Önce şu “Ötenazi” yasasına bir bakalım.

Günlerdir gündemde olan bu yasanın çıkmaması için hayvan severler, muhalefet el ele vererek mücadele etseler de umulan olmadı ve her zamanki gibi AKP-MHP oylarıyla yasa meclisten geçti.

.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sosyal medyadan yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:

“Dün gece yoğun ve yorucu bir mesainin ardından sahipsiz hayvanlara yönelik kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul eden tüm milletvekillerimizi tebrik ediyorum.

Muhalefetin tüm kışkırtmalarına, tamamı yalan ve çarpıtma üzerine kurulu kampanyalarına rağmen milletin meclisi bir kez daha milletin sözünü dinlemiş, sessiz çoğunluğun çığlıklarına kulak tıkamamış, çocuklarımızın feryatlarına bigâne kalmamış, son derece kritik bir sınavı alnının akıyla vermiştir.”

.

Alınlarının akıyla geçen bu yasa hakkında belki detaylı bir bilginiz yoktur.

Ben sizin için haber sitelerinden araştırarak genel anlamda madde madde buraya aktardım.

.

Önce okuyun bakalım bu yasa nasıl bir yasaymış:

* Kedi ve köpekler sahipli hayvan statüsüne alınabilmesi için Veteriner Hizmetleri yasası kapsamında Tarım ve Orman Bakanlığı veri tabanına kaydedilecek.

Yeni bir madde ile “Sahipli ve sahipsiz hayvan” kavramı getirildi.

.

* Hayvan bakımevlerinin tanımı;

“Bakanlıktan izin alınmak suretiyle kurulan ve hayvanların sahiplendirilinceye kadar barındırıldığı ve rehabilite edildiği tesis” olarak düzenlendi.

.

* Mevcut yasada yer alan “Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir” ifadesi metinden çıkarıldı.

.

* Yasaya, sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanları sahiplenmek isteyen ve gerçek ve tüzel kişilerin teşvik edileceği maddesi konuldu.

.

* Yerel yönetimler;

31 Aralık 2028’e kadar, gönüllü kuruluşlarla iş birliği içerisinde, sahipsiz hayvanların sahiplendirilmesi amacıyla bakımevleri kurup, bakım ve tedavilerini sağlayacak.

.

* Bakımevlerinde rehabilite edilen köpekler, sahiplendirilinceye kadar barındırılacak. Hayvanlar Bakanlığın veri sistemine kaydedilecek.

.

* Sokak köpeklerinin öldürülmesinin önünü açan maddeye göre;

“Bakımevine alınan köpeklerden insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olanlara, veteriner gözetiminde ötanazi yapılabilecek.”

.

* İnsan, hayvan ve çevre sağlığının korunması amacıyla bakımevleri, hastaneler ve ameliyathaneler kurmak; ilaç, alet ve ekipman temin etmek ve bakımevlerinde bakım, rehabilitasyon-sahiplendirme faaliyetlerini yürütmek için Bakanlıkça yerel yönetimlere mali destek sağlanacak.

.

* Sahipli hayvanlarını terk edenlere verilen cezalar arttırıldı.

İdari para cezası hayvan başına 2 bin liradan 60 bin liraya çıkarıldı.

Yerel yönetimler adına toplanan sahipsiz hayvanları bakımevi dışında bir yere terk edenlere de hayvan başına 50 bin lira para cezası verilecek.

.

İşte durum bu.

Siz karar verin…

 

TEMİZLİK İMANDAN

Allah’tan temizliğin imandan geldiği bizim gibi Müslüman bir ülkede söylenmiş.

Yoksa halimiz nice olurdu?

.

Ortaçağ’da Avrupa’da temizlik durumu şöyleymiş.

“İlk Hristiyan keşişi kabul edilen Aziz Antony asla ayaklarını bile yıkamamışken, Aziz Julian takipçilerine yıkanmayı yasaklamış.

Aziz Jerome ise vaftizin dışında banyo yapmanın gereksiz olduğunu savunmuş.

Bu söylemler üzerine bazı dindar Hristiyanlar, banyo yapmayı durdurmuşlar.

Benedikten tarikatının kurucusu Aziz Benedikt sağlıklı insanların asla yıkanmadığını, 13 yaşında ölen Azize Agnes’in en büyük erdemlerinden birinin asla yıkanmamış olması olduğunu belirtmiş.

Tarikatın kurallarında, keşişlerin yılda birkaç kez (genelde Paskalya’da) banyo yapmaları, sağlıklı ve genç olanların daha az sıklıkla yıkanmaları belirtilmiş.

Öte yandan 8. ve 9. yüzyıllarda Fransa’da aynı tarikatın temsilcisi olan Anianeli Benedikt keşişlerin banyo yapmasını yasaklamış. “

.

Roma kültürü ile yaşama giren hamamlarla adamlar pislikten kurtulmuş.

.

Osmanlı ise temizdi.

Her ne kadar “Temizlik dindarlığın diğer bir adıdır” sözü Hristiyanlar tarafından da söylense bile, onu uygulayanlar Osmanlılardır.

Temizliği her zaman samimi olarak dinî görevlerinden biri saymışlar.

Avrupalılar, pislik bulaşmış bir şeyi temiz kabul etmemişler fakat bir Türk pisliğe hafif temas etmiş bir şeyin kirli olduğunu kabul etmiş. Daha ötesi, Türklere göre evler de insanlar gibi tertemiz ve kirlenmemiş olarak tutulmalıdır.

.

Fransızların parfümleri icat etmesi sabunsuzluğa bağlıdır.

Her parfümde “Eau De Toilette” yazısının sebebi buymuş.

Avrupalı tuvaletten çıktıktan sonra “Tuvalet suyu” kullanmasının sebebi; “Yıkanmıyoruz ama biraz güzel kokalım” anlamını taşıyormuş.

.

1667 tarihinde Osmanlı’da “Tuvalet Vakfı” kurulurken, Avrupa’da tuvalet bilinmiyormuş.

İnsanlar ihtiyaçlarını boş buldukları alanlara yapıyor ya da evin içinde bir lazımlığa giderdikten sonra dışarıya fırlatıyormuş.

Şehirleri bu nedenle pis kokuyormuş.

Yerdeki pisliğe basmama adına erkek ve kadınların giydikleri yüksek topuklu ayakkabılar, şemsiyeler revaçtaydı.

.

Neden şemsiye?

Çünkü hizmetçiler lazımlıklardaki pislikleri pencereden dışarı boşaltınca “Üzerlerine gelmesin” diye.

.

Osmanlı’da ise bu tarihlerde zaten hemen hemen her köşe başında tuvalet vardı.

Avrupa tuvaletle tam anlamıyla olmasa da 18. yüzyılın başlarında tanıştı.

Artık sarayların bir köşesinde tuvalet vardı, krallar ve aristokratlar için ihtiyaç giderme sandıkları bulunuyordu.

.

Temizliğe bu kadar meraklı bir millet olup, şehirleri bu kadar pis başka bir yer yoktur sanırım.

.

Bizim kapının önünü her gün süpürseler nafile. Marketten gelen ve çöplerden uçuşan pisliklerin sokağı geçilmez hale getirmesine diyecek bir şey yok.

Her gün video ve resim yolluyorum belediyeye, onlar da gelip temizliyorlar.

Ama bu konuyu kökten çözecek en ufak bir girişimleri bile yok.

Mantık şu; “Pislenirse pislensin, biz de her gün gelip temizleriz…”

.

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan da bu konudan muztarip olmuş olacak ki temizlik konusunda “Radikal kararlar” almış.

.

Buna göre Bolu’da yere çekirdek kabuğu, sigara izmariti veya çöp atanlara 14 bin 407 liraya kadar idari para cezası uygulanacakmış.

Başkanlığın X hesabından yapılan paylaşımda, “Geçen 5 yılda Bolu’nun Türkiye'nin en temiz şehri” olduğu belirtilmiş.

.

Biz Çanakkale olarak bu sıralamada kaçıncıyız acaba?

 

MALİ CEZA

Habere göre takibe düşen kart sayısı sonbaharda 1 milyonu bulacakmış.

.

Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Mehmet Bülent Deniz:

“2018’den bu yana yükselen bir enflasyon var. Özellikle 2021’de faiz indirimiyle başlayan ve daha da keskinleşen bir süreç” demiş.

.

Hani “Nas’a göre faiz indirmeliyiz” diyerek ekonominin ayarları ile oynanmasından bahsediyor.

“Faiz sebep, enflasyon sonuç” diyerek faizi 8 buçuklara indiren “Ekonomist anlayış” bizi bu hale getirdi diyor.

.

Çünkü inanışımıza göre faiz haramdır.

.

Peki bu durumun takiyyesi ne?

Ülkenin din konusunda en yetkili ağzı şöyle diyor:

“Mali Ceza…”

.

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan sosyal medyada şu paylaşımı yaptı:

Diyanet İşleri Başkanlığı’na; “Cumhurbaşkanı’nın yeni belirlediği %54’lük gecikme zammı ve faizinin alınmasının dini yönden caiz olup olmadığını” sormuştuk.

Bugün Din İşleri Yüksek Kurulu’ndan gelen cevabi yazıda “Gecikme zammı ve faizinin alınmasının caiz olduğu” belirtilmiştir.

Artık belediyelerin faiz almasının günahı ve vebali Diyanet İşleri Başkanlığı’na aittir. Vasiyet ettim, ölünce kefenin cebine bu resmi yazıyı da koyacaklar…”

.

Ne olmuştu?

21 Mayıs 2024 tarihli Resmi Gazete’de yer alan Cumhurbaşkanı Kararı ile “Kamu alacakları için gecikme zammı oranı aylık yüzde 3,5’ten yüzde 4,5’e, çıkmıştı.”

Buna göre yıllık faiz oranı ise yüzde 54 olmuştu.

.

Diyanet ne diyor?

İslam’a göre faiz haramdır.

Bu, zaruret bulunmadıkça faiz olmak veya vermek caiz değildir.

Zaruret ise;

“Kişinin kendi ve bakmakla yükümlü olduğu bireylerin sağlık ve güvenlik içinde yaşamalarını sağlayan vazgeçilmezlerdir. Bu konuda gerçek veya tüzel kişilerde yapılan faiz akdi arasında fark yoktur.”

“Öte yandan vergi borcu ile elektrik, telefon, su, doğalgaz gibi kamu hizmetlerine ait borçların zamanında ödenmemesi halinde yasal ‘gecikme zammı’ uygulandığı bilinmektedir. Farklı görüşler bulunmakla birlikte bazı İslam âlimleri, birtakım suçlara karşı devletin mali bir ceza uygulayabileceğini ifade etmişlerdir.”

“Buna göre vergi borcu ile elektrik, su, doğalgaz gibi devlet namına yapılan kamusal hizmetlerden kaynaklanan borçların zamanında ödenmemesi halinde uygulanacak gecikme zammının bir çeşit ‘Mali ceza’ hükmünde kabul edilmesi mümkündür.”