini 22 senedir yaşayıp gördük...

Bir umut olarak sarılabileceği dağlara karlar yağınca neler hissedecekler onu da yakında yaşayıp göreceğiz…

.

Geçen yazımda demiştim.

“Bekleyin bekleyin, daha neler göreceksiniz” diye.

 

 

İLGİNÇ DEĞİL Mİ?

Sosyal medyada bulduğum şu yazı umarım ilginizi çekecektir.

Nicedir Türklerle Kızılderililer arasında bir bağ olduğu konuşulur, anlatılır ve sempozyumlarda tartışılırdı.

.

Bu yazı da onlara bir örnek.

.

“Amerika kıtası keşfedilmedi.

Amerika kıtası zaten vardı.

İşgal ve İstila edildi.

Maya, İnka, Astek uygarlıkları, o tarihteki Avrupa’dan daha ileri idi.

Avrupalı beyaz adam yalnız işgal etmedi.

Bu medeniyetin adeta sonunu getirdi, soykırım yaptı.

Çok eskilerden beri Kızılderililerin Türk olup olmadığı tartışılır.

Birçok alanda bilimsel araştırmalar yapıldı.

Orta Asyalı ırklardan olduğu kabul edildi. Buzul devri yaşandığında Bering Boğazının donduğu dönemde, yeni kıtalara geçip dağıldılar.

Etimolojik araştırmalarda Türkçe ile ortak sözcüklerin olduğu görüldü.

Bahsedilen tarih en az 20-25 bin yıla yakın. Türkler, merhum Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan hocanın açıklamalarında bu günkü Hakasya, Altay dağları civarı, Uralların doğusunda 25 bin yıl önce ortaya çıktılar.

Bir kısmı doğuya gitti.

Kızılderililerin ataları ile karıştı.

Bir kısmı batıya gitti.

Fin Ogurlar.

Bir kısmı güneye indi.

Sümer Uygarlığını kuranların ataları.

Ve Türkler Çekik gözlü değilmiş.

Diğer halklarla karışıp fenotip ve fizyolojik özellikleri değişmiştir.

Kıpçak ve Kumanlar Türk orijinlidir.

Şimdi Kızılderililerin de aynı olduğu kanaatindeyim.

Bence Komançi sözcüğü onların kimliğini anlatmak için yeterlidir.

Ko-Man Ya da Ku-Man.

“Ku”, koşan, ya da yürüyen demek. “Man” ise adam demek.

Anlamı “Koşan adamdır.”

Dillerinde ortak sözcüklere bakınca tüm bunlara hak vermemek elde değil.”

.

Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Nurhan Toprak tarafından 1998 yılında hazırlanan bir başka yüksek lisans tezinde, her iki toplumun mitolojilerindeki benzerliklere işaret ediliyor.

Türklerin eski dini olan “Şamanizm” esasları ile “Kızılderililerin inançları” arasında benzerlikler şöyle sıralanıyor:

 

“Gök tanrı inancı evreni ve insanı tek tanrının yarattığına inanılması, tanrılar ve ruhlar, put-fetişler, yer-su tanrıları, Şamanların ayinleri yönetmesi ve kötü ruhları kovması, ateşin kutsallığı ve kutsal ateş etrafında ayinlerin yapılması, Şamanların ruhlarla irtibat kurmaları, belli başlı ayin, tören ve bayramların bulunması, Şamanların kurban edilen hayvanların iç organlarına göre geleceğe dair yorumlarda bulunması, yağmurun kutsallığı ve yağmur duaları, evlenme ve doğum törenleri, ölüm ve ölüler kültü, ata ruhların kutsallığı, tanrının isteklerini rüyalar vasıtasıyla insanlara duyurduğuna olan inanç...”

.

Uşak Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgür Ay ise şunları söylüyor;

 “Amerika yerli dilleriyle, Türk dilleri arasında 300’den fazla benzer kelime bulunmakta. Yapılan araştırmalara göre, Kızılderili dilleriyle Türk dili arasında doğrudan görülebilecek ses denklikleri var. Ancak bazı kelimeler tıpatıp aynı olsa da anlamca birbirlerinden çok uzak.”

.

“Sadece dil ile ilgili bulgular değil, kültürel ve inançsal pek çok unsur Türkler, Kızılderililer ve Amerika’daki eski medeniyetler arasındaki ilişkiyi ortaya koymakta. Amerika’ya bir değil; birkaç Türk ve Proto Türk göçü olduğu, dilbilimsel araştırmalar sonucu neredeyse kesinleşmiş.

Bu göçlerin en eskisi, büyük bir kalabalık kitle halinde olmuşsa da ana dil kaybedilmeyip, yerlilerin diliyle kaynaşarak yapısını muhafaza etmiş olabilir.

Türklerin de, Moğolların da atası olan ve İç Asya’da yaşayan bu çok eski ırkın bir kolu Amerika’ya göçerek bugünkü Kızılderililerin de atası olmuş.

Türklerle olan bu tek koldan uzak akrabalık, Amerikan yerli dillerindeki Türklük unsurlarının açıklanmasına yardımcı olabilir. Ancak tüm bu deliller, yapılacak daha teknik ve ayrıntılı araştırmalarla desteklenmeye muhtaç.”

.

Yapılan araştırmalarda Fransız dil bilimci Dumesnil, Kızılderili dilinde 320 adet Türkçe kelime tespit edilmiştir.

Daha sonradan Türk yazar Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan 110 adet kelime eklemiştir.

Prof. Dr Mecit Doğru ise 60 kadar yeni benzer isimler olduğunu belirtmiş.

.

Kızılderili lehçeleri toplamda 600’e ayrılmış durumda olup ve Altay dil grubuna dahil edilmiştir.

 

Peki, “Bu kelimeler neler?” diye merak ederseniz işte onlar;

Utah: Otağ, Kali: Kalın, Tos: Toz, Uçun: İçin, Yangi: Yani, Kis: Kız, Kuççi: Küçük, Kaba: Khapao, Karvın: Karın, Su: Su, As: Az, Ata: Ata, Kan: Han, Paku: Bak, Tuka:  Tükürük, Takhıla: Dağıl, Uçarsu: Şelale…

 

SATRANÇ MI?

TAVLA MI? 

Rivayete göre 1400 yıl önce Hint İmparatoru, Pers İmparatoru Nevşiyan’a hediye olarak satranç oyunu gönderir ve yanına bir mektup iliştirir.

Mektubunda oyunla ilgili hiçbir açıklama yapmazken şöyle bir mesaj yazmıştır:

“Kim daha çok düşünüyor,

Kim daha iyi biliyor,

Kim ileriyi daha iyi görüyorsa,

O kazanır.

İşte Hayat Budur...”

.

Pers İmparatoru hediyeye çok sevinir fakat bir o kadar da şaşkındır.

Dönemin en âlim veziri olan Buzur Mehir ile bu mesajı paylaşarak, ondan oyunu çözmesini ve kendisinin de karşılık olarak Hint İmparatoru’na hediye edilmek üzere bir oyun icat etmesini ister.

.

Vezir haftalarca çalıştıktan sonra gönderilen satrancın her taş hareketini ve oyunu çözer. Daha sonra on günde tavlayı icat eder ve imparatora sunar.

.

4 köşesi 4 mevsimi, tavlanın içindeki karşılıklı 6’şar hane 12 ayı, pulların toplamı ayın 30 gününü, siyah-beyaz pullar gece ve gündüzü, karşılıklı 12’şer hane günün 24 saatini simgelermiş...

.

Hint İmparatoru’na satranca karşılık olmak üzere tasarlanan tavla oyunuyla birlikte gönderilmek üzere bir de mesaj yollar:

“Evet, kim daha çok düşünüyor,

Kim daha iyi biliyor,

Kim daha ileriyi iyi görüyorsa o kazanır.

Ama biraz da ŞANS gerekir.

İşte Hayat Budur...”

.

Tavlada, 4500 den fazla hamle ihtimali bulunduğundan oyunda ustalaşmak zamanla ve oyunun çok oynanmasıyla kazanılan deneyimle sağlanmaktadır.

Ancak zarın şansı simgelenmesinden dolayı şans faktörü de kendini hissettirir...