Geçmiş bir zamanda cimri padişahın biri “Yalan yarışı” açmış ve “Kim inanılması mümkün olmayan bir yalan söylerse yarışı o kazanacak ve padişah tarafından bin altınla ödüllendirilecek” diye vaat etmiş

Ülkenin en usta yalancıları marifetlerini göstermeye başlamışlar.

Bir tanesi “Padişahım, ben gökyüzüne merdiven kurdum.”

Padişah karşılık vermiş:

“Olabilir, mümkündür.”

Bir başkası şu palavrayı sıkmış.

“Padişahım, ben okyanusun üzerine köprü kurdum.”

Padişah buna da “Olabilir, mümkündür” diye karşılık vermiş.

Daha birçok usta yalancı usturuplu yalanlar söylediler.

Ama padişah hepsine “Mümkündür, olabilir” demiş.

Ama akıllının birisi padişahı kendi silahıyla tongaya düşürmüş.

“Padişahım, sizin merhum pederinizin, benim merhum pederime bin altın borcu vardı…” deyince, Padişah yerinden fırlamış;

“Olamaz bu adam yalan söylüyor” demiş. Adam da kazanmanın verdiği gururla “Doğru söylüyorsam bana bin altınımı verin, eğer yalansa yine bin altınımı verin” demiş ve kazanmış…

 

ÖNEMLİ OLAN TELLAL

Bizim iktidar 22 senedir ülkeyi, muhasır medeniyetler seviyesine çıkardığı ile övünüyor ya,

İşte onunla ilgili bir fıkra;

Adamın biri, köyden panayıra satmak için bir inek götürmüş, tellala vermiş...

Tellal ineğin yularından tutmuş, başlamış dolanmaya…

Hem dolanıyor, hem bağırıyormuş:

-“Bu inek soyludur, bu inek boyludur, cinstir, altmış okka süt verir, altı aylık gebedir!...”

Köylü tellalın yanına yanaşmış, kulağına eğilmiş:

-“Bana bak! Dediklerin doğruysa, ben bu ineği satmaktan vazgeçtim...”

 

GEVEZELİK

Bizim başbakanlardan biri Çin’e resmi bir ziyarete gitmiş.

Akşamleyin onuruna yemek verilmiş.

Yemek esnasında günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yapma sırası gelince paniğe kapılmış.

Yanında oturan ABD'den getirttiği danışmanına dönmüş:

-“Eyvah ne yapacağım? Tek kelime Çince bilmem...”

-“Önemli değil efendim. Ellerinizi bacaklarınıza birleştirin ve eğilerek başınızla selamlayın. Konuşma yerine geçer.” diye yol göstermiş danışman.

Başbakan denileni yapmış.

Korkunç bir alkış kopmuş.

Dış ülkelerde sevilmekten pek hoşlanan başbakan, alkışı görünce oturduğu yerden kalkmış, bu kez dört tarafı aynı şekilde ikişer kez selamlamaya devam etmiş.

Ancak biraz önceki alkıştan eser yokmuş.

Bu duruma bozulan başbakan danışmanına dönmüş:

-“Yahu ne oldu da alkışlamadılar?”

-“Fazla gevezelik ettiniz, tadı kaçtı.”

 

KARIŞMA

Adamın biri köpeğinin tasmasından tutmuş yolda giderken, hoşlanmadığı bir komşusuyla karşılaştı.

Komşu sordu.

-“Bu eşekle nereye gidiyorsun?”

-“Yahu bu köpek be. Köpekle eşeği birbirinden ayıramıyor musun?” diye tersledi.

Komşu, aldırış etmeden:

-“Ben köpekle konuşuyorum. Sen ne diye söze karışıyorsun?”

 

GÖRÜNÜŞE ALDANMA

Teselli İki kadın baş başa vermiş konuşuyorlar.

Bir tanesi: “Çok üzülüyorum. Kocamın benimle sırf param için evlenmiş olduğunu artık iyice anladım.”

Öteki teselli etmiş: “Ne diyorsun? Demek göründüğü kadar aptal değilmiş!”

 

ALDATMAK İÇİN

Kadın müşteri mağazada battaniyeleri gözden geçiriyormuş.

Birdenbire durdu ve tezgâhtara seslenmiş:

-“Siz bu battaniye için yün diyorsunuz. Ama üzerinde ‘yüzde yüz pamuk’ yazıyor, nasıl olur?”

Tezgâhtar hiç istifim bozmadan cevaplamış:

-“Haklısınız bayan, güveleri aldatmak için öyle yazıyoruz…”

 

YANLIŞLIK

Patron, sekreterini çağırmış:

-“Bu mektupta bir yanlışlık var.”

Sekreter kız mektuba bakmış, bakmış, yanlışı bulamamış:

-“Neresinde efendim?” diye sormuş merakla.

Patron cevaplamış:

-“Ben, iş mektuplarının hiçbirine ‘Saygıdeğer dostum’ diye başlamam. Böyle namussuzlardan dostum yok benim.”

-“Öyleyse nasıl başlayalım beyefendi?”

-“Değerli meslektaşım” diye başlayın.

 

BENDEN SÖYLEMESİ

İl halkı, valinin elinden kurtulmak için padişaha haber yollamışlar:

-“Aman padişahım, bizi bu adamın elinden kurtar, hepimizi soyup soğana çevirdi, rüşvetinden el aman, gözü doymuyor...”

Haber İstanbul’a gidinceye kadar vali tarafından duyulmuş ve şehrin ileri gelenleri vali konağına davet edilmiş...

Herkes telaş içinde “Yine ne isteyecek?” diye konağa gelmiş, ama korktukları başlarına gelmemiş.

Vali herkese ikram üzerine ikram, iltifat üzerine iltifat etmiş.

Sonra sofraya oturmuşlar, yemişler içmişler, kahveler gelince vali uşaklarına emretmiş:

-“Şu sandığı getirin...!”

Sandık gelmiş, kapağı açılmış, içi altın, gümüş, pırlanta gibi değerli şeylerle dolu.

Vali sandığı işaret ederek:

-“Bakın ağalar, beyler! Şu sandığın dolmasına bir karış kaldı. Sandık doldu mu benim işim tamam! Ama ben gidersem yerime gelecek olan vali boş sandıkla gelecek, haberiniz olsun, benden söylemesi!”

 

KAPLAN KÜRKÜ

Kadın, kılı kırk yararcasına inceledikten, çekişe çekişe pazarlık ettikten sonra kaplan kürkü mantoyu almaya karar verdi.

Yine de, parayı öderken sormadan edemedi:

Satıcı ilginç bir güvence verdi:

“Aman hanımefendi, şimdiye kadar yağmur altında hiçbir kaplanın şemsiye ile dolaştığı görülmemiştir!”

 

EŞEK

İstanbul'a yeni gelen köylü, kuyumcu dükkânının vitrinini merakla inceliyormuş. Kuyumcunun çırağı, onunla alay etmek için: “Hemşerim” demiş ve sormuş, “Ne bakıyorsun öyle?”

-“Hiç... Bu dükkânda ne satılır diye merak ettim de...”

Çocuk gülmüş:

-“Eşek kafası satılır.”

-“Allah versin... Alışverişiniz yolunda olmalı...”

-“Nereden bildin?”

-“Baksana, koca dükkânda seninkinden başka kalmamış!”

 

KARTLAR

Adamın biri arkadaşına dert yanıyormuş:

-“Sorma başıma gelenleri, dedi. Biliyorsun geçen yıl trende bir kızla tanışmıştım. Bana pek yüz vermemişti. Ben de her gün kendisine bir kart yolluyordum. Sonunda ne oldu biliyor musun?”

-“Ne oldu?”

-“Kız evlenmeye karar vermiş.”

-“Öyleyse tebrikler.”

-“Yok canım benimle değil. Her gün kapısını çalıp, benim gönderdiğim kartları götüren postacı ile...”

 

RÜYA

Adamın biri psikoloğa dert yanıyormuş:

-“Ah beyefendi ah! Her gece rüyamda neler çektiğimi, ne ecel terleri döktüğüm bir bilseniz...”

Psikolog sormuş:

-“Hayırdır inşallah! Ne gibi şeyler görüyorsunuz rüyanızda?”

Ağlamaklı bir sesle cevap vermiş:

-“Neler neler... Bir eğlencedir, bir şamatadır gırla gidiyor. İçkiler, enfes yiyecekler, çalgı, çengi... Her şey... Vur patlasın çal oynasın...”

Psikolog gülmüş:

-“İyi ama beyefendi, daha ne istiyorsunuz işte. Keşke ben de her gece böyle eğlenceli rüyalar görsem daha ne isterim ki...”

Adam derin bir of çektikten sonra:

-“Kazın ayağı hiç de sandığınız gibi değil... Her şey iyi güzel de sonunda bütün hesabı hep ben ödüyorum...”

 

MEZAR

Babası ile kabristandaki yakınlarını ziyarete giden delikanlı bir yandan yürüyor bir yandan da mezar taşlarını okuyordu. Bir ara üzerinde, “Burada haysiyetli ve dürüst bir insan, büyük bir politikacı yatıyor” yazan taşa gözü takılan ve yazıya pek bir anlam veremeyen delikanlı safça babasına sordu:

-“Baba, bir mezara iki kişi birden gömmelerinin sebebi nedir?”

 

FIRSAT

Otomobille yolculuğa çıkan karı-koca, bir dalgınlık sonucu uçuruma yuvarlanmış.

Tesadüfen oradan geçen bir doktor baygın halde yatan kadını tokatlayarak ayıltmaya çalışınca kocası dayanamamış: “Aman doktor, bu işi bana bırak, tam 20 yıldır bu fırsatın hayaliyle yaşıyorum” demiş.

 

FOTOĞRAF

Avrupa gezisine çıkan adam, dönüşünde, çeşitli yerlerde çektirdiği fotoğrafları karısına gösteriyordu.

Sıra Piza Kulesi önünde çektirdiği fotoğrafa gelmişti.

Kadın baktı baktı, sonra:

-“Anlaşılan yine epey çakırkeyifmişsin” dedi.

-“Nereden çıkardın bunu?”

-“Baksana ne biçim çarpık duruyorsun?”

 

40 YILLIK

Trafik kazasına sebebiyet verdiği için yargılanan şoför, hâkime:

-“Hakim bey”, dedi. “Benim bu kazada hiç suçum yok. Ben 10 yıllık şoförüm.”

Kazaya uğrayan yaya derhal atıldı:

-“Ama hâkim bey, ben de 45 yıllık yayayım. Herhalde ben de mesleğimi biraz bilirim?”

 

NE YAPAYIM?

Hans Müller, Orta Afrika'da avlanırken yamyamların eline düşmüş.

Götürüp kabile çadırlarının ortasındaki kazana atmışlar.

İçine biraz sebze, patates ve ot koyup, yavaş ateşte pişirmeye başlamışlar.

Başına da genç bir yamyamı dikmişler.

Yamyam aşçı yamağı elindeki kepçeyle ikide bir "tak" diye Hans'ın kafasına vurup duruyormuş.

Bu durumu gören kabile reisi çadırından bağırmış:

-“Oğlum sen deli misin? Yazık değil mi adama! Ne diye kepçeyi kafasına vurup duruyorsun?”

Genç yamyam, kepçeyi Hans’ın kafasına vururken cevap vermiş:

-“Ne yapayım efendim, bu açgözlü herif kazandaki bütün patatesleri yiyip bitirecek!”