Tek adam rejimi memleketin iliklerine kadar işledi. Taşrada bile artık tek adamlık aldı başını gidiyor.

Eskiden kartvizitler az sayıda basılır ve çok iş görürdü. Selamımı söyleyin gibi sokak jargonları pek yaygındı. Ancak bir başka seviye ve nezaket ölçüleri vardı. Bugünkü gibi çok fazla cılkı çıkmamıştı. Siyasi rüzgârlar darbeler ve gizli-post modern darbelerle nereye eseceğini şaşırınca siyasette kariyerin de liyakatin de çivisi çıktı. Önüne iki kaz versen düz ovada kaybeder denilen bireyler pek kariyerli ve kıdemli mevkilere uçuverdiler. Liyakat esası uzaklarda kaldı. Elbette bu gelişme herkes için geçerli değildir. Kariyerli ve kıdemli sayılan mevkilerde ruhunu memleketin hizmetine teslim etmiş, kişisel hesaplardan uzak canla başla çalışanlar az da olsa var.

Doksanlı yıllarda Şanlıurfa’da çalışırken Balıkesir’in bir köyünden öğretmen tayin olmuştu. İlk tayini olduğu için, çok zor bir yer olmasın istiyordu. Milli eğitim müdürüne terörden uzak bir yere verilmesi için ricaya gitmiştik. İl emrine 700 öğretmen tayin edildiğini, bunun yarısının gelmediğini ve gelenler için de 2000’in üzerinde rica geldiğini, çekmecesinde kart dolu olduğunu söylemişti. Hadi bakanların, milletvekillerinin ricaları elbette yerine gelir. Valilerin de ricaları emir telakki edilir. Çok kıymetli bir arkadaşla gitmiştik yanına. Belki bizim isteğimizi de kırmaz diye düşünmüştük. Çok geçmedi, oryantasyon programından sonra bizim öğretmenin il içi tayini çıktı. Arabaya binip gittik. Ne köyü tanıyan var, ne de köyün nerde olduğun bilen var. Viranşehir’de araya taraya bir yaşlı amcadan köyün yerini öğrendik ve gittik. Köyde yaşayan olmadığı gibi, okulun çatısı da yoktu. Milli Eğitim Müdürü nerenin müdürüydü acaba? Okullarından haberi yoktu belli ki. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne gelerek durumu izah ettikten sonra yanında oturan muhtarın da rızasını alarak Eyüpnebi köyüne tayinini yaptırdık. Muhtar okuluna öğretmen istiyor, Milli Eğitim Müdürü ise, çatısı olmayan okula öğretmen tayin ediyordu. Gel zaman git zaman, bizim ricamızı yerine getirmeyen ama yukarıdan gelen ricaları yerine getirerek, merkeze öğretmen yığan bu müdürümüz, bölgedeki illerden birinde milletvekili oldu. Hepsi o kadarmış. Sonra kayboldu gitti. Milletin işine de yaramadı neticede.

Kamu kurumlarının web sayfaları, idarecilerin reklamlarından geçilmez hale geldi. Elbette hizmetler milletle paylaşılmalı. Yapılan hizmetler insanımıza sunulmalı. Bunlar son derece normaldir. Ancak birçoğunun açılış sayfasında Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan ve milletvekilleriyle çekilmiş, sayfanın zor açılmasına neden olan yüksek çözünürlüklü resimlerin ahenkli geçişi, bir yerde bireysel reklamlar can sıkıyor. Eskiden kartvizitin sahibi hamili yakinimdir hesabına dönmüş nerdeyse. Büyük adam olmak için büyük adamlarla resim çekilmek yetiyor sanki.

Zamanın Maliye Bakanı Cihat Bilgehan, aynı ilin diğer vekillerine, gidin köy köy gezin, benim işim bir kişiyle dermiş. Çok değişmiyor. Yukarıya çalışan yükseliyor. Millet nasıl olsa yola gelir hesabıyla.