Bugün futbol sevmeyen okurlarımdan müsaade istiyorum ve zira azıcık futbol yazmak istiyorum.
.
Futbolu adaletli olduğu miktarda severim.
Geçtiğimiz sezon, şu hakemlerin inanılmaz tavrı beni biraz uzak tutmuştur futboldan.
Hakemlerin kendi aralarında standartları olmayınca ve VAR sistemi ile geleceği sandığımız adaletin birilerine hizmet ettiğini anlayınca resmen soğumuştum.
.
Bu yeni federasyon başkanı ile çıkılan ilk resmi maçta en azından nefes almış olduk.
Hakemin tarafsız olma isteği bile bize umut vermedi değildi.
.
Zaten Adalet ile sıkıntı yaşayan halkın, bir de tuttuğu takıma karşı adil olmayan yönetimlere maruz kalmasıyla “Adalete olan inanç” konusunda umutları tükenmekteydi.
.
Anayasa Mahkemesi kararların bile uygulanmadığı ülkede, Hakemlerden Adalet beklemek biraz iyimserlik olurdu zaten.
.
Cumartesi günü oynanan maç ile ilgili birkaç gözlemimi aktarmak isterim sizlere.
Ama bilmeyenler için baştan yazayım ben kendi halinde bir Beşiktaş taraftarıyım.
.
Maç öncesi tüm yorumlarda “Galatasaray’ın bu maçı kazanıp kupayı alacağı” yönünde yorumlar yapıldı.
Haklıydılar.
Zira Beşiktaş’a nazaran daha oturmuş kadrosu, daha kaliteli oyuncuları vardı.
Nihayetinde sezonu 100 puanın üzerinde müthiş bir zaferle kapatmışlardı.
“Defansından, forvetlerine kadar Beşiktaş’tan üstün” yorumları yapılmıştı.
.
Beşiktaş ise sezonu hüsran ile kapatmış, elindeki tek fırsat olan Ziraat Kupası ile hayata tutunmuştu.
Kalecisi ve birkaç futbolcusu hariç yerlere yeksan bir biçimdeydi.
.
Yeni yapılan transferlerin de hazırlık maçlarında gözükmeyen performansları “Acaba?” şeklinde soru cümlesi ile bir piyangoyu işaret ediyordu.
3 transfer dışında diğerleri zaten hüsrana uğramış takımın oyuncularıydı.
.
Ayrıca Galatasaray’ın 2 senedir başındaki hocasıyla oyuncuları arasındaki bağı anlatmaya gerek yoktu.
Onlar tam bir takım havası içindeyken, Beşiktaş’ın hocası bile yeniydi.
.
Galatasaraylı futbolcular inancıma göre, “Nereden çıktı bu maç şimdi? Ne güzel tatil yapıyorduk. Zaten bu maçı yürüsek alırız…” havasındaydılar.
Hiç hazır gözükmediler ve hiç konsantre değillerdi.
Bunu ilk pozisyonda konsantre eksikliğinden dolayı 22. saniyede gol yiyerek yaşadılar zaten.
Sürekli bitmez tükenmez enerjisi ile oynayan Torreira’ya bakınca gördük bu dediklerimi, elini dahi kıpırdatacak hali yoktu.
.
Durum böyle olunca, yeni hocası, yeni transferleri ile maça iyi hazırlanmış ve sezona iyi bir galibiyetle başlamak isteyen Beşiktaş “Koşmayana ekmek yok” şeklindeki taktiği ile oyuna gol ile başlayınca işi kolaylaştı.
.
Büyük ümitlerle alınan Muti kenardaydı, uzun süredir ilk defa Necip kenarda oturuyordu, Abubakar kenardaydı (ki hatta değişiklikte bile Mustafa Erhan Hekimoğlu tercih edildi)
.
Omar Colley yeni transfer gibi oynadı, Onana oldukça değişmiş.
.
Jonas Svensson’dan bahsetmeden olmaz.
Adam “Balta” tabir edilen ve “Beşiktaş bunu niye aldı?” diye sorguladığımız bir futbolcu iken, sağ tarafı trafiğe kapattı ve üstüne üstlük gidip gol attı.
“Helal olsun” demek lazım.
.
Rafa Silva hakkında eleştirel konuşan resmen çarpılır.
Onu eleştirmek için futbol seyircisi olmak değil, duayen olmanız bile yetmeyebilir.
.
Adamı seyrederken insanın içi açılıyor.
“Allah böyle bir insanı yaratırken ne düşündü acaba?” diye insan sormadan edemiyor kendi kendine.
Bence oldukça “Mübarek” biri.
.
Ciro Immobile’ye de laf söylemek ayıp olur.
Adam İtalya liginde gol kralı olmuş.
Zaten bize de gösterdi kendini.
.
Burada bahsetmemiz gereken önemli kişilerden biri de, Mustafa Erhan Hekimoğlu.
2007doğumlu müthiş biri.
“Helal olsun” demekten başka bir sözümüz yok.
Onun becerisini anlatmak için şunu size aktarmak istiyorum;
“Sol kanatta Rafa Silva’dan aldığı pası Kaan Ayhan gibi milli oyuncuyu ekarte ederek geçti ve neredeyse çapraz gol vuruş açısının son aşamasına geldi. Karşısında (Türkiye’nin en iyi kalecilerinden biri olan) Muslera vardı.”
.
Şimdi size Muslerayı bu maçta anlatayım;
Birinci golde karşı karşıya olmasına rağmen vücudunu müthiş kullanarak topu iki defa engellemesine rağmen gol yedi.
Burada Muslera’ya laf söylemek insana yakışmaz.
.
İkinci golde Svensson 4 metreden ve cepheden hızla vurdu. Muslera ayağı ile uzandı ama imkânsızdı.
.
Üçüncü gol penaltıydı.
Köşeyi bilmesine rağmen sert gelen topa yapabileceği bir şey yoktu.
.
Dördüncü golde 3 metreden ters köşeye giden topa yapacağı bir şey yoktu.
.
İşte asıl gol, Mustafa Erhan Hekimoğlu’ndan yediği beşinci goldü.
Benim bildiğim Muslera o golü hayatta yemezdi.
O sebeple burada tutandan çok, atanın becerisinden bahsetmek gerek.
Baskı altında, çaprazdan ve tek vuruş.
Helal olsun, helal olsun.
Beşiktaş’ın yanı sıra, Türk Milli Takımı da bir oyuncu kazanmış oldu.
Henüz 17 yaşında ve müthiş yetenek…
.
Birkaç not düşmem lazım;
Barış Alper Milli Takımda hakikaten süper performans gösterdi ve bu genç yaşında ülkenin takdirini kazandı.
O kadar övüldü ki, anlatamam.
Haklı mıydı?
Haklıydı.
.
Ama kimse kusura bakmasın bu övgüler onu havalara sokmuş.
Top oynamayı bırakıp, rakiplerle mücadeleyi bırakmış, onlarla didişmeye başlamış.
Belli ki kondisyonda da sıkıntılar var.
Sonradan oyuna girmesi onu etkilemiş olabilir belki bilemem ama biz Milli takımdaki Barış’ı istiyor ve bekliyoruz.
.
Beşiktaş’ın hocası Giovanni van Bronckhorst’tan bahsetmemek olmaz.
“Ölmüş, bitmiş” denilen ve en az 10 oyuncusunun satılması istenen Beşiktaş’ı resmen diriltmiş.
“Koşan, basan, ısıran, pas alan, pas veren, ileriye oynayan, yardımlaşan, doğru pozisyon alan ve savaşan” bir Beşiktaş izledik.
.
Tam Beşiktaş taraftarının istediği oyundu bu.
Bizim taraftar için yenilgi, yengi hiç önemli değildi.
Beşiktaş böyle oynasın bize yeter.
Şampiyonluk sonraki istek.
.
Hoca’nın ofsayt çizgisini maç içinde oyunculara tarif etmesi bile oyunun içinde olduğunu gösterdi bize.
.
Başka transferler de gelince ne olacak bu takım göreceğiz.
Ama en azından ilerisi için umutlandık.
.
İstatistiklere şöyle bir bakarsak topun oynanma oranları şöyle;
Beşiktaş yüzde 40
Galatasaray yüzde 60.
Ancak toplam şut;
Beşiktaş, 18
Galatasaray, 6
.
Bu durumda Galatasaray’ın baskı altında olduğu ve ileriye değil mecburen yana paslaşma yaptığı ortaya çıkıyor.
Beşiktaş ise pasları dikine oynadığından 18 tane şut çekmiş rakip takıma.
.
İşte burada da Al-Musrati’den bahsetmek gerek.
“Neden geldi?” dedirten futbolcu gerçek kalitesini bu maçta göstermiş oldu.
.
Gedson aşırı top kaybına rağmen son derece etkiliydi.
Paulista uzun yıllardır Beşiktaş’ta oynuyor gibiydi.
Masuaku ise hem hücumda hem defansta mükemmele yakın oynadı.
Rashika ve Semih iyi bir takım oyuncusu olduklarını gösterdiler ve Hocanın kendilerinden istediği görevleri fazlasıyla yerine getirdiler.
.
“Beşiktaş’ta kötü yok muydu?” diye sorarsanız bence Mert’ti.
Ofsayttan da olsa, karşı karşıya kaldığı iki pozisyonda da topa dokunamadan gol yedi.
Onlar gol sayılsaydı şu anda Mert’i konuşuyor olacaktık…
.
Maçın adamı Immobile seçilse de Beşiktaş taraftarının gönlünde Rafa Silva vardı.
.
Dikkatimi çeken ise şuydu;
Beşiktaş’ın bu müthiş tempoya fazla dayanamayacağını ve değişikliklerin ikinci yarı başlarında yapılacağını zannettim.
Ama ilk değişiklik 68. Dakikada Onana-Semih değişikliği ile geldi.
.
Diğerleri ise 85, 86 ve 90’da geldi.
Buna bakınca takımın sezona hazır olduğunu da görmüş olduk.
.
Galatasaray’da ise 46, 46, 60, 60 ve 75’de değişiklikler oldu.
.
Maçtan bir enstantane;
Dakika 60.
Oyuna Yunus Akgün giriyor.
Gencecik çocuk.
Rafa Silva ile dakika 90+2’de bir mücadeleye giriyor.
Silva onun etrafından dolaşarak geçip gidiyor ve Akgün arkasından bakakalıyor.
Silva’nın pası ise gol oluyor.
.
Okan Buruk bu sefer oldukça formsuzdu.
46. dakikada Mertens-Batshuayi değişikliğini yapması yorumcular tarafından “Hayretle” karşılandı.
İlk yarıyı sadece 1-0 yenik bitiren takımın hocasının hırs yaparak gol atmak adına “Orta sahayı Beşiktaş’a bırakması” bir intihar vakasıydı resmen.
“Yenilginin suçlusu benim” derken aslında doğru da söylüyordu.
.
Sonuçta 5-0’lık bir skor çıktı.
Tarihi bir zaferdi aslında.
Çünkü en son 1940 yılında Beşiktaş, Galatasaray’a 5 atmış.
.
Sadece bu skora bakarak ne “Beşiktaş şampiyon olur” diyebiliriz,
Ne de “Galatasaray bitmiş” diyebiliriz.
Sezon öncesi oynanan bu maç her iki tarafa da alması gereken dersleri vermiştir.
.
Fenerbahçe’nin de Mourinho’yu getirmesi ile iyice renklenen ve haftaya başlayacak olan süper ligimizi merakla bekliyoruz.
Şimdiden hayırlı, uğurlu olsun…
.
Sezonun başlamasına en çok sevinenlerden biri de “Erdoğan” olacaktır.
Zira vatandaşa uyku ilacı gibi gelecek ve ekonomik sıkıntıları bir nebze unutturacak olan yeni sezonla birlikte üzerindeki baskıdan kurtulacaktır...
O da bu duruma şükretmiştir şükretmiştir zaten…