İngiltere’de ilkokullarda okutulan “Little Red Hen” adlı kitapta şu öykü yazar.

Yazar ki, çocuklar okusun ve kendilerine bir ders çıkarsın. Okusun ki ibret alsınlar ve böyle hatalar yapmasınlar. Bizim de buna benzer hikâyelerimiz vardır ama okuyana tabi.

Önce şu hikâyeyi bir okuyun sonunda size bir yorum yaparım:

.

Zamanın birinde bir çiftlikte küçük bir “Kırmızı tavuk” yaşarmış.

Tavuk kendi yiyeceğini kendi bulur ve bu güzel çiftlikte çok mutlu bir hayat yaşarmış.

Bir gün buğday taneleri bulmuş ve bunları ekerek daha çok yiyecek elde edeceğini düşünmüş.

Ancak “Nasıl ekeceğini bilmediği için” arkadaşlarından yardım istemiş:

-“Bu buğday tanelerini ekmek için kim bana yardım edecek?”

Ördek cevaplamış:

-“Ben yardım edemem, ancak istersen sana kahve tohumu satabilirim. Buğday yerine kahve ekersen, çok para kazanır ve istediğin kadar buğday alırsın.”

Domuz oradan seslenmiş:

-“Ben de yardım edemem, ancak kahve ekersen ürünlerini ben satın alırım.”

Fare hemen atlamış:

-“Ben buğday ekiminden anlamam ancak kahve ekmek için gereken parayı sana borç verebilirim, sonra ödersin.”

Ticaretten ve tarımdan anlamayan “Şirin kırmızı tavuk”, bu sözler sonrasında kahve ekmeye karar vermiş ve buğdaydan vaz geçmiş.

Ancak “Kahve nasıl ekilir bilmediğinden” yine yardım istemiş:

-“Kahve ekmek için kim bana yardım edecek?”

Ördek:

-“Ben yardım edemem, ancak kahvenin çabuk büyümesi için gereken gübreyi sana satabilirim” demiş.

Domuz: -“Ben kahve yetiştirmekten anlamam ancak kahveleri zararlı böceklerden korumak için ilaca ihtiyacın var, istersen sana satarım” demiş.

Fare de:

-“Gübre ve ilaç için gereken parayı istersen sana borç olarak veririm” demiş.

Sonunda “Küçük kırmızı tavuk” çalışmaya başlamış…

Çalışmıııııış çalışmış.

Kahve yetiştirmek buğday yetiştirmekten daha zormuş ve daha çok gübre ve ilaç gerekiyormuş.

Ama tavuğumuz sonunda çok zengin olacağını hayal ederek sabretmiş.

Sonunda hasat zamanı gelmiş ve gerçekten de tavuk çok miktarda ürün elde etmiş, kendisine yol gösteren arkadaşlarına seslenmiş:

-“Kahveleri satmama kim yardım edecek?”

Ördek:

-“Ben yardım edemem, ancak kahveleri işlemek ve paketlemek için benim fabrikama getirmelisin.”

Domuz:

-“Ben de yardım edemem, zaten her önüne gelen kahve ektiği için kahve fiyatları çok düştü, senin kahven beş para etmez.”

Fare:

-“Ben bu işlerden anlamam, ayrıca artık sana verdiğim borçları ödemen lazım.”

Sonunda “Küçük kırmızı tavuk” gerçeğin farkına varmış ve buğday yerine kahve ekmenin büyük bir hata olduğunu anlamış.

Çünkü borç içinde imiş ve yiyecek tek bir lokması yokmuş.

Açlıktan ölmemek için yine yardım istemiş:

-“Yiyecek bir kaç lokma bulmama kim yardım edecek?”

Ördek:

-“Ben yardım edemem, senin hiç paran yok.”

Domuz:

-“Ben de yardım edemem, zaten herkes kahve ektiği için buğday eken de kalmadı, yiyecek yok.”

Fare: -“Ben yiyecek bulamam. Ancak bana borçlarını ödemediğin için para yerine senin tarlanı almak zorundayım, iyi bir tavuk olursan, belki senin o tarlada boğaz tokluğuna çalışıp, benim için buğday yetiştirmene izin verebilirim.”

Şimdilerde bizim küçük kırmızı tavuğumuz, artık farenin olan eski tarlasında buğday yetiştiriyor ve karnını doyurmaya çalışıyormuş...

.

İş bilmeyenin başına gelen bir hikâye.

El âlemin gazına gelip iş yapmaya kalkarsan o kişilerin kölesi olursun.

.

Ülke enflasyonla yoğruluyor.

Fiyatlar tavan yapmış vaziyette.

Vatandaş ise aldığı üç kuruşla geçinmeye çalışıyor.

.

Peki neden?

.

Çiftçilerimiz sefaleti yaşıyor.

Memur, işçi geçinmek için uğraşıyor,

Emekli, dul yetim yaşamak için çabalıyor,

Ağalar yan gelip yatıyor.

.

Ama durun hemen karamsar olmayın.

Bakın Merkez Bankası ne açıklamış?

TCMB:

“Cari işlemler hesabı Haziranda 407 milyon dolar fazla kaydetti.”

“Altın ve enerji hariç cari işlemler hesabı 4,55 milyar dolar fazla verdi.”

“Ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığı 4,14 milyar dolar oldu.”

.

Birisi çıkıp “Bunların bize ne faydası olacak?” diye sorabilir.

Birisi; “Yahu cep delik, cepken delik, sen nelerden bahsediyorsun?” da diyebilir.

Siz bakmayın onlara.

Bunlar bölücü.

Hepsi dış mihrak.

.

Hâlbuki ülke güllük gülistanlık.

.

Bu dış güçler, iktidarımızı aynı “Kırmızı Tavuğa yaptıkları” gibi şaşırtmak, yanlış yola sürüklemek için uğraşıyorlar.

22 yıldır ülkeyi şahane biçimde yönetenlerin “Kırmızı Tavuk” gibi tuzağa düşeceklerini hiç sanmam…

 

Son olarak şunu yazmak istedim.

Hazine’nin yıllara göre faiz ödemesi (rakamlar milyar lira olarak verilmiş)

2002: 51,8 2003: 58,6

2004: 56,4 2005: 45,4

2006: 44,9 2007: 46,8

2008: 49,5 2009: 52,5

2010: 47,8 2011: 41,7

2012: 47,9 2013: 46,5

2014: 48,2 2015: 50,4

2016: 49,1 2017: 55,4

2018: 70,5 2019: 97,7

2020: 121,1 2021: 160,2

2022: 287,2 2023: 564,8

2024: (ilk 7 ay) 618,4 milyar lira

Bu tablo yeter sanırım.

 

BALDIRI ÇIPLAK

“… baldırı açıp 18-20 yaşındaki kızların voleybol maçlarını milletin önüne serip, seyrettirip batının kültürüyle giydirip, Milli takım diyeceksin, nerenin sultanı diyeceksin.

Ayıptır, günahtır…”

Kim diyor bunu.

Camide vaaz veren bir hoca.

.

Millet marsa giderken biz nelerle uğraşıyoruz.

.

Ya Rabbim sen bizi koru…

.

Bu adam bu söylemi yapabilir.

Konuşma özgürlüğü var.

Demokrasi var.

Ama o cemaatten biri de çıkıp, “Hoop, birader sen ne diyorsun?” demiyor.

Kuzu gibi dinliyor.

.

Şey özgürlük dedim de, “Sokak röportajı veren kızı da içeri atmışlar.”

Kimine özgürlük, kimine cezaevi…

Ne memleket ama…

 

BU HOCALAR!

Bu arada bazı hocalar iyice azıttı.

Önüne gelen konuda, diline düşen her konuda bir fetvaları var maşallah.

Birileri bunlar “Ne yapıyorsunuz?” demiyor mu Allah aşkına.

.

Dini yozlaştıran bu kişilere neden müdahale edilmiyor?

Bu hocaların yaktığı, yıktığı dinimizi biz nasıl kabul ettireceğiz?

Nasıl?

.

İşte bir örnek daha;

Sosyal medya hesabından yayınladığı videolarla insanların sorularını yanıtlayan Fazlı Tonar isimli hoca, bakın ne diyor?

“Hepimizin derdi bu aslında çok basit parayı bulmak kadar basit bir şey yok…

Mevlâ Teâlâ her şeyin yolunu gösteriyor.

Peygamber efendimiz her şeyin yolunu gösteriyor ama yapana.

Nedir?

“Vaka Suresini” okumak.

Vaka suresini okuyan kişi mutlaka ama mutlaka zengin olacak.

Ama ne yapacak okuyacak.

.

Parayı bulmaya yer bulamayacaksın para çünkü seni bulacak.

Hiçbir şey yapmana gerek yok.

Şimdi hemen yazarlar çalışamayacak mıyız?

Vaka suresini oku, çalışmana gerek yok.

İşe gitme hiç kimseyle uğraşma oku zengin olacaksın.

Uyanık olmak lazım”

.

Şimdi herkes işini gücünü bıraksın.

Doğru yatağa.

Yatın, kalın bu arada sureyi okuyun.

Nasılsa parayı bulacaksınız ya?

Hemen online alışveriş yapın, hemen yemek siparişi verin.

Parayı soranın yüzünü üfleyin.

Her şey süper olacak.

Siz yeter ki okuyun.

.

Tamam diyelim çalışmadık.

Peki iktidarımızın bizden sürekli olarak istediği vergiyi kim verecek?

Ona da bir dua bulsan hocam.

İktidar sabah akşam gelir duasını okur ve nakit sıkıntısını giderir ve bizim de yakamızı bırakır.

Haydi bakalım Hocam, işbaşına…

 

DİNİ BÜTÜN

Rahmetli Ferhan Şensoy’dan.

Yıl 2013

.

Üst kata taşınan iki öğrenciden tedirgindi adam.

Daha sonra oğlanlardan biri kayboldu, onun yerine eve bir kızın yerleştiği gözümlendi.

“Olmaz ki!” dedi adam.

-“Ne olmaz ki?” dedi karısı.

-“Oğlanlardan biri kayboldu, eve bir kız geldi, yerleşti.”

-“Sana ne?”

-“Olur mu canım? Genelev mi burası?”

-“Özel ev! Herkesin özel evi, sana ne üst kattakilerden?”

-“Durumu polise bildirmek lazım.”

-“Niçin?”

-“Söyledi ya başbakan; kız erkek birlikte oturamaz, dedi. Öyle komşularınız varsa, hemen polise ihbar edin, dedi. Ben derhal karakola gidiyorum.” diyerek ayaklandı adam.

-“Bırak allahaşkına, ne işin var karakolda! Üst kattakilerin bize bir rahatsızlık verdiği yok.” dedi karısı.

-“Hayır hayır, onların birlikte oturduğu ortaya çıkar, biz ihbar etmediğimiz için suçlu duruma düşeriz” diyerek çıktı evden adam.

Karakola gidip durumu bildirdi, adres verdi.

Talimatlı polis dayandı üst katta oturan oğlanın kapısına.

Oğlan kapıyı aralarken daldılar içeri.

Kız masada oturmuş ders çalışıyordu.

-“Bu evin kiracısı sen misin?” diye sordu polis.

-“Evet” dedi oğlan.

-“Bu kız kim?” diye sordu polis.

-“Canan” diye yanıtladı oğlan.

-“Birlikte mi oturuyorsunuz?”

-“Evet” diye yanıtladı Canan.

-“Oturamazsınız.” deyince polis;

-“Biz evliyiz memur bey” dedi oğlan.

Polis duraladı, sonra:

-“Evlilik cüzdanı görebilir miyim?

dedi.

-“Cüzdan yok memur bey. Biz imam nikâhlıyız!” dedi Canan gülümseyerek.

Polisler özür dileyip gittiler.

Giderken alt katın kapısını çalıp, muhbir vatandaşa, “Dini bütün insanları rahatsız ettiği için fırça çekmeyi de ihmal etmediler.”