PAZARTESİLİK

BİL BAKALIM

Güzel bir ilkbahar günü, parkta tek başına oturan genç kızın arkasından gelen genç adam, elleriyle kızın gözlerini kapatır:

“Bil bakalım ben kimim? Üç tahminde de bilemezsen bir öpücük ve de sinemaya birlikte gitme hakkını kazanmış olacağım...”

Uzun uzun düşünen, gözlerini kapayan elleriyle yoklayarak kim olduğunu anlamaya çalışan genç kız, sonunda yanıt verir:

“Sezar... Pastör... Napolyon...”

 

 

MEKTUPLAR

Parasız kalan bir öğrenci babasına mektup yazmış:

Sevgili Babacığım,

Burada telefon haTLları bozuk, görüşemedik o nedenle yazıyorum.

KaTLanılması zor bir durumdayım.

ATLatabilmek için biraz destek gerek.

Bir anlamda lastik paTLadı diye düşünebilirsin, durumu anlamışsındır.

Anneme söyle, eTLi pilavını çok özledim.

Oğlun…

Babası cevaplamış.

Sevgili oğlum;

Ne kadar NAHif olduğunu düşünüyor, bunu kalbinin temizliğine yoruyorum.

Annenle tatilimiz sırasında çeşitli NAHiyelere uğrayarak dolaşıyoruz.

Annene kalsa NAHcıvana kadar gideceğiz. İyilik haberlerini aldık.

Hatların düzelsin telefonla da görüşürüz

Baban…

 

KAMUFLAJ

Askerde kamuflaj yarışması varmış...

Herkes çuvallara giriyor, komutan gelip tekme atıyor, askerlerde hayvan sesleri çıkarıyorlar komutan onaylıyor...

Birinci çuvala vuruyor:

“Hav hav hav…”

Komutan “Aferin köpek çuvalı...”

İkinci çuvala vuruyor;

“Miyav miyav...”

Komutan “Aferin kedi çuvalı...”

Böyle on onbeş çuval geziyor.

Hepsi çok iyi taklit yapıyorlar...

En son Temel’in içinde olduğu çuvala vuruyor ses yok...

Daha sert vuruyor gene ses yok.

Tekme, tokat, tahta, tüfek, ses yok...

Askerlere emir veriyor:

-“İyicene tekmeleyin şunu...”

Çuvaldan kan sızmaya başlıyor...

Beş dakika sonra da ince, bitkin bir ses:

-“Patateeeeeees”

 

ISKALADIK

Kızılderilinin biri kabilenin büyücüsüne gitmiş:

-“Ben çok küfür ediyorum. Acaba Manitu beni yanına alır mı?” diye sormuş.

Kabile büyücüsü:

-“Al şu oku, karşıya at. Eğer hedefi vurursan Tanrı seni yanına alacak, vuramazsan cezalandıracak”

Adam ilk atışında kaçırmış kızgınlıkla;

-“Has.tir lan ıskaladık” demiş.

Büyücü:

-“Bana bak, bak küfür etme Manitu çarpar”

Adam ikinci atışında da ıskalamış ve yine kızgınlıkla:

-“Has.tir ıskaladım” demiş.

Bunun üzerine büyücü:

-“Bak küfür etme Manitu çok fena çarpar” demiş.

Adam üçüncüde de ıskalayıp yine küfür edince, gök gürlemeye şimşekler çarpmaya başlamış.

Yıldırım gümbür gümbür aşağı düşmüş ve büyücüyü yok etmiş.

Yukardan gür bir ses gelmiş:

-“Yuh be! Iskaladık.”

 

SANIK

Adamın biri camiden halı çalarken yakalanmış.

Hâkim önüne çıkarılmış.

Hâkimin “Bunu neden yaptın?” sorusu üzerine sanık,

-“Ne alaka hâkim bey! Ben camide dua okuyordum” demiş.

Hâkim, adamın pek ibadet ve dua ile işinin olmadığını anlayıp sormuş.

-“Bir dua oku bakayım?”

Adam “Bismillah” demiş.

Hâkim “Olmaz.” demiş.

Adam “Allahuekber” demiş.

Hâkim yine “Olmaz.” Demiş ve arkasından “Atın bu adamı içeri” demiş.

Adamı görevliler götürürken adam bağırmış.

-“Ne biçim iş bu. Burada hafız mıyız, sanık mıyız belli değil”

 

GİYOTİN

Naziler İngiliz, Fransız ve Temel’i esir almışlar ve ölüm cezasına çarptırmışlar.

Askerler sormuş:

-“Giyotinle mi ölmek istersiniz? Asılarak mı? Kurşuna dizilerek mi?”

İlk yanıt Fransız’dan gelmiş:

-“Benim atalarım hep giyotinle öldüler. Ben de giyotinle ölmek isterim!”

Onu almışlar kafasını yerleştirmişler giyotine.

Bırakmışlar bıçağı, tam kafasına 2 santim kalınca giyotin durmuş.

Giyotinin bozulmasına Almanlar sinirlenmiş;

Çünkü bu durumda Fransız kurtulmuş.

İngiliz: -“Asılarak ölmek çok kötü. Beni de giyotinle öldürün.”

Almanlar giyotini tamir etmişler.

Ancak, giyotin yine tutukluk yapmış. Sonuçta İngiliz de kurtulmuş.

Sıra bizim laza gelmiş.

Temel; -“Asılarak ölmek gerçekten çok kötü. Eee, zaten giyotin de çalışmıyor. En iyisi beni kurşuna dizin bari!...”

 

LACOSTE

Temel ile Dursun Nil Nehri’nin kıyısındaki otelde kalmaktadırlar.

Sıkılırlar, Temel kıyıda bir ‘taka’ gördüğünü, onunla gezinebileceklerini söyler.

Nil’e açılırlar. Temel, Piramitleri görünce;

-“Ne kadar modern bir memleket, camileri üçgen…”

Dursun; -“Ne kadar modern memleket, heykelleri kocaman…” derken, kayık alabora olmuş.

Zar-zor ters dönen kayığın üstüne çıkmışlar. O sırada kendilerine yaklaşmakta olan timsah sürüsünü görünce Temel;

-“Ne kadar modern memleket, bak cankurtaranlarının hepsi Lacoste!..”

 

PİSLİK

Temel her gün evine trenle gidip gelmektedir.

Yine bir gün trende giderken karşısında oturan adamın biri, Temel’in gözünün içine bakar bakar “Pislikkk!” der.

Temel şaşırır “Bana mı dedi?” diye sağına soluna bakınır.

Adam yine “Pislikkk!” der.

Temel yine şaşkınlık içinde sağa sola bakınır; “Sanırım bana diyor…” diye düşünerek olay çıkmaması için ilk durakta iner.

Eve gittiğinde olayı karısı Fadime’ye anlatır:

-“Fadime bugün trende adamın biri bağa ‘pislik’ dedi” diyerek anlatır.

Fadime; -“Hadi ya bak terbiyesize!” diyerek geçiştirir.

Temel ertesi gün aynı adamla tekrar trende karşılaşır.

Adam bu sefer Temel’e bakarak şöyle der:

-“Dedikoducu pislikkk…!”

 

ECZANE

Temel ile Dursun gece bekçiliği yapıyorlarmış.

Tam konservatoryumun önünden geçerlerken orada bir adamın cesedini görmüşler.

Temel hemen telsizi açmış durumu merkeze bildirecekken birden durmuş ve Dursun’a sormuş:

-“Ula konservatoryum nasıl hecelenir?”

Dursun düşünmüş, taşınmış ve:

-“Bilmiyorum…” deyince Temel;

-“O zaman bu cesedi şuradaki eczanenin önüne çekelim...”

 

JAPON MUSUN?

Temel parkta yanında oturan adama sormuş;

-“Ula hemşerim sen Japon misun?”

Adam; -“Hayır değilim” demiş.

5 dakika sonra yine sormuş;

-“Ula hemşerim sen Japon misun?”

Adam biraz sinirli cevaplamış:

-“Yok kardeşim! Ne Japon’u?”

Temel dayanamamış biraz sonra yine sormuş;

-“Hemşerim sen Japon misun?”

Adam bu kez Temel’den kurtulmak için;

-“He lan!... Japon’um... Ne olacak?” deyince Temel şaşkınlıkla adamın yüzüne bakmış;

-“Vallahi hiç benzemeysun...” demiş.

 

KARIŞTIRİRSUN

Adamın birisi arabayla Trabzon’da bir arkadaşının lokantasını arıyormuş.

“En iyisi bir adres sorayım” diye düşünüp yol kenarındaki bakkala girmiş.

-“Pardon, Karadeniz Lokantası nerededir?”

-“Uşağum, buradan dümdüz 50 km gideceksun. Sağdaki benzinliğu görünce bir ‘U’ dönüşü yapıp, 15 km kadar ceri geleceksun, sağ taraftadur.”

Adam şaşırmış.

-“Peki buradan 35 km gidip sola dönsem daha iyi olmaz mı?”

Bakkal gülmüş:

-“Kariştirursun...”

 

FARE ZEHİRİ

Eczacı Temel, akşam saatlerinde Dursun’un kapısını çalmış:

-“Ne oldu Temel, nedir telaşın?”

-“Sorma be Dursun, ben bugün sana ‘mide ilacı’ veriyorum diye yanlışlıkla ‘fare zehiri’ vermişim.”

-“Eyvaaaah! Ne olacak şimdi?”

-“Ne mi olacak? Beş milyon daha vereceksin!”

 

UYMADI AMA

İdris ile Dursun, kahvede ayrı masalarda hafif sıkkın oturuyorlar.

İdris sesleniyor:

-“Ula Dursun bana ‘Ayran’ desena...”

-“Ayran!”

-“Uyy, ben da senun karuna hayran!”

Fena halde bozulan Dursun, biraz sonra İdris’e seslenmiş;

-“Bana ‘Gazoz’ desena...”

-“Gazoz...”

-“Uyy, ben da senun karini öptum...”

İdris, dudak bükmüş:

-“Bu söylediğunun kafiyesi yoktur...”

Dursun sözü bağlamış:

-“Kafiyesi yoktur ama asli vardur!”