Aynı senaryo sürekli oynanıyor. Memleketin çiftçisi sürekli zarar görüyor. Hep daha iyisi daha fazlası derken hayvancılıkta ipin ucu sürekli kaçıyor. Süt fazla gelirken et açığı ortaya çıkıyor. Süt fiyatları düşüyor. Süt fiyatları düşünce danalar yem yiyemiyor. Aşağısı sakal yukarısı bıyık kısır döngü dönüp duruyor. En son et açığı var diye ithal edilen danalar memleketin danalarından da zarar ettirince hayvancılık külliyen çıkmaza doğru ilerliyor.

Türkiye ağırlıklı olarak küçük aile işletmelerinden oluşuyor. Araziler çok parçalı ve işletme başına düşen arazi miktarı elli altmış dönümlerde kalıyor. Dolayısıyla çok büyük hayvancılık işletmeleri oluşturmak çok sağlıklı görünmüyor. Endüstriyel işletmeler kaba yem tedarikinde sürekli sıkıntı yaşıyor. Yeknesak kuru ot ve silaj temin etmek neredeyse imkânsız. Hal böyle olunca günlük diyeti sürekli değişen hayvanlardan yüksek verim almak mümkün olmuyor.

Ülkemiz kurak ve yarı kurak bir coğrafyada bulunuyor. Meralar oldukça verimsiz ve otlatma süresi son derece kısa. Yine meraların önemli bir kısmı çalılı meralardan oluşuyor. Adam boyu otun yetiştiği yıl boyu yeşil kalan mera neredeyse hiç yok.

Kurak ve yarı kurak bir coğrafyada, verimsiz meraların bulunduğu bölgelerde, çok parçalı ve küçük arazilerde büyük hayvancılık işletmeleriyle üretim yapmak son derece zordur. Hayvan besleme maliyetleri yükselir. Çünkü ot ve silaj satın alma zorunluluğu vardır. Diğer yandan, böyle bir yapı içerisinde kapalı sistem besi sığırcılığı yapmak nerdeyse imkansızdır.

Bir zamanlar binlerce angus ırkı sığır getirildi et fabrikası diye. Bugün nerdeyse bunlardan eser kalmadı. Çünkü bir dana hem anasının hem de kendisinin masraflarını karşılayamaz. Otun bol olduğu meralarda analar bedavaya beslenirse ancak besi sığırcılığı ekonomik olabilir. Dolayısıyla bu kapalı sistem besi sığırcılığı kendini sürdüremedi.

Her ne kadar istatistiklerde koyun ve keçi sayısı artmış görünse de hala et açığı devam ediyor. Bunun temelinde, damızlık değerinin artışı olması beklenir ama ne yazık ki, toplam et arzında küçükbaş hayvancılık % 10’un altına düştü. Sayısal artışın çok fazla faydası olmadı. Avrupalı hayvan taşıma tırları memleketin içinde cirit atıyor. Meraya dayalı koyun ve keçi yetiştiriciliğinden neredeyse et çıkmıyor.

Hem sığırcılıkta, hem de koyun ve keçi yetiştiriciliğinde küçük ve orta ölçekli işletmeler daha verimli görünüyor ama onlar da birlikte hareket edemedikleri için ithalat politikalarına teslim oluyorlar.

Meraya dayalı geleneksel küçükbaş hayvan yetiştiriciliği binlerce yıldır süregelen sistemdir. Ancak kırsalda koyun ve keçi yetiştiricilerinin önemli bir kısmı büyükbaş hayvan yetiştiriciliğine geçince kaynakların değerlendirilmesinde ciddi problem yaşanıyor. Hayvancılık kültürünün beşiği Anadolu’da transfer üretim sistemleri, özellikle endüstriyel hayvancılık, ne yazık ki hayvansal üretimin kimyasını bozdu. Oysa transfer sistemler kendi coğrafyalarında oluşmuş sistemler. Anadolu’ya uygun değil. Herkes kendi coğrafyasının özelliklerine göre üretim yapıyor.