Yaşananlar karşısında “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” şeklinde ki atasözü aklıma geldi birden.

Anlamı ise TDK tarafından şöyle açıklanmış:

“Suçlu olan bir kimse, kendini aklamak ve haklı çıkarmak uğruna zarar verdiği kişiyi suçlayabilir. Bu tarz kimseler edepten ve ahlaktan yoksundurlar. Tüm istedikleri kar elde etmek ve kendilerinin suçsuzluğunu kanıtlamaktır. Bu gibi kişiler genelde zayıf ve masum kişilere zarar vererek, üstüne de zarar verdikleri kişileri suçlu ilan ederler. Bu gibi insanlardan uzak durmak gerekir…”

.

Kim bu hırsız?

.

Gazze Şeridi’ne 7 Ekim 2023’ten bu yana düzenlediği saldırılarla 39 bin 324 can alan İsrail.

.

Yavuzluğu ise şuradan geliyor.

.

İsrail Başbakanı Netanyahu Amerikan kongresinde bir konuşma yaptı.

Bu konuşmaya ilişkin TBMM’de, şu cümlelerin bulunduğu tezkere kabul edildi.

.

“…Demokratik bir kurumun, İsrail’in sınır tanımayan saldırganlığını dizginlemek yerine büyük insanlık suçlarının faillerine güç ve cesaret veren yalanlarla dolu bir sahne şovuna alet olması esef vericidir.

Buna mukabil, Kongre binasının içinde ve dışında maşeri vicdanın sesi olanların gösterdiği tavrı son derece kıymetli buluyor, şaibeli bir ismin parlamentolarında konuşturulmasına cesaretle karşı çıkarak oturuma katılmayan sağduyu sahibi Kongre üyelerini de takdirle karşılıyoruz…”

.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rize’deki konuşmasında İsrail’i hedef alarak, “Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız” dedi.

.

Gelişmeler üzerine İsrail Dışişleri Bakanlığı’ndan bir açıklama yapıldı.

Bu açıklamada “Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’i işgal etme tehditleri ve tehlikeli söylemleri ışığında, Dışişleri Bakanı Israel Katz diplomatlara Türkiye’nin kınanması ve bölgesel ittifaktan çıkarılması talebiyle tüm NATO üyeleriyle acilen temasa geçmeleri talimatını verdi” denildi.

İşte burası Hırsızlığını bastıracak Yavuzluk kısmı.

.

Yahu 40 bine yakın sivil can almışlar bir de üstüne, “Türkiye İsrail’i işgal edecek” diye yaygara yaparak NATO’ya şikayet ediyorlar…

Eh yani, buna bizim memlekette:

“Yüzsüzlüğün daniskası” derler…

.

Gelelim çuvaldızın iğne tarafına.

.

Madem elin adamına çuvaldız batırdık, bunun iğne olarak karşılığı olmalı.

.

Fatih Altaylı, Erdoğan’ın sözlerine şöyle bir tepki göstermiş;

“Yolda Emevi Camii’ne uğrayıp namazı da eda eder artık. Ne de olsa 10 küsur yıl önce de böyle bir söz vermişti. Kısmet İsrail Seferi sırasında kılmakmış…”

.

Aynı şekilde Emin Çölaşan köşesinde bu sözlere tepki olarak şunları yazmış;

“Beğenelim veya beğenmeyelim benim bildiğim İsrail’in bir takım önemli özellikleri vardır.

-‘Arkasına ABD ve Batı dünyasının maddi ve manevi en güçlü desteğini almış ve bu desteği tepe tepe kullanmaktadır.’

-‘Avuç içi kadar İsrail yüzlerce milyonluk İsrail Arap alemi ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynamakta, her savaşı kazanmaktadır.’

-‘Eğri oturup doğruyu konuşalım. Ordusu güçlü, silahları mükemmel, örgütlenmesi muhteşemdir.’

-‘Dahası var! İsrail’le aramızda binlerce kilometre mesafe olduğunu unutmayalım. ‘Giriş’ kolay olmayabilir!’

‘Bunları sıradan vatandaşlar olarak biz biliyoruz da Recep Bey acep bilmiyor mu?’

‘Bilmediği için mi herhangi bir ülkeye ‘girmekten’ söz ederken böylesine çocukça, inandırıcı olmaktan uzak sözler söylüyor!’

Sarayında emri altında çalışan yüzlerce danışmanı var. O şahıslar eğer kendisini uyarmıyorsa hepsine yazıklar olsun, aldıkları yüklü paralar haram olsun.

Bu sözleri sonrasında Netanyahu ‘Sıkıysa gel de gir, ne olacağını bir görelim bakalım’ derse bizimki ne yapacaktır!”

.

“Siyaseten eleştiri getirseler de İsrailli bakanın Türkiye Cumhurbaşkanı’nı tehdit edemeyeceğini” söyleyen Enver Aysever şu ifadelerde bulunmuş:

“Bak birader, şimdi adamın tepesini attırma. Filistin’de olan mesele bir katliamdır. Hatta bir çeşit soykırımdır. Çoluk çocuğu öldürüyorsunuz, Ondan sonra da Erdoğan’ı tehdit ediyorsunuz. Hani Erdoğan’ı siyaseten biz şudur, budur diye eleştiririz de siz de aklınızı başınıza alın. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’nı tehdit edeceksin. Ve ondan sonra da Saddam gibi yapacaksın. Bunu yapamazsın…”

.

Erdoğan’ı destekleyen veya karşı duran onlarca yorum var.

Ancak bir ülke kınanacaksa (ki bence 24 saat hiç durmadan kınanmalı) bazı hazırlıklar yapılmalı, diğer ülkelerle ortak bir söz birliği olmalı. Devlet olarak bu işler azıcık ciddiyet gerektirir.

Her aklımıza geleni milliyetçi duygulara kapılarak söylersek işimiz zorlaşır, bazen geri adım atmak zorunda kalırız.

Bu da bize yakışmaz…

Davamızda haklıyız, kazanırız da.

Ama yeter ki haksız duruma düşmeyelim…

 

BEYİN YİYEN AMİP

İnsanlığın sonu ile ilgili birçok senaryo üretilirken bir tanesi daha başımıza geldi.

.

Habere göre;

İsrail’in kuzeyindeki bir su parkında yüzen 2 kişide “Beyin yiyen amip” tespit edilmiş.

.

Açıklamalara göre “Naegleria fowleri” adlı amip, beyne burundan geçiyormuş.

Uzmanlar, bu amip türünün bulaştığı kişilerin “Hayatta kalma ihtimalinin son derece düşük olduğunu” belirtiyorlarmış.

.

Su parkında yüzen 25 yaşındaki gencin amipten öldüğü, durumu ağır olan 10 yaşındaki çocuğun ise hastanede tedavisinin sürdüğü belirtilmiş.

.

Son 2 haftada bu parkı ziyaret eden kişilerden “Ateş, baş ağrısı veya kusma” gibi şikâyetleri olan kişilerden sağlık kuruluşlarıyla irtibata geçmeleri istenmiş.

Bunun üzerine 100’den fazla kişi hastaneye başvurmuş.

.

Sürekli olarak laboratuvarlarda bakterileri kurcalayıp, virüslerle oynarsak olacağı buydu.

.

Biyolojik savaş anlamında üretildiği söylenen bu tip virüsler, bir şekilde laboratuvarlardan firar edince insanlık olarak başımıza gelmeyen kalmıyor.

.

Daha önceleri Korona virüs ile yaşadığımız ve ağır atlattığımız salgın virüslerin, daha gelişmişlerinin aramızda dolaşmaları oldukça korkunç.

.

Bunların “Beyin yiyecek olması” gibi spesifik üretilmesi de manidar.

Çünkü aklıma şu soru hemen geliyor;

“Hangi beyin?”

Öyle ya,

“Her önüne çıkan beyni yiyorlar mı, yoksa seçiciler mi?”

.

Misal;

 “IQ’ya da bakıyor mu?”

“Beyni yemeden önce test ediyor mu?”

.

Özellikleri konusunda korkunç olsa da ülkemize gelse bile bize bir şey olmaz…

 

YİNE ANUNNAKİLER

Bu sıralar Anunnakilere taktım.

Sosyal medyada bu konuda açılmış bir sayfaya katıldım.

Hemen hemen her gün Anunnakilerle ilgili bilgiler geliyor.

Boş zamanlarımda okuyabiliyorum.

.

Bu yazı geldiğinde “Yok artık” demiştim.

Sizler de “Yok artık” deyin diye paylaşıyorum.

.

“Rus-Amerikalı yazar Zecharia Sitchin, 1976 tarihli ‘The Onikinci Gezegen’ adlı kitabında, Anunnakilerin aslında, yaklaşık 500.000 yıl önce altın çıkarmak için Dünyaya gelen, keşfedilmemiş ‘Nibiru Gezegeni’nden gelen dünya dışı varlıklardan oluşan bir ırk olduğunu iddia etti.”

.

“Sitchin’e göre Anunnakiler, köle olarak çalışacak modern insanları yaratmak için ‘Homo Erectus’un genetiğini değiştirdiler.”

.

“Sitchin, Antarktika’daki buzulların erimesi sonucu Anunnakilerin Dünyayı terk etmek zorunda kaldıklarını, bunun da Anunnakilerin Dünyadaki üslerini de yok eden Nuh Tufanı’na neden olduğunu iddia etti.”

.

“Bunların yeniden inşa edilmesi gerekiyordu ve bu devasa çaba için daha fazla insana ihtiyaç duyan ‘Nefilimler’ onlara tarımı öğretti.”

.

Ronald H. Fritze, Sitchin’in, “Annunakiler, eski astronot teorisyenlerinin son derece gelişmiş teknolojiler olmadan inşa edilmesinin imkânsız olduğunu düşündüğü, piramitleri ve dünyanın dört bir yanındaki diğer tüm anıtsal yapıları inşa etti.” diye yazdığını iddia etti.

.

Sitchin, “Anunnakilerin dünyayı terk ettiğini iddia ederek, İnsan-uzaylı melezlerinin arkasında, bazıları bugün hala hayatta olabilir ve uzaylı atalarından habersiz olabilirler.” dedi.

.

Sitchin, “The Stairway to Heaven (1980) ve The Wars of Gods and Men (1985) dahil daha sonraki eserlerinde bu mitolojiyi genişletti.”

Günlerin Sonu: Armageddon ve Dönüşün Kehaneti (2007) kitabında Sitchin, “Anunnakilerin muhtemelen 2012 gibi kısa bir sürede, Orta Amerika Uzun Sayım takviminin sonuna denk gelecek şekilde dünyaya döneceğini öngörmüştü.”

.

Ama gelen, giden olmadı.

Kehanet gerçekleşmedi…