Nasrettin Hoca’nın ‘Ye Kürküm Ye’ fıkrasını bilmeyen yoktur. İnsanların duruşa, kılık kıyafete, sıfata itibar ettiğini anlatır.

Daha küçükten görüntüye önem duygusu gelişir insanda. Hele küçükken görüntüde sıkıntı çekmişse insan, sonradan görme olur gider. Son zamanlarda cep telefonu, araba, ev gibi unsurlar kariyer olmaya başladı. Bunlar çok önemli değil elbette. İnsanın yaptım dediği vitrin ve vitrinlikler çok daha büyük sorundur. Hal böyle olunca insani değerler de zayıflamaktadır.

Görüntü her zaman iyi olacak derler. Özellikle yukarıya doğru yalakamsı olmalıdır. Hatta gençlerin arasında çok çeşitli argo ifadeler dahi dolaşır bu anlama gelen. Hayatın hemen her alanında birçok insan özünden ziyade vitrine çalışır. Ama özünden desteği olmayan vitrin veya vitrinliklerin devamlılığı yoktur. Yapılıyormuş üretiliyormuş gibi göstermeliklerin tabanı temeli olmayınca gelinen yerle başlanan yer arasında fark olmaz. Hatta daha da geri gidilmiştir.

Satış olarak da ifade edilir vitrin. Toplumda satışı iyi olanlar vardır. Egosunu bastıramayınca, kenarından geçmediği işleri dahi kendisi yapmış gibi gösterir. Bunun temelinde kendini pazarlama isteği vardır ve önüne geçememektedir. Daha çok işi olan mevkilere ve makamlara satış yapan bireyler, her ne kadar yalaka olarak nitelense dahi devir liyakata önem vermeden değişim geçirdiği için yalakalık zincirleme devam etmektedir. Bir yerde yalaka kimlikler emellerine daha hızlı ulaşmaktadır. Oysa hakkıyla varılan değerler çok daha üretken ve verimlidir.

Türkiye çok ilginç bir süreç içerisinde debelenir hale gelmiştir. Süslü cümleler kuran, icraattan ziyade yapılmış gibi göstermeyi icraat sayan bürokratik kısır döngüsü içinde verimsiz bir dolaşıma girmiştir. Özel sektörde dahi kısır döngülere rastlanmakla birlikte vitrini gösterişli içi boş dükkân kamu kesiminde oldukça fazladır.

Kamuda, görevde yükselme sınavları bir dereceye kadar liyakatı geliştirmiş ise de kayırmacılık bu gelişimi engellemektedir. Dolayısıyla insanın vicdanı gelişmedikçe, içindeki adaletin terazisi düzelmedikçe vitrine çalışan devletin vatandaşını üzmeye devam edebileceğini tahmin etmek zor değildir.

Bilgisayar dünyasının patronu, dünyanın en büyük şirketlerinden daha çok kazanan adamı Bill Gates, eceli gelmiş ölmüş. Melekler gelmiş başına. İnsanlığa o kadar çok hizmet ettin ki, istediğin yere gitme hakkın var, tercih senin demişler. Gates şöyle bir bakmış, bir tarafta sessiz sade bir Cennet bahçesi, diğer tarafta harika bir tabiat parçası, içinde güzel kızların gezdiği adeta insanı çağıran Cehennem. Melekler son kararını sormuşlar. Elbette Cehennem demiş. Bunu düşünmek bile gereksiz. Atlamış cehenneme. Düşmüş ateşin içine. Başlamış bağırmaya, ‘hani burası yemyeşil, güzel kızların dolaştığı gül bahçesi idi’. Melekler dönmüşler demişler ki; ‘o gördüğün ekran koruyucusuydu’. Ekran koruyucusu olarak kullanılan sembolleri ve hareketli animasyonları, bilgisayar kullanan herkes bilir.

Ekonomi çok güzel demekle güzel olmuyor. Önemli olan üretimdir. Barış içinde yüzüyoruz demekle barış olmuyor. İnsanların birbirine bakışı içten gülümseyebilmesi önemlidir. İnsanın gerisinde donanımları, yaptım dedikleri mi kalıyor, yoksa insani değerleri yücelten yaptıkları mı?